Cevapsız Sorular...
Muhtemelen son gündü o gün...Son kez o kaydıraktan kayacak ip atlayacak, son kez şarkı söyleyip koşarak babasına sarılacak ve hayata son kez gülümseyecekti belkide.
Hastaneden çıkmış,annesiyle birlikte eve doğru yürüyordu.Sokakta oynayan arkadaşlarının yanına gitmek istedi fakat, onlar sanki bir yabancı gibi bakıyorlardı Ecrin’e...
Günler gitgide azalıyor,saatler geçiyor, hastalık ilerliyordu. Sabah kalktığında, yastığının üzerine dokülen saçlarını topluyor, ’’anne bunlar neden oluyor,saçlarım neden dökülüyor?’’ diye sorular yöneltiyordu annesine. Cevapsız sorular...Annesi ’’haydi kahvaltıya!’’ diyerek geçiştiriyordu her seferinde...
Minik Ecrin henüz üç yaşındaydı.Durmadan burnu kanıyor ve yüzündeki kırmızı noktalar artıyordu.İki günde bir doktor kontrolü vardı.Hastalık-hastane-doktor konularını sadece arkadaşlarıyla evcilik oynarken kullanmak yerine, gerçek hayatta yaşıyor ve amansız hastalık vücudunda hızla ilerliyordu.
Gittikçe zayıflıyor, vücudundaki kızarık ve morluklar bir türlü geçmiyordu.Her gece sessizce ağlayan annesine bakıyor, bir yandan da çok acı çekiyordu.Neden diyordu, tüm bunlara sebep ne?...Oysa ki ruhuna gelen davetsiz misafir gün geçtikçe o’nu yok ediyordu...
Lösemi hastasıydı Ecrin. Küçücük dünyasında kocaman dert olan bu hastalıkla baş edebilecek miydi... Gücü buna yeter miydi?
Daha tanışmadan hayatla, bir kez bile gülememişken hayata davetsiz misafir onu böylesine yordu.Minicik bir bebekti daha.Gözleri umutla,ışıl ışıl bakıyor,elleri ise minicik nice güzelliklere uzanıyor. Hastalık ruhuna bu denli işlemişken,tedavinin pahalı ve uzun süreceğini bilen aile çaresiz,eli kolu bağlı duruyordu.
Her günü hüzün, her yanı acılarla dolu olan anne ne yapacağını bilmezken, çocuğunun Melek kızı Ecrin’in gözleri önünde tükenmesine tahammül edemiyordu.Aradan tam bir buçuk ay geçti.Ecrin çok halsiz,yorgun bakan gözleriyle bir umut besliyordu hâla.Fakat umutlar tükenmişti.Herşeyden habersiz olan Ecrin ertesi gün hayata gözlerini yumdu.
Artık o yoktu! Artık o gülen gözlerini,o sıcak sevgisini alıp götürmüştü uzaklara...Amansız hastalığa yenik düşmüştü ruhu! Ruhu, bu acıya karşı koyamadı ve ne yazık ki o minicik elleri hayata tutunamadı. Gücü yetmedi savaşmaya...
Şimdi ondan geriye, ’’üzerinden saçlarını topladığı yastık’’, ’’arkadaşlarıyla oynamak istediği fakat oynamanın bir türlü nasip olmadığı misketler’’, ve ’’cevapsız sorular’’ kaldı...
Elveda ECRİN!!!...
[ Dip not: Biz de lösevli çocuklarımıza bağış yapıp,onlara yeni bir hayat, yeni gülücükler armağan edelim.Yazımı sıkılmadan okuduğunuz için teşekkürler.Sevgilerimle...]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.