TUZAKLARIN İÇİNDEKİ GENÇLİK
1
Gençlik çağı insan hayatının bitmeyen enerji ve heyecan dolu dinamik bir çağıdır. Bu çağda gençler enerji topudur. Kanları gür ve deli akar. Toplumlar içerisindeki genç neslin varlığı ve dinamizmi çok önemli bir yer tutar. İnsan hayatındaki bu gençlik devresi aynı zamanda bir dönüm noktasıdır. Hayatın ilk tohumları gençlik döneminde atılmaktadır.
Gençliğin toplumlar içindeki ne denli büyük öneme sahip olduğunu bilen toplum düşmanı şer odakları; bir toplumu çökertmek için önce işe o toplumun en dinamik yapısı olan gençlikten başlamaktadırlar. Çünkü gençliği yıkmak demek, adeta toplumu temelinden çökertmek demektir.
Peki bir toplumun gençliği en önemli hangi yollarla yıkılır, şimdi bunları sıralayalım:
Bunların en başında bütün kötülüklerin anası olan alkol bağımlılığı gelmektedir. Alkolün maddi ve manevi zararlarını hemen hemen bilmeyen yoktur. Öyle bir illettir ki, vücutta bağımlı hale geldikten sonra, kendini sürekli istetir. Genellikle gençlik yıllarında bir özentiyle başlayan bu alışkanlık, zamanla bedeni ve ruhu çürüterek, insanın helakine kadar uzanır.
Memleketimizde alkollü içki tüketimi her yıl yükselmekte, buna bağlı olarak da, alkol düşkünlerinin sayısı hızla artış göstermektedir. Tekel yetkililerinin açıklamalarına göre, Türkiye’de yılda ortalama bir milyar litre içki tüketilmektedir. Yeşilay Dergisinin açıklamaları da bu rakamı teyit etmektedir. Bu durum memleketimiz için vahimdir.
Alkollü içkiler sadece sağlığı bozmakla kalmaz, aynı zamanda gelecek nesli de bozar. Alkol toplumlar için kuvvetli bir yıkım aracıdır. Alkol, sosyal felaketlerin anasıdır. Bu nedenle, Sevgili Peygamberimiz (S.A.S.) , “İçki bütün kötülüklerin anasıdır.” Buyurmuştur.
Gençliği felakete sürükleyen tuzakların ikincisi ise; uyuşturucu maddelerdir. Uyuşturucu alışkanlığı ve kaçakçılığı, manevi boşluklar ve buhranlar içinde kıvranan gençliğe kurulan tuzakların en adisi ve en korkuncudur. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi yetkililerinin açıklamalarına göre, uyuşturucuya bağımlılık kazandıktan sonra, tedavisi için hastaneye başvuran kişiler, 1975’ten 1980’e kadar yüzde yüz artış gösterirken, 1980’den 1985’e kadar bu rakam yüzde dört yüze çıkmıştır. İlerleyen yıllarda ise, gençliğin uyuşturucu tüketimi yüzde binleri aşmıştır.
Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve İstihbarat Daire Başkanlığınca hazırlanan bir rapora göre: “Türkiye’de uyuşturucuya başlama yaşının 15’in altına indiği belirtilmektedir.
1989’da Mersin’de yapılan 25’inci Ulusal Psikiyatri ve Nöroloji Bilimsel Kongresinde: “Uyuşturucu bağımlılığının yoğunlaştığı grup, 17-25 yaşları arasındaki gençlerdir. 17-25 arası uyuşturucu bağımlısı gençlerin % 64’ünün ilk kullandığı madde esrardır. Bununla birlikte sigara ve alkol, bağımlılık konusunda başlangıç aşamasını oluşturabilecek ve satımında yasal engel olmayan maddelerdir.” Görüşlerine yer verilmiştir.
İzmir Narkotik Şube Müdürlüğünden yapılan bir açıklamada: Uyuşturucunun terör ve suç odaklarının gelir kaynakları arasında önemli yer aldığına dikkat çekilerek şöyle deniliyor: “Diğer taraftan başta terör örgütleri olmak üzere, diğer suç şebekeleri de, büyük gelir getiren uyuşturucu madde kaçakçılığını, örgütlerin önemli bir finans kaynağı olarak kullanmaya başlamışlardır.”
