- 1002 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gülce..
1.bölüm
Zamanın birinde küçük bir kızçocuğu varmış.
Küçük kız köyünde, dedesi ile birlikte, mutlu mesut yaşarmış. Dedesi küçük kızı çok sever, kucağından indirmezmiş. Gülceymiş adı. Sarı; sapsarı uzun saçları, belinden aşağıya sarkarmış. İri kahverengi gözleri dedesine güldüğünde, dedesi çok mutlu olur, sevincinden yere göğe sığamazmış. Tombul pembe yanaklarının yanında sevimli çukurcukları olan, Gülcenin. Küçücük bir ağzı, gülünce inci gibi parlayan sırma dişleri, peri kızlarını kıskandıracak güzellikteymiş.
Dedesi Gülceyi hiç yanından ayırmaz, kimselere güvenip bırakmazmış. Bir gün köy muhtarı Gülceyi ziyarete gelmiş. Elinde Gülcenin çok sevdiği şekerler varmış. Hemen Gülceyi kucaklayıp öpmüş ve
–Bak sana ne getirdim Gülce kız.. demiş. Gülce kız başlamış sevincinden dans etmeye. Sonrada şekerleri kaptığı gibi avluya çıkıp, tavukları kovalamaya başlamış. Muhtar
-Haşim dede bu böyle olmaz. Gülcenin bir anne, babaya ihtiyacı var. Sen yaşlandın artık. Durumunda pek iyi sayılmaz. Yarın sana bir şey olursa Gülce kızın hali ne olur? Bu yavrucağa kim sahip çıkar? Gel inat etmede bizim Halil’lere verelim Gülceyi. Bak onlar kasabada, bolluk içinde yaşıyorlar. Maddi durumları çok iyi. Çocukları da yok. Hem ilerde Gülceyi iyi okullarda okuturlar. Yazık, burada büyüyüp de çoban mı olsun? He! ne dersin. Haşim dede gel olur de şu işe..demiş. Haşim dede
-Bana bak muhtar. Gülce evlatlarımdan kalan tek varlığım. Vermem onu dedim sana kaç kere, muhtar vermem! Bir daha bunun için geleceksen, gelme. Bak kalbini kırarım. Çok şükür ben daha yaşlanmadım. Elim ayağım tutuyor. Çalışır Gülceyi en iyi okullarda okuturum. Onu kimse benden alamaz! Anlıyor musun muhtar alamaz..diye gürlemiş. Muhtar başını öne eğip içinden söylenmişti
–Ah! aksi ihtiyar, ne olacak şu kızcağızı bir aileye versen de, sevgi ve şefkat içinde büyüse..demiş. Sonrada
-Tamam Haşim dede ben demedim sen de duymadın bu son. Nah şuraya yazıyorum bir daha söylemeyeceğim.. diyerek oradan uzaklaşmıştı.
Zavallı ihtiyarın pamuk gibi sakallarından, yaşlar süzülmeye başladı. Ve o korkunç geceyi hatırladı. Bir akşam, oğlu Rıdvan köye haber salarak,
-Yakında torununu ve gelinini getireceğim babacığım.. demişti. Ne büyük bir talihsizlikti ki, yolda feci bir trafik kazası geçirmişler ve hayatlarını kaybetmişlerdi. Bu kazadan sadece Gülce sağ olarak kurtulabilmişti. Haşim dede hayattaki tek varlığı olan, oğlunu da eşinden sonra toprağa vermişti. Torunundan başka kimsesi kalmamıştı. Eşinin ve bircik oğlunun hasretini torununu koklayarak gideriyordu.
Elbette oda yaşlandığını biliyordu ve son zamanlarda göğsünde hissettiği ağrılar onu iyice korkutmuştu. Zamanı değil diyordu, zamanı değil! daha çok erken. Ne olur Allahım bana biraz daha zaman ver. Gülcemi emin ellere teslim edecek kadar. Ve onu en çok sevip, koruyacak birini bulana kadar..diye dua ediyordu. Sonra bir ara gözleri Gülceyi aradı. Ortalıklarda yoktu. Birden telaş içinde oradan, oraya koşturmaya başladı. Gidebileceği her yere bakmıştı. Gülce ortalıkta yoktu.
Haşim dedenin aklına muhtar geldi evet dedi.-Evet onunla gitmiş olmalı, ah cahil kız afacan, yumurcak, nasılda gözle kaş arasında birden kayboluverdi. Eh ben seni bir bulayım da bunun hesabını sormam mı..diye söylene, söylene Muhtarlığın yolunu tuttu.
Kaza olduğunda Gülce iki yaşındaydı. Ufak tefek sıyrıklarla kurtulmuştu kazadan. Ve nasıl olduysa, kaza yerinden, çok uzak bir yerde bulunmuştu. Haşim dedenin yanında kalmaya başlayalı tam bir yıl olmuştu. Yaşı küçük olduğundan anne,babasını fazla aramamış, dedesini çok sevmişti. Geceleri dedesiyle uyuyor, gündüzleri dedesiyle tarlaya, kahveye, davara gidiyordu. Bu yüzden köy halkı Gülceyi iyi tanıyor ve onu çok seviyordu.
Haşim dede pür telaş kahveye daldı
-Muhtar! muhtar nerede? Muhtarı gören var mı?hah söyleyin hadi işim acil akşam oluyor. Gülce onun yanındaydı. Onu alıp eve dönmem gerek, hemen. Kahveci Osman
-Dur hele Haşim dede bir soluklan, bu telaşında ne? Muhtar buraya gelmedi. Gülce onun yanındaysa neden bu kadar merak ediyorsun. Endişelenme, sen evine git, işine gücüne bak. Muhtar Gülce’yi getirir.. Derken muhtar içeriye girdi.
–Hayrola Haşim dede fikrini mi değiştirdin he? Gülceyi vermek için mi arıyorsun beni..dedi. Haşim dede bir hışımla muhtarın üzerine atıldı.
-Muhtar! Benimle eğleşme.Torunum nerede? çabuk söyle.Onu nereye, kime bıraktın? Söyle yoksa şuracıkta çökerim boğazına..diye bağırmaya başladı. Şaşıran muhtar.
-Dur hele! Haşim dede ne diyorsun sen. Gülce yok mu? Ama ben sana demiştim sen bu kıza bakamazsın diye bak işte kaybettin kızı. Hava da kararmaya başladı ne olacak şimdi. Allah muhafaza aklıma kötü, kötü şeyler geliyor..dedi o arada kahveci Osman atıldı
-Haşim dede önce sakin ol ve her şeyi bir, bir anlat ne oldu..diye sordu. Haşim dede olanları bir bir anlattı. Şaşıran köylü hemen kalkalım vakit kaybetmeden Gülce kızı aramaya koyulalım dediler. