- 2942 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Hadi gelin çocuklar dumansız hava sahasına…
Hadi gelin çocuklar dumansız hava sahasına…
Dumansız hava sahası ve dumanlı hava sahası bize neler getirdi ve daha başka neler getirecek diye düşünüyorum birkaç haftadır.Dumanlı ve dumansız hayatımız, nasıldı diye. Elbette toplu taşıma araçlarında ve toplumun yoğun yaşadığı ortamlarda sigara içmeyenlerin ve hatta sigara içenlerin dahi bu yoğun duman içinde yaşamaları kötü idi. Çocuklar açısından da sağlıklı olmadığını her duyarlı anne ve baba bilirdi. Nereye kaçarsak kaçalım, sigaranın dumanı inatla bize gelir, bizim sigarayı sevmediğimizi biliyormuş gibi, bizi dumanıyla boğmaktan hoşlanırdı yanan her sigara izmariti. Sanki yapay bir aklı varmış gibi, bizi takip ederdi sigaranın dumanı. Şükür şimdi rahatız dostlar.
Sigara dumanının olmadığı ortamların bolluğu içinde rahatlıkla geze biliyoruz. Gerçekten, geze biliyor muyuz? Bu soruya takılı kalıyorum bu günlerde. Bir çok insan, rüyasında kâbus görür. Çıkmak ister de bir türlü o dehlizlerden çıkamaz. Karabasanlar üzerine geldikçe gelir. Uyandığında da uzun zaman tesiri altında kalır ve nice sonra “rüya imiş” der. İşte kendimi son günlerde bu yasanın ardından böyle hissediyorum.
İnsanlar bu yasanın çıkması ile kendilerini sigara içinler ve içmeyenler olarak bariz bir biçimde ayırdılar. Mutlu olanlar, olmayanlar.
Sigaranın zararlarını, kanser yapıp yapmadığını yıllardır öğreniyoruz sevgili basın tarafından. Sigara içmeyen biri olarak, sigara dumanı ile çok maceralarımız olmuştur. Lakin etrafıma baktığımda beni sigaradan daha çok rahatsız eden şeylerin farkına vardım. Daha tehlikeli gelen dumanların, etrafımızı sardığını gördüm. Teknoloji konusunda bize örnek olan bir çok ülke elbette var bu dünyada. 3 G’ lerin on sene sonra ülkemize ulaştığını ve 4G’ lerin varlığından söz edilirken, oldukça hızlı ve yavaş bir biçimde bazı teknoloji ürünlerini kabul edip benimsiyoruz. İnsanlar sigarayı da ilk keşfettiğinde yenilik diye benimsemişlerdi kim bilir. Alışkanlıklardan kurtulmak oldukça zordur. Yararlı, yararsız ne varsa kabulümüz olmuş yüz yıllardır. Sonra tekrar yasalar ile düzene girme çabamız, aklımızı karıştırıyor doğrusu.
Geçen gün canım Bursa’mızın güzel bir caddesinde yürüyordum, çocuklarımla beraber. Tabi yaya olarak kaldırımdan yürümek istiyoruz ama yürüyemiyor,geçemiyoruz. Taburesini alan erkek kaldırımları mekan tutmuş. Tekrar kaldırımdan aşağı iniyoruz caddeye. Arabaların bize doğru hızlı gelmesi ile korkarak caddede usulca yürümeye çalışıyoruz çocuklarımla. “Herhalde” dedim “hava çok sıcak, insanlar kendilerini dışarıya atmışlar”. Meğer o gün dumansız hava sahası yasası çıkmış haberimiz yok. Kadınların, çocukların ve dahi tüm insanların canlarını hiçe sayıp,bir eline sigara bir elinde tabure insanlar kaldırımlar da.
Biraz daha ileri gidince sevgili belediyemizin kocaman reklamlarını gördüm. Bu reklam panolarını görmemeniz, fark etmemeniz imkansız. Çok güzel çizimli reklamlar. “Dükkanların, mağazaların içinden her hangi bir ürünü veya ürünleri kaldırımlara koymayın,kaldırımlar yayaların geçmesi içindir” diye uyarıcı sevimli reklamlar. Durdum , çocuklarımla baktım reklam panolarına ve o reklamlar üzerinde düşündük biraz. Bu kaldırımları işgal eden insanlar hangi dükkana aittir diye …
Sonra biraz daha yürüdük. Ömrümüzü çalan sokakların, kaldırımların üzeri araba dolu. İtfaiye aracı geçmekte zorlanıyor. Otobüsler geçemiyor. Ve dedim ki, “bu görüntüler için de yasa var mı acaba? Cahilim, bilmiyorum” dedim kendi kendime. Sonra yanımızdan çok pis kokan çöp kamyonu geçti sularını akıta, akıta. Bu kargaşada nereye kaçacağımızı bilemedik. Çöpler temizleniyordu, belediyemiz görevini yapıyordu sağolsun,öğlen vakti. Belediyemiz ne yapsın, kokan kamyonlarına koku sıkamaz, kirletilmiş caddeleri deterjanlarla, fırça, bez ovamızdı ya. Caddelerimizin, sokaklarımızın ve çevremizin bu doğal olmayan sanat eserlerine alıştık artık. Üzerine sineklerin bayram edip konduğu, kedilerin miyav diye zevkle yalandığı caddelerimiz,canım sokaklarımız. Az daha ileride unutulmuş ağzı bağlanmamış çöp poşeti. “Hala çöpü nasıl atacağımızı öğrenememişiz” diye düşündüm. Çöp kamyonu bu manzaralarla yanımızdan uzaklaşırken çocuklar koşarak geçti yanımızdan, ellerindeki dondurma paketlerini yere atarak. “Şimdi” dedim, “sokaklarımız daha şenlik... Ben sokaklarıma ve insanımıza hayranım.”