Nitekim uyuşturucu ticareti bölücü terör örgütü PKK’nın da önemli finans kaynağıdır. Bölücü örgütün ilk eylemleri gerçekleştirdiği 1984 yılından bugüne kadar PKK bağlantılı 114 uyuşturucu olayı tesbit edilmiştir. (Kaynak: Geliyorum Diyen Tehlike-Abdülkadir Türk-1999-Bayrak Yayınları)
Öte yandan 16 Şubat 1995 tarihli bazı gazetelerde Türk Haber Ajansı kaynaklı bir haberde; Türkiye de uyuşturucu ticaretinin Ermeni ASALA terör örgütünün elinde olduğu bildirilmiştir. (Kaynak: Türkiye’de Gençlik Sorunları ve Çözüm Yolları-Nevzat YÜKSEL-1988 Bayrak Yayınları)
İnsanlık düşmanı, Müslümanlık ve Türklük düşmanı milletler arası odaklar, inançsızlığı, lüks ve israfı, zina ve fuhuşu, içki ve kumarı nasıl teşvik ediyorlarsa, uyuşturucu madde alışkanlığını da öylesine teşvik etmekte, hatta yönetmektedirler.
Türk gençliğine kurulan tuzakların üçüncüsü; kumar illeti ve oyun salonlarıdır. Kumar ve benzeri şans oyunlarıyla, Türk Gençliğinin ve Türk İnsanının müteşebbis ruhu çökertilmektedir. Kumarla, ne ocaklar yıkılmakta, ve nice hanelerin ışığı söndürülmektedir.
2
Milyarlar harcanarak süslenip püslenen bu yerlerde ve benzer otel salonlarında en lüks yemekler yenirken ve en pahalı içkiler tüketilirken, kumar sadece para üzerinde oynanmaz, gerektiği zaman millet ve devlet üzerinde de oynanmaktadır. Devletin nasıl soyulacağı, milletin nasıl ezileceği ve manevi değerlerin nasıl horlanacağı, en çok böyle yerlerde karara bağlanmaktadır. (Nevzat YÜKSEL- Türkiye’de Gençlik Sorunları ve Çözüm Yolları)
Anarşi ve terör tuzakları da bu oynanan oyunların dördüncüsüdür. Türk gençliği yıllardan beri anarşi ve terörün içine çekilmek istenmiş, bu büyük oranda başarılmıştır da. Özellikle üniversite gençliği içerisinde anarşi olaylarını başlatarak, gençleri birbirine karşı kışkırtmışlar ve sadece 1970-80’li yıllar arasında sağ-sol çatışmalarında 5000 genç millet evladı toprağa verilmiştir. Amaç bellidir. Kardeşi kardeşe kırdırtma taktiği. Bütün bu olaylar, sebepsiz ve maksatsız değildir. Burada da şer güçler gençlerin arasına girerek, sinsi tuzaklarını kurarak onları değişik ideolojilerle örgütlemişler ve daha sonra da, aynı ülkenin gençlerini birbirine kışkırtarak, sanki iki ezeli düşman gibi, yine birbirlerine kırdırtmışlardır. Bu tuzak ve oyunlar 1960’lı yıllarda yaygınlaşmaya başlayarak günümüze kadar sürdürülmüş, halen de artarak devam etmektedir.
Bu gün de memleketimizin Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yaşayan kürt vatandaşlarımızın o masum gençlerini, kandırarak ve PKK terör örgütünün kanlı saflarına çekerek, kendi milletine karşı bir sözde kurtuluş hareketi verdirilmektedir. Bunun da arkasında o malüm bölücü şer güçler vardır. Amaç yine aynıdır. Böl, parçala ve yut.
İlk önce sağ-sol hareketleriyle başlayan bölücülük faaliyetleri, daha sonra Türk-Kürt savaşına, alevi- sünni kavgasına ve şimdi de laik-antilaik çatışmasına dönüştürülmüştür. Bakalım bu yıkıcı şer güçler ileride bu topluma daha başka ne gibi tuzaklar ve entrikalar kuracaklardır.
Türk gençliğini bozmak ve yıkmak için kurulan tuzakların beşincisi ise, misyoner faaliyetleridir.
