DİPLOMA MI ÇIKMA MI?
Sabah uyandığımda üzerimde garip bir ağırlık, tuhaf bir bezginlik vardı. Yeni kazandığım okula kayıt yaptıracaktım; ancak eski okulumdan kaydımı henüz almamıştım.
Ben iki senedir Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulunda okuyordum. Bu okulda başarısız oldum ve tekrar sınava girerek Gazi Eğitim Fakültesi Edebiyat bölümünü kazandım. Edebiyat bölümü benim hayalimdi hep. Bir kodlama hatası yüzünden yeterli puanım olduğu halde kazanamamış ve okumak istemediğim bir okulda okumak zorunda kalmıştım. Bizim dönemimizde bölüm seçmekten ziyade üniversitede okumak önemliydi; yani okul olsun da neresi olursa olsun zihniyeti oldukça yaygındı. Ben de puanımın yeteceği okullar arasına Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulunu da yazmıştım. Puanım daha iyi okullara yettiği halde tercih hatası yüzünden o okulda okumak zorunda kalmıştım.
Sabah giyindim, kahvaltımı ettim ve okula gittim. Hava çok sıcaktı. Eylül olmasına rağmen asfalt eriyordu. Ankara’nın boz bulanık görüntüsü bu sıcaklığı bir kat daha arttırıyordu. Önü şaha kalkmış, sağ tarafa doğru yamulmuş bir dolmuşa binerek Konya yolu üzerindeki okula vardığım zaman saat ona geliyordu. Öğrenci işlerine gittim. Durumu izah ettim. Dilekçe yazmam ve okulun müdürlüğüne müracaat etmem gerektiğini söylediler. Dilekçemi yazdım ve okul müdürüne imzalattım. Koşarak aşağıya indim. Öğrenci işlerine verdim dilekçemi. Oraya bakan memur dilekçeme baktı. Sonra bana dönerek:
-Sen neden gidiyorsun buradan oğlum?
Diye sordu.
-Burada okumak istemiyorum.
Dedim. Adam garip bir şey duymuş gibi hayretle yüzüme baktı:
-Nesi var okulumun, bak iki dersin var onları da verir ikinci sınıfa geçersin. Hangi okula gideceksin?
-Gazi Eğitim Edebiyat.
-Ya oğlum, ben de bayağı iyi bir okula gideceksin sandım. Gazi’ye gidip de ne olacaksın? Alt tarafı bir öğretmen! Bak burada oku, ilerde yükselir banka müdürü olursun!
Adam durmadan bana nasihat veriyor, kaydımı vermek istemiyordu. Bu canımı sıkmıştı:
-Beyefendi, dilekçemi getirdim, kaydımı verir misiniz?
Dedim. Adam celallendi –deli mi ne-:
-Vermiyorum kaydını, burada okuyacaksın. Sana hayatının hatasını yaptırmayacağım!
Dedi. Şaşırmıştım. Bu adam ne yapmak istiyordu? Hem ona ne? Ben istediğim okulda okurum. Yumuşak bir sesle:
-Bakın, nefesinizi tüketmeyin boşuna, ben kararımı verdim; bu okuldan gideceğim.
-Hayır, hayır gidemezsin! Burada okuyacaksın. Zaten iki dersin var onları da verir bir üst sınıfa geçersin.
Adam gerçekten tuhaftı. Bana oğluymuşum gibi davranıyor, hükmediyor ve kaydımı vermiyordu. Artık sabrım taşmıştı. Ben de sertleştim:
-Bakın beyefendi! Dilekçem elinizde. Lütfen gereğini yapın; aksi halde müdüre gideceğim!
-Git kardeşim, git! Nereye gidersen git, ben kaydını vermiyorum!
Kan tepeme çıkmıştı. Adamla tartışmayı bırakıp müdürün yanına çıktım. Beni görünce:
-Buyur evladım.
Dedi:
-Hocam ben size okuldan kaydımı almak için dilekçe vermiştim. Siz onayladınız; ancak öğrenci işlerindeki memur kaydımı vermiyor.
Dedim. Adam memurunu tanıyor olmalı ki, hiçbir yan soru sormadan:
-Git ona aynen şunu söyle: ‘beni aşağıya indirmesin’!..
Tekrar aşağıya indim. Memur beni görünce tekrar yanıma geldi. Ona dedim ki:
-Müdür bey bana dedi ki: ‘ona söyle beni aşağıya indirmesin’!
Adam kızdı. Masada oturan bir bayan memura:
-Şunun dosyasını bulup diplomasını verin; ama önce fotokopisini çekin.
Dedi. Bayan memur denileni yaparken o hala beni kandırmakla meşguldü. Nihayet dosyam bulundu; fakat bir problem vardı. Kayıt evrakı arasında diplomam yoktu. Memure ‘diploması yok’ der demez adam benim bileğime yapıştı. O zamanlar genç ve kuvvetli biriydim. Ben de adamın bileğine yapışıp bileğimi kurtardım. Yüzü kızarmış, kendini ezilmiş hissetmişti:
-Sen buraya nasıl kayıt yaptırdın?!
