- 828 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
**OTO-DERT-GARA****
OTOGAR DA OTOBÜSLERİN ACİL SERVİSİ OLAN TAMİRCİLER,İSTANBUL’DAKİ HAYATIN ACIMASIZLIĞINI
SIRTLARINDA TAŞIMAK ZORUNDA KALIYORLAR.
Otogarın en alt katında, nem ve idrarın keskin kokusu burnumuzun derinliklerine kadar iniyor.
Siyah yanık motor yağlarının dökülmüş olduğu, mazot kokulu,çekiç seslerinin birbiri
içine girdiği bir koridordan içeri girdim. Karanlık koridorun sonunda güneş sanki
umut ışığıymış gibi görünüyor.
Koridorda yürüdüm, koridorun orta sıralarındaki mavi kapılı bir tamirhaneye girdim.
Kolay gelsin dedim..İçeridekiler de "sağolun" diye karşılık verdiler. Sanki Türkiye’de ne kadar dert varsa hepsini otogarın bu allt katına toplamışlar. İnsanlar sadece fotoğraf makinesine bakarken yüzleri gülüyor.
Burada siyah renkten geçilmiyor. Neden mi? Otobüs motorlarındaki kirli yağ tabakları elbiselere yapışıp kalıyor.Yerler dökülen yağlarla tabakalaşıp taş gibi olmuş.İçeridekilerin de,elleri kirden kapkara,kirli elbiseler içinde yalnızca suratları parlıyor.Tezgahlar
duvarların dibinde dizili, üst tarafında da tamir takımları duvara asılı,tezgahın alt kısmında ise ağır ve büyük malzemeler yerleştirilmiş. Tamirci mengeneye bağladığı parçayı tamir etmeye çalışıyor.
Adını sordum? Şöyle bir ters ters baktı.
"Ben Bülent , Kırşehirli’yim,evli iki çocuk babasıyım," derken, yüzünden gülücükler akmaya
başlıyor ve devam ediyor, "22 yıldır bu işi yapıyorum. Motor ustasıyım. Dile kolay 22 yıl, çocuk-
luğumu burada kaybettim. O kadar çalıştım, şimdi ise gördüğün gibi sinek avlıyoruz. Hatta sinek bile
bulamıyoruz desek yeridir."
"İşler neden kötü?"
"Bizim işlerin kışı olmaz, turizm sezonu gibi yazları ancak iş yapabiliyoruz.Yazları da artık iş
yapamıyoruz. Neden diye soracaksan, bütün firmalar otobüsleri sıfırlayınca, bizlerin yerine yetkili
servisler iş yapmaya başladı. Aslında bundan 2 yıl önce işler çok iyiydi, aylık 2-3 milyar kazanabiliyorduk.
Artık o parayı bi yana bırak dükkanın kirasını bile ödeyemiyoruz.Aylık gelirimiz 700-800 lira,dükkan
kirası zaten 800 lira peki ben nasıl kazanacağım."
Yanındaki arkadaşı hemen atılıyor konuşmaya.
"Arkadaşım bizde sorun bitmez. Bir tanesi biter, bu sefer de diğeri başlar. Böyle geldik böyle gideceğiz."
Bir başka İstanbul burası; insanlar dertli mi dertli. Bir konuşmaya başla, dertin bini bir paraya!...
TUVALET VAR, SU YOK
Büyük beton kolonların içinde otobüsler yan yana dizilmiş öylece bekliyorlar. Aralarından
geçerek büyük bir tamirhanenin önüne geldim. Otobüsün devasa ön lastiğinin arkasına geçmiş tamire girişmiş.
"Kolay gelsin."
"sağol."
Sorduğumuz şu soruya bakın!
"Zor olmuyor mu arabanın altında?"
"Altına girip görmek lazım kardeş!"
Gazeteciyiz ya işine ara vererek anlatıyor; derdin bini bir paraya dedik ya!
"Görüyosun işte etraf çöpten geçilmiyor,kokuyu da alıyosun artık ben ne diyeyim kardeşim!
İçerde tuvalet var su yok bu nasıl iş ki,bütün mikroplar burada toplanıyor.İş desen
2 gün var 5 gün yok. Haftalık 300 lira alıyorum o da iş olsa tabi, iş olmadığı zaman paramızı bazengeç alıyoruz. İşten çıkarılma ihtimalimiz de var."
Otogarda bütün esnaf mı bu halde diye sordum?
"Tamircilerin çoğu bu haldedir, aynı zamanda yedek parçacılar da öyle,onların işi de bize bağlı
iş geldi mi bize, onlar da para kazanır. Burada en iyi iş yapanlar lokantacılar,dükkancılar ve
kahvecilerdir. Çünkü herkes yemek yemek zorunda burada,bunun sigarası var içeceği var.Bütün
işi olmayan esnaf kahvede oturuyor oyun oynuyor. Oynadıkça çay içiyor, kahvecilerin burada yüzü
hep gülüyor. Burada bi bizim anamız ağlıyor."
Gidip lokanta ve kahvelere baktım; gerçekten de öyle, bütün yolcular, işsizler, şoförler ve muavinler
burada. Hakikatın kollarında bulduk kendimizi.
Otogarda yolcular gidiyor-geliyor, otobüsler yola çıkıyor,şoförler direksiyonu sallıyor,tamirciler
kapkara elleriye dertlerini üstlerinden atmaya çalışıyorlar.
Not: İstanbul da öyle yerler vardır ki, gerçeklerin üstünü örter , oradaki insanların acılarından hiç kimsenin haberi olmaz……………..