- 2527 Okunma
- 21 Yorum
- 0 Beğeni
MÜREKKEP HOKKASI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Tahtanın ününde eline tebeşiri alan Yurdanur öğretmen;
-Çocuklar, mürekkep hokkalarınızla, divitlerinizi çıkarın, yazı çalışması yapacağız. deyip, yazmaya başladı kara tahtaya.
O An, içim sızlamıştı. “Öğretmen yine kızacak... Annem bana mürekkep almadı. Halbuki ne kadar çok yalvarmıştım alması için. Şimdi ne yapacağım ben? Neyle, nasıl yazacağım? Bir tek divitim var o da orta, ne incesi var, ne de kalını. Mürekkebim zaten yok.” Arkadaşlar mürekkeplerini çıkarıp, Yurdanur öğretmen’in tahtaya yazdığı güzel yazıları, Türkçe defterlerine aynen yazmaya başlamışlardı. Ben öylece oturuyor, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
Yurdanur öğretmen, geçen yıl emekli olan Vildan öğretmenin yerine gelmişti. Sınıfa ilk girdiği gün, hepimizin ağzı bir karış açık kalmıştı.
Yaşlı öğretmenimizin yerine, çiçeği burnunda genç ve güzel bir bayan öğretmen gelmişti. İlk bakışta, şıklığıyla göz dolduruyordu.
Yeşil zemin üzerine, iri sarı çiçekleri olan, basmadan daracık mini bir elbise giymişti. Basmayı kendine bu denli yakıştıran bir kişi daha görmemiştim.
Elbisenin çiçekleriyle aynı renkte, rugan, oldukça yüksek topuklu ayakkabı, küçük bir gülü andıran sarı küpesiyle uyum içindeydi. Düzgün fiziğiyle, podyuma çıkmış mankenlere benziyordu adeta, yeni öğretmenimiz
Öğretmenimiz, tahtaya yazdığı yazıyı bitirdikten sonra, sıraları dolaşmaya başlamıştı. İkinci masaya geldiğinde, Gülay’ın kulağını çekip;
-Kaç kez söyleyeceğim size, böyle kutuyla mürekkep istemem; herkes hokka alacak demedim mi? Bütün masalar okyanus gibi, masmavi…Döküyorsunuz mürekkepleri. Bir daha hokkasız gelen olursa, dayağı yer haberiniz olsun!
Ben korkudan titremeye başlamıştım, değil hokka, mürekkebim bile yoktu. ‘Ne yapacağım ben şimdi?’ Derken bizim masaya gelmişti öğretmenimiz.
-Zeynep, Remziye, siz neden yazmıyorsunuz?
Ben sadece önüme bakıyordum. Remziye sıkılarak, ‘mürekkebimiz yok öğretmenim.’ diyebildi.
-Bir dahaki derse, mürekkepsiz girerseniz, sizi dışarı atarım haberiniz olsun, hem de hokkayla birlikte alacaksınız tamam mı?
Remziye de, ben de, utana sıkıla ‘tamam öğretmenim alalım.’dedik. Çok sevdiğim Türkçe dersi bugün de boş geçmişti. Akşam eve gidince anneme ;
-Bana mürekkep almazsan bir daha okula gitmeyeceğim!
-Neden kızım? Yazmak için kalemin var, defterin var; mürekkeple yazmayıver sende. Kalemle yaz!
-Öğretmen mürekkep istedi, eğer almazsak zaten bizi o sınıftan atacak. Sınıftan atılacağıma, hiç gitmem daha iyi!
-Hiç olur mu kızım, ben senin okumanı istiyorum. Baban öldükten sonra dört kardeş yetim kaldınız. Ben ancak sizin karnınızı kıt kanaat doyuruyorum. Hokkaydı mürekkepti alamıyorum işte; elimde olsa her şey alırım. Sizin okumanızı çok istiyorum ama nasıl olacak onu da hiç bilmiyorum.’ diyerek çantasından sadece mürekkep parası çıkarıp bana vermişti. Ben hani hokka parası? Der gibi yüzüne bakmıştım. Annem gözünden akan yaşları arkasını dönerek silmişti sadece. Çaresizdim. Bakkaldan mürekkebi aldım sadece. Hokkasız. Ertesi gün, yeni bir Türkçe dersindeydik. Mürekkebimi çıkarıp, sıranın altına koymuştum.
Aklımca öğretmene göstermek istemiyordum, sessizce yazılarımı yazıp bitirmek istiyordum ki Remziye’nin yalvarışlarına dayanamamıştım.
-Zeynep, mürekkebine ben de batırabilir miyim? Ben alamadım.
Remziye’nin yüzüne öğlece bakmıştım. Sarı yüzü utanmaktan kızarmış, endişeli, korkulu, ‘yazamazsam öğretmen beni sınıftan atacak’ diyordu gözleri bana. Kıyamadım, ha o, ha ben, ne farkımız vardı birbirimizden, hepimiz aynı sınıftaydık, hepimiz aynı sıkıntıları yaşıyorduk.
