- 537 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
biliyorum...bir genç kızın ağzından...
Biliyorum…
Çiçek kokan ellerine yeni sinen barut kokusunu sen de sindiremedin..eline düşlerimizden daha ağır silahlar verdiler; ama ben her gece içinde büyüyen o düşü öyle hafif yaptım ki, düşündüğünde; havalanıp bulunduğum yere, haritadaki uzaklara aldırmadan, gelmeni istedim..her gece sol omzuma bıraktığın sıcak özlemlerin aynısını bu satırlarla birlikte kalbinin en içine bırakıyorum…ve düşlerimi sana getirirken bile seni çok özlüyorum. birtanem senin üzerindeki barut kokusu ben de bambaşka bir vatan sevgisi sanki… botlarındaki çamur, yağmurdan sonraki toprağa olan aşk; bendeki sen her gece biraz daha büyüttüğüm cengaver…
Biliyorum….
Saatim, gelişine kurulu… üniformaların bile resmileştiremediği o sıcacık gülüşünle uyanacağım yine bir sabah biliyorum…bıraktığın yerde…beni hiç bırakmayacağını bile bile…dudaklarıma seni seviyorum’lar yapıştırarak uyandıracaksın beni biliyorum..ve ben senli bir düşten, içinde senin olduğun gerçeğe uyanmanın hazzıyla bakacağım gözlerine…içine hüzünlerimin teskeresini yerleştireceğim…azat edeceğim tüm üzüntülerimi…kollarımla sımsıkı saracağım seni…tüm özlemlerimi sımsıcak içine akıtacağım…o an kelimeler kaçışacak etrafta.ben bir tanesini tutacağım sen de diğer bi tanesini…ben: “seni” diyeceğim, sen: “seviyorum” diyeceksin...geldiğin gün ikimiz de ne kadar aşk ve özlem biriktirdiysek üleşeceğiz dudaklarımızda…
Biliyorum…
Sen de, özlemin, mevsimleri değiştirebilecek kadar büyük bir tutku olduğunu biliyorsun…buz gibi bir nöbet saatinde içini ısıtan özlem, cama yaslanıp seni düşündüğüm an dudaklarımdan çıkan buğudan başka bir şey değil…her nöbet saatinde öyle çok melek gönderiyorum ki sana her demim bir melek olup yanaklarına konuyor..işte yanındayım hiçbir soğuğun seni dondurmayacağını biliyorsun…takvimleri de dert etme…onlar sen gittiğin günden beri saman kağıda basılıyor artık...sen döndüğünde yine altın yaldızlı günlerimiz başlayacak.diğerleri gibi yıldönümlerimiz olmayacak gündönümlerimizi kutlayacağız birbirimizin ellerini sımsıkı tuttuğumuz anlarda…günlerimiz yine birbirine dönecek..her gece her sabah her an buluşacağız…saatimiz gülümsememizi çeyrek geçe…her zaman buluştuğumuz düş bahçemizde…
Biliyorum
Gözümü açıp kapayıncaya kadar saclarımı okşamaya geleceksin…seni her gün daha çok sevdiğimi anlatacağım gözlerindeki masum bebeklere…savaştan cıkmış masum askerim olacaksın geldiğin gün..ama artık beni sevip beni koruyacaksın vatan gibi...
Biliyorum
Sana her gün biraz daha yaklaşıyorum..çünkü takvim yaprakları bir duvar gibi kapatamıyor aramızı..biz her gece aynı sabaha uyanıyoruz..haritalara bakınca anlıyorum hemen dibimde olduğunu…hemen iki santim uzağımdasın…üşüsem üstümü örtmeye geleceksin sanki…bense her gece botlarının içine üşümeyesin diye pamuk gibi bir sevda bırakıyorum..o sevdanın sıcaklığı kalbinin her bir damarına kadar gidiyor hissediyorum..
Biliyorum…
Pek yakında hayalinle yer değiştireceksin…teskere günü ben de hayalini dudaklarına geri iade edeceğim..ve eminim ki bir teşekkür gibi bir gülümseme sarkacak gamzelerimden…beni yalnız bırakmadığın için sana bir kez daha o an asık olacağım…
Bilmiyorum…
Sana yeniden sarıldığım gün nasıl konuşacağım? Seni anlatmak için kaç dilde seni seviyorum’lar eskiteceğim??kaç promil sarhoş olacağım teninin kokusuyla??
Biliyorum…
Kuğulu’da güvercin besleyen çocuklar gibi mutlu olacağım o an…ve aşkla sevginin arasındaki o ince çizgide yürüyeceğim seninle…bi yana düşsek aşka batacağız, diğer tarafta sevgiye gömüleceğiz…birbirimizi sımsıkı tutar da hiç düşmemeyi başarırsak, o zaman iki çocuğumuz olacak..biri sevgi bahçesinde koşturacak biri aşk…ve güneşe yürüyeceğiz..her sabah birbirimize ait olmanın gündönümlerinde…
Biliyorum
Güneş nasıl her gün dogmayı unutmuyorsa, ben de seni ne kadar çok sevdiğimi unutmayacağım…
Taner ÇAMER
Eylül 2005