ŞABLON KELİMELER
Dilde zaman zaman moda olan bazı kelimeler var. Ben bu kelimelere ‘joker’ veya ‘şablon’ kelimeler diyorum. Bu kelimeler tıpkı ‘-sel, -sal’ eki gibi nereye koyarsanız oluyor. Özellikle dili bilmeyen, onu özensiz kullananlarca ortaya çıkarılan ve zamanla alışkanlık haline gelerek herkes tarafından kullanılan bu kelimeler dile ciddi zararlar veriyor. Bir zamanlar ‘olay’ kelimesi vardı. Onu her yerde kullanıyordu insanlar; ses olayı, para olayı, müzik olayı vs. Yine bir ‘artı’ kelimesi çıkmıştı: ‘Eve gittim, artı, kahveye gittim, artı çarşıya çıktım vs.. O furya dinmiş gibi görünüyor; ancak son zamanlarda çok ravaçta olan bir kelime var: ‘yaşamak’…
Bu kelime olur olmaz her yerde kullanılır oldu. Gazetelerde, televizyonlarda, radyolarda; şiirlerde, hikayelerde; çarşıda, pazarda, evde…
Televizyonda haberler veriliyor: ‘Sayın seyirciler bu gün Ankara’nın orta yerinde binlerce kişinin gözü önünde bir cinayet yaşandı.’ Düşünüyorum, bir cinayet nasıl yaşanır? Aynı şekilde, İstanbul İkitelli’de de bir yangın yaşanmıştır. Bilmem hangi törende duygulu anlar yaşanmıştır. Çok güzel bir tatil yaşanmıştır. Dikkat edilirse çok farklı fiiller yerine kullanılıyor bu ‘yaşamak’ kelimesi. Bu tür kullanımı gençler farkında olmadan ‘doğru’ niyetine hafızalarına alıyor, onlar da kullanmaya başlıyorlar. Oysa bu tür kullanımlar dil için oldukça tehlikeli gelişmelerdir.
Yukarıda sıraladığımız cümlelere baktığımız zaman doğrularının şu şekilde olması gerektiğini görüyoruz: ‘Sayın seyirciler bu gün Ankara’nın orta yerinde binlerce kişinin gözü önünde bir cinayet işlendi. Diploma törenine katılanlar çok duygulandı. Çok güzel bir tatil geçirdik.’ Dikkat edilirse ‘yaşamak’ fiili bu cümlelerin hiçbirinde yerinde kullanılmamıştır. Falan futbolcu Fenerbahçe’de beş şampiyonluk yaşadı’ denmez; ‘beş şampiyonluk gördü’ denir. Karşılaşmada ‘beş gol yaşanma’sı da ayrı bir rezalet…
Eskilerde hayran olduğum hususların başında gelir dile saygı. ‘Dil ağzımdaki anne sütüdür’ diyen Yahya Kemal geliyor ilk anda aklıma. Dağlarca’nın ‘Türkçe benim ses bayrağımdır’ ifadesi bir musiki edasıyla yankılanıyor kulaklarımda. Atatürk’ün ‘Efendiler milli dil ile milli his arasında çok sıkı bir bağ vardır’ ikazı da günümüzdeki dilin durumu hakkında oldukça manidar geliyor bana.
Gençler dili neden iyi ve doğru kullanamıyor? Bunun en önemli sebebi Türkçeyi güzel kullanan sanatkarları okumuyor olmalarıdır. Başta Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar olmak üzere; Peyami Safa, Reşat Nuri, Yakup Kadri, Ömer Seyfettin… Listeyi uzatmak mümkün; ancak bu kadarla iktifa edelim. Bu insanlar dilimizi en güzel konuşan ve yazan insanlardı. Eserleri, Türkçemizin en duru ve en temiz kaynağı durumundadır. Türk gençlerinin, ana dillerini bu güzide sanatkârların eserlerinden öğrenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde durum daha da kötüye gidecektir.
Benim sıradan vatandaşa hiçbir sözüm yok aslında. O zaman zaman dili yanlış kullanabilir. Bu önemli bir şey değildir; çünkü konuşma dilinin farklı formatı vardır. Bu zaman içinde değişebilir. Kalıcı olmadığı için de dili bozmak gibi bir tehlikesi yoktur. Asıl üzerinde durulması gereken şey, yazar çizerlerle televizyon ve radyolarda bu dili kullananlardır. Gençlerin dünya ile bağlantıları genellikle kitle iletişim araçlarıyla oluyor. Özellikle internet bunun başında geliyor. İnternette kullanılan dil tam bir facia. İmla ve noktalama bilmeyen; üstelik bunun lüzumsuzluğunu savunan şairler, yazarlar var. Asıl tehlike de işte bu noktada başlıyor. Bir ara Türk dilini korumayla ilgili bir yasa çıkarıldı; ama hiçbir faydasını görmedik. Yine herkes bildiğini yazıp okumaya devam ediyor.
Hâsılı, dilde bir karmaşa ‘yaşanıyor’. Kimsenin de müdahale ettiği yok.
Remzi ÇİNKO
Türk Dili ve Edb. Öğrt.