Diye bağırdı. Ben hiç istifimi bozmadım:
-Bilmem ki, kaydı yapan sizdiniz.
Dedim. O arada bileğini gevşetip bıraktım. Adam evrakı aldı, karıştırdı. İçinde kayıt yaptırdığım diploma suretini buldu. Ben diplomamı kaybetmiştim; bu yüzden bana diploma düzenlenmedi. Diplomamı kaybettiğime dair dilekçemin arkasına diploma bilgilerim doldurulup onaylandı ve bana verildi. Bu benim diplomamdı yani. Adam bu kâğıdı bulunca:
-Sen bu belgeyle buraya nasıl kayıt yaptırdın? Bu sahtekârlık!
Dedi. Güldüm:
-Kaydı siz yaptınız. Eğer bir sahtekârlık varsa bunda siz de varsınız.
Dedim. Adam bir müddet gözlerimin içine baktı. Ne karar vereceğine dair düşündüğü belliydi. Sonra memureye döndü:
-O kâğıdın fotokopisini çekin, verin de gitsin!
Dedi. Kadın fotokopiyi çekti; adamın eline verdi. Adam bana belgenin aslını değil fotokopisini uzattı. Aslını diğer elinde tutuyordu. Anlamasına fırsat vermeden elinden belgenin aslını çekip aldım ve hızlı adımlarla binayı terk ettim.
Okuldan güç bela da olsa kaydımı aldırmıştım. Şimdi sıra yeni okuluma gidip kaydımı yaptırmaya gelmişti. Kayıtların son günüydü o gün; onun için acele etmem lazımdı. Vakit öğleye yakındı.
Görünüşte bütün evrakım tamamdı; tek eksiğim diplomamdı, onu da tamamlamıştım. Gazi Eğitim’in kapısından içeri girdim. Bölümü oradaki öğrencilere sorarak buldum. Kayıt yapılan odayı da buldum. Sıra yoktu; belli ki herkes kaydını çoktan yaptırmıştı. İçeriye girdim. Kayıt yaptırmak için geldiğimi söyledim. Evrakı teslim ettim. Adam evrakımı kontrol etti. Diplomama gelince:
-Siz bu çıkma ile kayıt yaptıramazsınız.
Dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm:
-Ama o benim diplomam!
Diyebildim. Adam bir müddet yüzüme baktı:
-Hayır, bu diploma değil; bu çıkma ve bir defa kullanılmak üzere verilir. Siz bunu bir kere kayıt yaptırarak kullanmışsınız. Bu yüzden ikinci bir defa kullanamazsınız.
Ortalıkta kala kalmıştım. Her tarafımdan ter boşanıyor, üzerimden aşağıya sanki kaynar sular dökülüyordu. İzah etmeye çalıştım:
-Hocam, bu benim diplomam. Ben diplomamı kaybettim. Bana yeni diploma düzenlenemeyeceğini söylediler. Onun için diploma bilgilerim elinizde bulunan dilekçemin arkasına işlediler ve onayladılar. Okul müdürüm bana bu belgeyi kaybetmememi, kaybedersem bir daha böyle bir belge verilmeyeceğini, dolayısıyla lise mezunu olabilmem için yeniden liseyi bitirmem gerekeceğini söyledi. Yani, bu belge bir çıkma değil, diplomamın aslıdır.
Dedim. Adam işin içinde çıkamayacağını anladı. Bana:
-Müdüriyete çık, kaydolabilirsin derlerse ben kaydederim.
Adamın elinden evrakı alıp müdüriyete koştum. O zamanlar Gazi henüz fakülte olmamıştı. Onun için müdürlükle yönetiliyordu. Müdüre çıktım. Ne yazık ki o da aynı yorumu yaptı ve kayıt yaptıramayacağımı söyledi. Müthiş bir korkuya kapılmış, ne yapacağımı şaşırmıştım. Müdür bir başka husus daha söyledi bana. Bir başka okuldan gelenleri zaten almıyorlarmış. Bu da işin tuzu biberi olmuştu. Dışarı çıktım. Her taraf karanlıktı sanki. Hiçbir şey görmüyor, hiçbir şey düşünemiyor, nereye gideceğimi, ne yapacağımı kestiremiyordum.
Bir müddet bahçede avare dolaştım. Birkaç öğrenciyle konuştum. Onlar başka okullardan gelen bir sürü arkadaşlarının olduğunu, dolayısıyla başka okuldan kaydın alanların bu okula kayıt yaptıramayacağına dair ifadenin doğru olmadığını söylediler. Tek bir şey varmış, o da bir başka okuldan atılmış olmakmış. Bu durumda olanlar kayıt yaptıramıyormuş. Benim durumum farklıydı. Ben kendim ayrılmıştım. Öyleyse kayıt yaptırabilecektim.