Misyoner faaliyetlerinin dünyada ve Türkiye’de en güçlü olanı hristiyanlaştırma çalışmalarıdır. Bunların başını A.B.D., İngiltere, İtalya, Fransa ve Almanya çekmektedir. Üniversitelerde, hatta lise ve ortaokullarda misyonerler adeta cirit atmaktadırlar. Özellikle İstanbul başta olmak üzere, yurdun birçok üniversite bulunan vilayetlerinde, binlerce apartman kiliseler oluşmuştur. Buralarda sürekli Türk gençlerinin beyinleri yıkanmakta ve içlerinden zayıf inanca sahip Türk Gençlerini hristiyanlaştırarak, kendi inancına, milletine ve devletine düşman hale getirmektedirler.
Bu misyoner faaliyetlerinin de arkasında kimlerin bulunduğu ve niyetlerinin de ne olduğu açıkça bilinmektedir.
Türk gençliğine kurulan tuzakların altıncısı da, fuhuş ve zina bataklığıdır.
Toplumumuzda gençlerin fuhuş ve zinaya yönelmeleri için öylesine tahrik edici ortamlar hazırlanmaktadır ki, akıllara durgunluk verir. Basın, sinemalar, bazı televizyon proğramları, gizli ve açık fuhuş yuvaları, telekızlar, otostopçular, randevu evleri, barlar, diskotekler, pavyonlar, gazinolar, internet siteleri ve daha nice batakhaneler, gençlerin ar ve namus duygularını silmek ve fuhuş bataklığına sürüklemek için adeta yarış yapmaktadırlar.
Kadın, sinema afişlerinde, dansöz sahnelerinde, çıplak basın sayfalarında, çorap ve sakız reklamlarında, bir et yığını olarak takdim edilmekte, kadın vücudu cinsel isteklerin tahrik ve tatmin aracı olarak kullanılmakta ve adeta reklamların vazgeçilmez bir meta’sı gibi lanse edilmektedir.
Kandırılan genç kızlar, daha sonra ailelerinden koparılarak fuhuş yuvalarında ticaret malı gibi pazarlanmakta ve bunların sırtlarından ırz düşmanları ve namus simsarları milyarlar kazanmaktadırlar.
Milletler arası hain odaklar; gençliği haince planlarına kurban ederek, toplumların (özellikle Türk Toplumunun) yıkılışını hızlandırmaktadırlar.
Türk gençliğine kurulan tuzakların yedincisi; gençlerin milli ve manevi değerlerini yıkmaktır.
Türk Milletinin yüzde doksan dokuzu Müslümandır. İslam Dini ise Türk Milletini asırlarca ayakta tutan yüce bir din dir. Türk Milleti İslam Dinini kabul ettikten sonra, cihanın efendisi olmuş ve bütün dünya insanlığına örnek bir hayat nizamını tanıtmıştır. Ve Osmanlı İmparatorluğu İslam’ın manevi ve kültürel değerlerine bağlı kalarak yükselmiş ve yücelmiştir.
O halde bu yüce imparatorluğu yıkmak için Osmanlıya düşman olan şer güçler, ne yapmalıydı?
3
Öncelikle bu toplumun milli ve manevi değerlerini yıkarak, bileğe hükmeden iradeyi çözmeliydi. Ve bugün ne yazık ki; bunu söylemek ne kadar acı da olsa, toplumumuzun milli ve manevi değerleri son derece zayıflatılmıştır. Ne hazindir ki, Türk gençliğinin bir kısmı kendi dini ile, kendi tarihi ve kültürü ile alay eder hale gelmiştir. Beyinler bir takım materyalist ideolojiler ile betonlaştırılarak; gençlerimiz yozlaştırılmış ve zavallı hale getirilmişlerdir.
Sözün kısası Türk gençliğinin büyük bir bunalıma sürüklenişi; içimizde kanayan bir yaradır. Ve bu kanayan yara, derhal sarılarak, akan kan dindirilmeli, mutlak tedavi edilmelidir. Bu kesin tedavi metodu da; kendi öz benliğinde, kendi tarihinde, kendi milli ve manevi değerlerinde fazlasıyla mevcuttur. Yeter ki, kendimize dönebilelim.
