- 500 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Düşünce Kulvarı
Soğuk ama ızdırapsız bir havası vardı gecenin. Sabah; güneşin önüne berzah çekmiş bulutlarını uykuya göndermiş, yıldızların sahnesine reverans yaparak, atmosferin ıssız bölgelerinde gezintiye çıkmıştı...
Kaloriferleri yanmayan odanın; pencerenin altına örülmüş duvara bitişik şekilde yerleştirilmiş masası, genç adamın dayanmış vücudu ve sertleşmiş dirseklerine ev sahipliği yapıyordu. Masa lambasının ampulü, gecenin karanlığına inat ışığının yanında, rahatsız edici ısısıyla da odanın baskın karakterinden biri olduğunu ilan etmişti.
Genç adam, elindeki mürekkepli kalemi, kağıdı kirletmekten korkan bir noktasına koydu masanın. Eline bulaşan mürekkebi umursamadı. Gözlerini ovuşturarak, on parmağını yapıştırdığı suratının ardında göz kapaklarını birleştirdi.
Yazmak istiyordu, belki yazması da gerekiyordu içindeki zehri atmak için. Uzun süredir üzerinde çalıştığı kitabının son bölümüne kadar takılmamış, başlangıcından önce sonunu düşündüğü hikayesini neredeyse tamamlamıştı.
"İnsanı beyninde vuran son bir paragraf... Birkaç cümle daha yazmalı..." diye sayıkladı ellerini serbest bırakırken. Parmakları titriyordu.
Kalemin; dostu kağıda olan korkusunu yok etme içgüdüsünü, beyniyle değil kalemiyle düşünen her yazar gibi dindirmeliydi. Her gece alınması gereken bir dozdu kelimeler senfonisi onun için. İlham denilene inanmazdı. Orkestra şefi olmalıydı yazar, korkusuz, yetkin ama gerçekçi...
Tüm bu gerçekliğe rağmen, kalemi titrerken yazdıkları önemliydi onun için. Siyaha boyanmış parmaklarına baktı, ışığın masadaki yayılımına verdi sonra dikkatini. Olmuyordu bir şeyler...
Ayağa kalkıp, masayı yerinden oynatarak mâbedinden çıktı. Kapıya doğru yönelip klasikleşmiş voltalarından birine daha başlayacaktı ki, ceketinde bıraktığı sigara paketini anımsadı. Çakmağını cebindeki hapishaneden kurtardıktan sonra, cansız bir alevle birleştirdi tütünü. Temiz havası azalmaya başlamış ufak odada; çektiği nefesi, duvarlarla paylaştı...
Geceye baktı pencereden. Mumlarla dolu bir gökkubesi vardı İzmir gecesinin. Masaya doğru çevirirken gözlerini, ellerini sıkıp serbest bıraktı yeniden. Sigara kokan nefesi, kenarındaki açıklıktan havayı -ve soğuğu- davet eden pencerenin nefesiyle birleşti. Gözlerini kıstı ve masasına yöneldi son kez. İzmariti hışımla kül tablasının içinde boğarak, katil parmaklarını kaleme doğru götürdü.
Mürekkep kağıda işlerken, adamın yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.