Bir Şiir Bıraktım Göğsüne
23 Nisan Çocuk Bayramı’nda Hakkâri’de özel tim memuru tarafından kafası dipçikle parçalanan on dört yaşındaki Seyfi Turan adına diğer bütün çocuklar için doksan beş şair birleşip bir şiir yazdı. Dediler ki; bebekler ve çocuklar, o kanayan dünya çocukları, din, ırk, milliyet, düşünce ve üzerinde yaşadığı toprak farkı gözetilmeden bir daha şiddete maruz kalmasın diye. Ve şiir, bir kez daha işe yarasın diye.
Şiir, çocukları korur mu bu ülkede? Ellerindeki taşın boşlukta savrulup kendilerine parmaklık olarak dönmesine ne kadar da şiir yazılsa engel olunamıyor işte. Seyfi’nin kafası parçalansa da, Uğur’un sırtı kurşunlansa da onları çocuk olarak görmeyen bir sistem şiirden mi çekinir? Binlercesini terör örgütü üyesi diye yargılayıp, içeri tıkan sistemi, eğitim hayatlarından çalan, her şeyden önemlisi hayatlarını karartan ve onlardan düşman yaratan sistemi bir şiir durdurur mu?
Biz biliriz ki şiir, vicdanı olan kişilerin yüreğine düşer. Nefretin -o siyah et parçasının- üzerinde beyaz bir şiir tutunabilir ve tılsımını yayabilir mi? İmgelerin birbiri içine geçip kenetlendiği ve en sonunda çığlık olup titretmesini beklerken, o çocuklar önlerindeki bir parça ekmek ve birkaç zeytin ile karınlarını doyuruyorlar. Amcalarının arasında bir ranzada kıvrılıp annelerini özlerken hasret gelip bir bilye gibi boğazlarını tıkıyor. Anne ben taş attığım için mi buradayım? Kucağını özledim anne kokunu özledim… Okulumu, arkadaşlarımı, yaptığın yemekleri özledim anne…
Çocukların ellerindeki taşların izinden geleceği okunan bir ülkede, tertemiz sayfaların kırpışan cümlelerle dolması bir işe yarar mı? Yararsa bir ömür doldurmaya gönüllüyüz.
Bir Şiir Bıraktım Göğsüne
Göğsündeki kanın üzerine kelimelerimi bıraksam
Kara deltaların tabutu üstünde kımıldasa böcekleri vahşetin
Sen ölürken ve gülerken yıldızlar ülkesinden hallerine
Onlar senden korkar hâlâ
Sanırlar ki kurşunlar susturur adının o kutsal güzelliğini
Gözlerindeki anlamı da öldü sayarlar sen giderken
Oysa Uğur’dur artık bütün doğacak çocukların adı
****
Minik ellerin termosun bombasında çığlık olur yarınlara
Annenin sana diktiği pazen pijamanın desenleri kanlanınca
Bir iki üç dört beş altı yedi oldu renkleri dünyanın
Terliklerin havaya savrulurken bacağınla beraber
Bilmediler, Mizgin’in kolunun boğacağını boğazlarını
***
O yerde kıvrılıp can çekişen halinden
Nice gözler kanlandı ardından
Hastane koridorlarında Enes öldü
Kurşunun kalbinde parçalanış sesini duydu
Kulağı sağır olmayanlar
Ve sağırlar hâlâ korkar senden
***
Seyfi konuşamadıkça daha bir öfkeleniyor
Daha bir büyüyor tedavi olamadıkça nefreti
Kaderinin içindeki kötü adamlar sırıtırken
Babasının elini tutup, mor gözlerle bakıyor merceklere
Beni öldüremediniz!
***
Dövülmek için doğmayan bebekler
Ölmek için büyümeyen çocuklar
Sizi bütün kötülüklerden korumanın
Silahlı ellerden kurtarmanın tılsımı ne ise ona sahip olmak isterdim…
YORUMLAR
'' Dövülmek için doğmayan bebekler
Ölmek için büyümeyen çocuklar
Sizi bütün kötülüklerden korumanın
Silahlı ellerden kurtarmanın tılsımı ne ise ona sahip olmak isterdim… ''
İnsanlığını yitirmemiş tüm yüreklerin ortak dileğidir bunlar.
Dilerim tutar bir gün..Biz görmesek de olur.....