- 586 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
FELAHIN SONUNDA GÖZÜMÜN GÖRDÜKLERİ
Büyük bir orman, yağmurun şiddetinden korkuyla sığındığım bir ağaç kovuğundan dışarıyı izliyorum mahmur gözlerle. Şaşkınım; sağanakla gözlerimden boşanan yağmurun, tuzlu denizinin, yanaklarımda kuruyan gerginliğini hissediyorum. Soğuk ve korkuyla sığındığım kovukta sıcak düşlere daldırmış Rabbim . Ve sızdığım hülyalardan yeni uyanmışım. Gözüm dışarıda, tam önümde bir noktaya takılıyor bir an… Görmek için biraz daha kovuğun güne bakan yanına eğiliyorum. Büyük ve heybetli ağaçların haşmetli dalları güneşi görmemi engelliyor. Gözüme ilişen ışıltıya dikkat kesiliyorum. Gizlendiğim kovuğun bedeninde hayata tutunmaya çalışan bir dal, üzerinde irili ufaklı yapraklar. Ve bu yapraklardan biri üzerine düşmüş beyaz bir ışık yansıması gözüme takılan. Beyaz, bembeyaz. Yukarılardan bir yerlerden az önceki yağmurun kalıntıları yaprağın tam üzerine düşüyor. Damlalar düşerken, güneşin parlaklığını zerrelerine hapsediyorlar. Damlalar bu beyaz ışıkla bütünleşirken yaprak üzerinde müthiş bir pırıltı oluşturuyor. Beyaz, nurdan ve asil bir parlaklık… Etrafta salınan toprağın kokusu olmalı. Tüm benliğimle içime çektiğim bir koku bu… Sessizlik yerini usul usul yankılanmaya başlayan şen şakrak kuş cıvıltılarına bırakıyor. Ve ben gizlendiğim yerden doğruluyorum, biraz ıslak, biraz meraklı. Ayağa kalkıyorum şairin dediği bir çocuğun ilk defa ayağa kalkması gibi. Adımımı dışarıya atarken huzurla karışık bir ürkeklikle kendimi zamanın akışına teslim etmeye hazırım. Sessizce yolumu süzüyorum, uzun bir yol, patika boyunca ıslak yaprakların ışıltısı iki yanda önüme seriliyor. Sağlam ve temkinli bir adım atıyorum önce… Artık vakit yolun sonundaki bacası tüten sıcak yuvaya misafir olma vakti. Çocukların kahkahalarını işitiyorum uzaklardan. – Ebe!...Beni yakalayamazsın ….Şen ve tiz bir çocuk kıkırtısı… Uzaktaki evin bahçesinde savrulan birkaç çamaşır, ormanın karanlığından kurtulmuş yeşil, bir annenin sesi, kendini güçlü iki kola sunmuş burnuma ferahlık salan odunların kırılırken çıkardığı zevk çığlıkları, nefesimi kesen dünyaya inat birkaç yaşam kıpırtısı. Burnumda toprağın miski amber kokusu, uzaktaki evin özlemi. Orada beni ne bekliyor; bir “O” biliyor…