- 725 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
hayat
bazı istenilen şeylerin artık çok daha kısa sürede gerçekleşiyor olması, diğer bazı istenilen şeylerin daha uzun bir süre gerçekleşmeyecek olmasına işaret ediyor sanırım. artık buna inanıyorum. hayat hep ikili oynamayı seviyor. ama ben hep yalnız oynadım. hayat bir köpek ya da bir yunus gibi davranıyor insana. topu atıyor getiriyorsun ve krakeri kapıyorsun. taklanı atıyor ve balıkları midene indiriyorsun. insan elinden gelen bütün çabayı göstermesine rağmen istediklerinin tamamına hiç bir zaman kavuşamıyor. belki bunu insanın aç gözlülüğüne bağlayabilir kimileri ya da hayatın oyun stratejisi budur. topu getiren köpek taklasını atan yunus kraker ve balıktan daha başka bir şey isteyebilir mesela. örneğin kafasının okşanmasını ya da kraker ve balık harici başka bir şey. hayır olur hep hayatın cevabı attığı topun mesafesini 10 adım kısaltır, atmasını istenilen taklaları yarı yarıya düşürür yine vereceği şey kraker ve balıktır. yalnızca kraker ve balıkla yetinmek zorunda kalmak bir tarafın doyarken diğer bir tarafın aç kalması, bir taraflar oburlaşırken bir taraftarda zayıflatan bir iç rejim halini alır. karnı doyurulan ve karnı tekmelenen bir canlı haline getirir sizi.
hayatı sevdim hep.
ilkokul 3 de tokat yediğim kızı saymazsak eğer -ki adı çölde gördüğünü sandığın bir şeydi- hayat benim ilk aşkımdı. o kızın siyah önlüğü ve siyah saçları arasında parlayan ışıltılı bir şeyleri hayatta da gördüğüm için sevdim hayatı. hakkında dedikodu yapmamın sonucuymuş o tokat. insan gizli sevdiği hakkında onu seviyor olması dışında herşeyiyle ilgili konuşur. bütün yazdıklarımda hayatı konuştum ben. hepsinin içinde hayat vardı. onu sevdiğimin dışında her şeyden bahsettim. ona olan hasretimdi bütün siyah dizelerin nedeni.
bir gün güneş doğacak diye yamaçlarıma, bir gün yeşertecek beni diye. bu bozkırlar bu susuz topraklar bir yerlerden akıp gelen bir nehrin suları altında yeni doğan bir bebeğin ilk banyosu gibi ürkek ama o kadar narin bir hüzünle baştan ayağa yıkanacak ve " işte sonunda geldi, uzun sürdü ama geldi büyüdüm ama geldi, yaşlandım ama geldi. seviyordum ve geleceğini biliyordum. bununla yaşadım yaşadığımı saymazsak bunun için yaşadım, yaşlandığımı saymazsak şimdi doğdum, öleceğimi biliyorsam o zaman şimdi yeniden yaşayabilirim" diyecek ruhum.
insan durup durup hayatı karşısına alıp "severek ayrılalım" demek istiyor ama "eğer mutsuz olursak yeniden barışalım" gibi bir seçeceği hiç bir zaman olmadığından ve hayatın kendisini gerçekten sevip sevmediğini tam olarak bilemeden sessiz kalmayı seçiyor.
işin aslı çocukken o tokadı yerken o kız bilmiyordu onu sevdiğimi. ama hayat onu sevdiğimi her tokadın da hep biliyordu...