Yukarıda öz olarak açıklamaya çalıştığımız bir toplumu yıkma planlarının şekillerinden sonra, şimdi de aşağıda ki bilgi ve belgelere dikkat buyurulması oldukça elzemdir:
SİYONİST TEŞKİLATININ GİZLİ TAMİMİ (1)
1) Genç nesilleri ahlaka aykırı telkinlerle ifsat etmeli.
2) Aile hayatını yıkmalı.
3) San’atı zayıflatmalı, edebiyatı müstehcen ve şehevi bir hale sokmalı.
4) Mukaddesata hürmeti yıkmalı, hürmetle anılan kimseler hakkında rezilane vak’alar uydurulmalı.
5) Hudutsuz bir lüks, baş döndürücü modalar icat etmeli, çılgınca sarfiyatı teşvik eylemeli.
6) Kalabalıkların vakitleri eğlenceler, oyunlarla oyalanmalı, herkes düşünmekten alıkonulmalı.
7) Müfrit nazariyelerle fikirler zehirlenmeli, gürültü ve kargaşalıklar yaratmalı.
8) Siyasi ve iktisadi buhranlar yaratmalı, servetlerini mahvetmeli.
9) Hükümetlerin ölümlerini hazırlamalı. İnsaniyeti elem, ıstırap ve yoksulluk içine atmalı.
FENER PATRİKHANESİNİN İHANET PROĞRAMI (2)
1) Türkleri ezeli bir düşman olarak rumlara tanıtmak.
2) Türk milletini ahlak, milliyet, din ve gelenekleri bakımından çürütmek.
3) Türkleri zinaya, diğer ahlaksızlıklara teşvik etmek.
4) Gençlerine apaş-külhanbeyi ruhu aşılayarak, Türk gençlerini çürütmek.... onları birbirine düşürmek.
5) Hocaları her türlü uydurma inanışlara saptırmak.
6) Hocalara yanlış vakıalar anlatıp, Türk ahali ile hocaların arasını açmak.
SİON ÖNDERLERİNİN PROTOKOLLERİ (3)
“İnanmadığımız fakat ortaya attığımız teori ve prensipleri öğreterek, Yahudi olmayan gençliğin yolunu şaşırttık, onu aptallaştırdık ve ahlakını bozduk.” (9. protokol)
“İşte bu sebeplerden imanı bozmalı, yahudi olmayanların kafalarından Allah ve ruh prensiplerini silmeliyiz. Bu fikirlerin yerine matematik hesapları ve maddi arzuları koymalıyız.” (4. Protokol.)
“Onların herhangi bir mevzuu kendi kendilerine düşünmelerine mani olmak için, dikkat nazarlarını eğlencelere, oyunlara, heyecana ve halk eğlence yerlerine çekmeliyiz. İlerde onlara cevap vermeye çabalayacağımız bazı sualleri düşünmelerine, bu gibi cazip alakalar mani olacaktır. Münferit düşünmekten yavaş yavaş uzaklaşan bu insanlar, sadece bizimle birlikte fikir yürütebileceklerdir.” (13. protokol)
__________________________________________:
(1) Hüsamettin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, Pınar Yayınevi, İstanbul 1964 sayfa: 45-46
Metin; Osmanlı imparatorluğu Teşkilat-ı Mahsusası’nın ele geçirdiği vesikalardandır.
(2) 1770’den sonra,Cezayirli Hasan Paşanın müsaadesi ile, Edremit’in Cunda (Ali Bey) adasında Papaz İkonomos tarafından kurulan akademinin 1884 tarihli ders proğramı. – G. Yetkin, M.Nurettin Yüksel: Türk düşmanı kanlı papazlar. Ankara, 1964
(3)-Beynelmilel Yahudi- Yazan: Henry Ford.- Otağ Matbaası- Eylül 1974-Tercüme: Adalet Avanoğlu
30.11.2005- ŞEVKET BİNGÖL
YORUMLAR
Elinize sağlık,bööyle bir yazıyı araştırıp yazmışsınız.Devamını dileriz
Elinize sağlık,bööyle bir yazıyı araştırıp yazmışsınız.Devamını dileriz