Sıranın altından mürekkebi yavaşça çıkarıp, masanın üzerine koymuştum.
-Sakın dökme emi? Sonra ikimizde yanarız.
Demeden, daha ilk batırmada masanın üzeri okyanus gibi masmavi…
Ben öğlece bakıyordum. Giden mürekkebe mi yanayım, yiyeceğim dayağa mı yanayım bilmiyordum. Şaşkın şaşkın bakarken, yüzümde patlayan tokatla kendime gelmiştim.
-Ben size demedim mi, hokka alacaksınız diye!
Şaşkındım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bu yıl dördüncü sınıfı okuyordum ve öğrenim hayatım boyunca yediğim ilk tokattı, hem de başkasına iyilik yapayım derken… Ağlamaya başlamıştım. Bütün ders boyu ağlamıştım.
Arkadaşlarım:
-Yapma Zeynep; altı üstü bir tokat, bu kadar büyütme, biz her gün yiyoruz, bizler ne yapalım.’ Gibilerden beni teselliye çalışıyorlardı ama ben çok incinmiş çok üzülmüştüm.
‘Artık bu öğretmenle bir daha konuşmayacağım.’ Diye söz vermiştim kendi kendime.
Teneffüs zili çaldığında lavobaya gitmiştim, aynaya baktığımda yüzüm şirinler gibi masmaviydi, ne kadar yıkadımsa çıkmamıştı.
Öylece, mavi suratla ikinci derse girmiştim; ama hâlâ konuşmuyordum öğretmenle, hiçbir derse parmak kaldırmıyordum, kaldırmayacaktım da.
‘Sadece, sınavlarda sınav kağıdını yazıp, vereceğim eline öğretmenin. Bana neden sormadı, kim döktü demedi, doğrudan kimin? Dedi. Neden mürekkep alamıyorsunuz, bir sorununuz mu var? Neredeyse yarı yıl olacak, bu zamana kadar almış olman lazımdı. Demedi.’
Anacığımın ekmek parasından kısıp aldığı mürekkebi, bir başka çocuk döktü diye, dayağı yiyen ben olmuştum. Konuşmayacağım!’
Bir hafta sonra öğretmen :
-Çocuklar, Osmanlı İmparatorluğunun duraklama devrini kim anlatacak? Birkaç parmak havaya kalkmıştı. Ben parmak kaldırmamıştım. Öğretmen bana bakıp:
-Zeynep, sen bilmiyor musun Osmanlı İmparatorluğunun duraklama devrini?
-Biliyorum öğretmenim.
Gözlerinde yalvaran bir ifade vardı, sanki öğretmenimin. “ Ben ettim, sen etme Zeynep, çok pişmanım, oldu bir kere.” Der gibiydi gözleri. O an, affetmiştim öğretmenimi. Zaten ben onu çok seviyordum, kalkmış ve dersimi anlatmıştım.
Emine Uysal /12/08/2009
YORUMLAR
Değerlendirirken buna göre değerlendirin lütfen...
Arkadaşlar, yukardaki cümleyi bir kişi için kullanmadım. Yazının tümünü dikkate almanız için yazdım, başkada bir amacım yoktu.
Rom@ntik arkadaşımda neden öyle düşünüyor anlamış değilim, Onur Bilge'ninde Ayhan Bey 'inde iyi niyetli olduklarına inanıyorum. Hepinize çok teşekkür ederim. Yanlış anlaşıldıysam tekrar hepinizden özür dilerim... Saygılar...
Değerlendirirken buna göre değerlendirin lütfen...
SAYIN EMİNE,YUKARDAKİ BANA İLAVETEN YAZMIŞ OLDUĞUNUZ CÜMLE BENİ" ZINNKKK" DİYE ÇİVİLEDİ OTURDUĞUM KOLTUĞA....SAATLER SONRA KENDİME GELDİM.BU BENİM YORUM YAPMADA İKİNCİ HATAM OLDU.BİRİNCİSİNDE,YERDEN YERE VURULMUŞTUM.İKİNCİSİNİ YAPMAYAYIM DEDİM.AMA DAYANAMADIM.SİZ DE BENİ HAFİF YOLLU DA OLSA FIRÇALAMIŞ OLDUNUZ.KARDEŞ,SİZİN YAZINIZI GÜNÜN YAZISI OLMADAN YORUMLAMIŞTIM.AMA BENİ GÜNÜN YAZISI OLDUKTAN SONRA FIRÇALADINIZ.BEN ASLINDA BUNU ANLAMIŞ DEĞİLİM.
YOKSA BEN HİÇ KİMSENİN BAŞARISINA GÖLGE DÜŞÜRECEK KADAR KENDİMİ UCUZA SATMAM.
BENİM BURADA VURGULAMAK İSTEDİĞİM ;ÖĞRETMENİN BELKİ TOKAT ATMAMIŞ OLACAĞI ÜZERİNEYDİ...
