memur olmak...
memur olmak hayata...ve insanlığa.görmek istenilen ve hafif bir tebessümle karşılamak istenilen sabaha.karanlığa ve çiğ tanesi düşmüş yalnızlığa.her sabah yeniden doğması ümit edilen güneşe ve deryada raks eden yakamozlar gibi semada ışıldayan yıldızlara....memur olmak edep ve haya ya...ya insan olmaya ya da insafsız kalmamaya.sevmek ve nefret edilmek arasına çekilmiş en ince duyguya...ve aşk a memur olmak ya da aşıklara veya onların anılarına,ki bi o kadar da sadık olmak mazide kalmış,her bir adımı bin çile ile atılmış,güzergahında hiç bir durak istemeyen ve duranları da tanımayan ıssız kaldırımlara...memur olmak...ne ayın onbeşini bilmek ne de bugün git yarın gel dememek kapına varana...yaz bilmemek,kışın üşümemek,kar üstünde rugan,dar üstünde urgan bilmek ve bilmemek tek bir gam.sevdalanmak ama ne ferhatı nede şirini kıskandırmamak.sadece yanmak.ama kimi zaman ne uğruna kül olduğunu da bilmemek memur olmak.kartvizitsiz geçen ömür boyunca bir kez bile viziteye çıkmamak.takım giymek bile değil memur olmak bırak takım tutmayı.oysa tek sahası,tek hakemi,taç ı penaltısı olmayan tek maçlık bir ligde,yeri ve zamanı gelince küme düşmek ama asla kümelenmemek memur olmak...devlet memuru değil!...devlete memur olmak yaşamak,geçip giden zamana ve devrana inat ne bir tek damla yaş dökmek ne de yaşlanmak memur olmak...
gülbey...