Biraz daha hızlı adımlarla caddeden yan sokağa doğru ilerledik. Sokak sanki başka bir ülkenin, başka bir mahallenin gibi bakımsız duruyordu. Otobüs duraklarının kalitesinin dahi farklı olduğu, bakımsız bir sokak. Çiçeklerin yinede bahçelerden gülümsediği bir sokaktı burası. Tezatları seviyoruz vesselam. Çiçekler yüzümüze bakınca mesut bir şekilde,” hala hayat var” dedim kendi kendime. Bu kadar hızlı bir biçimde mahvolan toprak ile. Söndürülemeyen yangınları küçük dumanlarla söndürme çabalarımız bana çok ilginç geliyor doğrusu. Yaşanıla bilir bir dünya sadece sigara dumanında kalmamalıydı.
Çocuklarıma,” ha gayret “ dedim, biz teknolojiyi,medeniyeti yapa boza keşfedeceğiz.”” Her seçim üzeri yatırımlarımızı hızlandırıp, tüm şehir insanlarına eşit hizmet götüreceğiz. Yasaları bütün kurallara uygun hale getirip, kesinlikle uygulayan ve yaşanılan bir toplum olacağız.
Kaldırımları yaz olduğu için meşgul eden sigara sevenlerimizle, çöp kamyonundan akan sularla, adaletsiz hizmetlerimizle, eşit olamayan eğitim sistemimizle, dördüncü sınıfta bitlenen çocuklarımızla, mahf olan topraklarımızla, yitip giden ormanlarımızla, kirlenen denizlerimizle ve daha nice kabuk bağlamış dertlerimizle dumansız hava sahasında bizlere mutluluklar diliyorum.
Hadi gelin çocuklar dumansız hava sahasına…
Özlem Maria Zafer
6 Ağustos 2009
YORUMLAR
sevgili çevreci dost,
çok güzel yazmışsınız,bende sizi okurken düşündüm,ne olucak bu ülkenin hali dedim,toplumumuzun daha çok bilinçlenmesi lazım.bizim basit gördüğümüz konuların topluma ve doğaya vermiş olduğu zararın bizlere çok büyük zararlar olarak dönmesi basite alınmamalı diye düşünüyorum.sizin yüreğinizin inceliğini ve hassaslığını kutluyorum.hala hayat var ! umudumuzu asla yitirmiyelim.sevgiler,saygılar.
Biraz daha hızlı adımlarla caddeden yan sokağa doğru ilerledik. Sokak sanki başka bir ülkenin, başka bir mahallenin gibi bakımsız duruyordu. Otobüs duraklarının kalitesinin dahi farklı olduğu, bakımsız bir sokak. Çiçeklerin yinede bahçelerden gülümsediği bir sokaktı burası. Tezatları seviyoruz vesselam. Çiçekler yüzümüze bakınca mesut bir şekilde,” hala hayat var” dedim kendi kendime. Bu kadar hızlı bir biçimde mahvolan toprak ile. Söndürülemeyen yangınları küçük dumanlarla söndürme çabalarımız bana çok ilginç geliyor doğrusu. Yaşanıla bilir bir dünya sadece sigara dumanında kalmamalıydı.
Çocuklarıma,” ha gayret “ dedim, biz teknolojiyi,medeniyeti yapa boza keşfedeceğiz.”” Her seçim üzeri yatırımlarımızı hızlandırıp, tüm şehir insanlarına eşit hizmet götüreceğiz. Yasaları bütün kurallara uygun hale getirip, kesinlikle uygulayan ve yaşanılan bir toplum olacağız.
Kaldırımları yaz olduğu için meşgul eden sigara sevenlerimizle, çöp kamyonundan akan sularla, adaletsiz hizmetlerimizle, eşit olamayan eğitim sistemimizle, dördüncü sınıfta bitlenen çocuklarımızla, mahf olan topraklarımızla, yitip giden ormanlarımızla, kirlenen denizlerimizle ve daha nice kabuk bağlamış dertlerimizle dumansız hava sahasında bizlere mutluluklar diliyorum.
Hadi gelin çocuklar dumansız hava sahasına…
katıldım
her tümcenize.
saygılarımla
...