Çaresiz tekrar müdüre çıktım. Kendisine durumu izah etmeye çalıştım; ama beni dinlemedi. Başka okuldan gelenlerle ilgili durumu açtığımda, bunu ÖSYM’nin bileceğini, onlara sormam ve onay almam gerektiğini söyledi. Tekrar odadan çıktım. O zaman (belki şimdi de) ÖSYM Kavaklıdere’deydi. Ankara’yı iyi bildiğim için bulmakta zorluk çekmedim. Danışmaya durumumu anlattım. Adam bana kendilerinin bağlayıcı bir kurum olmadıklarını, eğer okul bir özel şartı varsa bu şartı kendilerine bildirdiğini, onların da bunu kılavuza koyduklarını ifade etti. ‘Okul seni kaydeder veya etmez, bu bize ilgilendirmez’ dedi.
Ben tekrar okula dönmüştüm. Meselenin biri hallolmuştu. Okula giremem diye bir şart yoktu. Tekrar müdüre çıktım. Adam beni görünce hiç hoşlanmadı:
-Yine mi sen geldin!
Dedi sert bir sesle:
-Evet, ben geldim hocam.
Dedim. Ardından da ekledim:
-Hocam beni dinleyin lütfen! Bu benim diplomam. Burada geçen ‘bir defaya mahsus olmak üzere verilmiştir’ ibaresi, bu belgeyi kaybederse bir daha aynı belge düzenlenemez’ anlamındadır. Bu ‘bir defa kullanılabilir’ demek değildir hocam!
Adam bana bıkıyordu. Belli ki bir tereddüdü vardı; ama bana da belli etmek istemiyor gibiydi. Biraz sustuktan sonra:
-Sizi o belgeyle kayıt ettiremem!
Dedi. Yine hayal kırıklığına uğramıştım. İçimdeki umutsuzlukla birlikte telaş da gittikçe dayanılmaz bir hal alıyordu. Nezaketi ve alttan almayı bir tarafa bırakarak sesimi yükselttim:
-Hocam, siz yanlış yorum yapıyorsunuz. Ben diplomamı kaybettim. Bana bu belgeyi diplomamın aslı yerine verdiler. Yani bu belge benim diplomamın ta kendisi. Bir yerde sadece bir defa kullanılmak üzere verilmiş bir çıkma değildir. Belgenin arkasında dilekçem vardır. Dilekçemde diplomamı kaybettiğimi ve bana yeni diploma verilmesini istediğim açıkça yazılı. ‘Bir defaya mahsus verilmiştir’ ibaresi ‘bir defa kullanılabilir’ anlamında değildir. Belge kaybedildiği takdirde bir daha verilmez, anlamındadır. Ben bu okulu kazandım. Benim buraya her halükarda kayıt olma ve okuma hakkım var. Siz bunu elimden alıyorsunuz!
Dedim. Bu çıkışım müdürün hoşuna gitmedi. Sert bir şekilde:
-Derhal dışarı çıkın; aksi halde sizi polis zoruyla dışarı attırırım!
Diye bağırdı. Çaresiz yine dışarı çıktım. Okulun bahçesinde deliler gibi dolanıyor, ne yapacağımı bilmiyordum. Kayıtların kapanmasına bir saatten az bir süre kalmıştı. Tekrar şansımı denemeye karar verdim.
Müdürün odasına girdiğimde köşede bir başka adamın oturduğunu gördüm. Müdür beni görür görmez:
-Yine mi sen?!
Diye bağırdı. Gözlerim dolmuştu. Neredeyse ağlayacak bir haldeydim. Yumuşak bir sesle:
-Hocam, lütfen beni dinleyin. Bu benim diplomam. Siz hata ediyorsunuz ve benim hakkımı yiyorsunuz.
Dedim. O sırada köşede oturan adam:
-Ne oluyor Reşat?
Diye sordu müdüre. Müdür:
-Sorma ya, bu çocuk sabahtan beri başıma musallat oldu. Elinde bir belge var onunla kayıt yaptırmaya çalışıyor. Olmayacağını anlattım; ama anlamak istemiyor.
Adam bana döndü:
-Ver bakalım oğlum şu elindeki belgeyi.
Büyük bir umutla ona doğru yürüdüm. Belgeyi uzattım. Adam aldı, önüne arkasına baktı. Dilekçemi okudu. Ardından müdüre döndü:
-Ne yapıyorsun sen Reşat! Bu, çocuğun diploması ve bunu her yerde defalarca kullanabilir.
Bunun üzerine müdür yelkenleri suya indirdi. Şaşkın bir vaziyette yüzüme baktı:
-Tamam, o zaman git bölümüne kaydını yaptır.
Dedi. Ben kapıdan çıkarken bana yardımcı olan adamın yüzüne büyük bir minnetle baktım. Adam:
-Genç, hangi bölüme kayıt yaptıracaksın?
Diye sordu.
-Türk Dili ve Edebiyatı efendim.
Dedim. Gülümsedi:
-Hayırlı olsun. Tam bölümüne gidiyorsun. Hoşuma gittin; aferin hayatta hep öyle tuttuğunu koparan ol; hakkını kimseye yedirme!
Remzi ÇİNKO
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.