SİZ DE BUNU,KENDİNİZİN YAZIYA HAYALİ YAZMIŞ OLACAĞINIZI DÜŞÜNDÜĞÜMÜ SANDINIZ.
BEN ,HER YÖNÜMLE AÇIK KONUŞMASINI SEVERİM.BU İŞTE DARILMA GÜCENME OLMASIN.
SAYGILARIMLA EFENDİM...SELAMLAR...
Hem yazıyı hem de yorumları okudum... Tek bir yoruma takıldım...
Sn. Onur Bilge kutlama mesajını yazmış (ünlem ile) bitirmiş...
Bu ünlem, normalde kınama anlamına gelir. Ama neyi onu bilmem ?
Yorum bu :
Nice nice başarılara!
Mutluluklar...
Onur Bilge gibi hergün sayfalarca yazı yazan bir üye bu ünlemi tebrik mesajının sonuna koymaması gerektiğini bilecek tecrübeye sahiptir... ve o ünlem neden ?... aklıma takıldı
Yazı sahibinin bu haklı başarıya gölge düşmemesi için bunu şahsa sorup alacağı cevabı da buraya eklemesini rica ediyorum...
Oldukça anlamlı bir paylaşımdı Teşekkür ediyorum (ünlemsiz)
Saygımla
Rom@ntik tarafından 8/14/2009 6:08:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili berg_i hazan; zaten benim sitemimde görevini isteyerek ve severek yapan arkadaşlara değil, öykümdeki gibi olan arkadaşlarımız var ise tutum ve davranışlarını tekrar gözden geçirmelerini sağlar belki. Sizde böyle bir izlenim bırakabilmişsem ne mutlu bana. Mesaj ulaştı demektir... Saygılar, sevgiler sevgili öğretmenim...
Belki öğretmen olduğum içindir bilmiyorum ama etkiledi beni öykünüz.Aslında öyküde anlatılan öğretmen gibi olmadığımı bilsem de üçüncü bir kişinin ağzından bir öğrencinin neler hissedebileceğini dinlemek içimi acıttı ve yazınız bir kere daha doğru olanın hangisi olduğunu hatırlattı.Yüreğinize sağlık.Tebrik ederim.
Ben demiştim. Ben de bir tokat yemiştim orta okulda iken bir öğretmenimden. Sırf spor ayakkabımı evde unuttum iye okkalı bir tokat ii. Hala unutmadım o tokadı. Gördüğüm zaman o öğretmeni o gün aklıma geliyor nedense. Aradan yıllar geçmesine rağmen. Tebrik ediyorum Dost yürek kurdelanı. Sevgilerimle . Daha nicelerine
Değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim arkadaşlar... Ayhan arkadaşım, siz tokatın atılmadığını var sayıyorsunuz. Ben de diyorum ki; tokat atılmamış olsaydı bu yazının bir önemi yada paylaşımı olurmuydu? Bir çok insanımız yoksul, bir çok çocuğumuz öksüz yada yetim, herkes kendi hayatını sürdürüyor. Bu gibi olaylar tek başına öykü teşkil etmez, yada insanda derin izler bırakmaz Burada atılmış bir tokat, gururu incinmiş, hayata küsmüş bir öğrenci var. Bu haksız tokat onda derin izler bırakmış ki anlatma gereği duymuş. Burada Yurdanur öğretmen isteyerek o takatı atmamıştır, sadece bir anlık öfkesine yenilmiştir. Hepinize sonsuz saygılar... Değerlendirirken buna göre değerlendirin lütfen...
EMİNE45 tarafından 8/13/2009 8:27:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir şey kaldı gecelerden birinde
Senden.
Öncesinde bilinmemiş birşey,
Silinmez bir ses gibi giden..
Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde,
Bir şey kaldı senden
Yaşamalar'ın arasında kaçamaklı.
Veriliş rengi başka, alınış rengi başka..
Söylemeye vakit kalmadan
Dudakların altına bırakılmış bir şey.
Karanlıkların tam ortasında bir kırmızı nokta..
Gözlerce pırıl pırıl, ellerce saklı.
Bir şey kaldı, bir denizin kıyısında senden,
Bakışlarla yüklü, söylemelerle sessiz..
Seninle dolu, seninle sensiz bir şey..
Arandıkça bulunmamış yıllar yılı,
Bulundukça aramaklı.
Her inasının unutamadığı okul yıllarına ait anıları vardır...
Yoksulluk,sizin anınızı daha da renklendirmiş...Arkadaşınızın mürekkebi dökmesi de daha bir anlam kazandırmış yazdıklarınıza...Ama öğretmenin tokat atmasına doğrusu şaştım...Tokat atma olayı yazılmasaydı bana göre daha iyi olacaktı.Çünkü o genç bayanın bu tokatı atacağına hiç ihtimal vermiyorum...
saygılar efendim...Güzel bir anıydı...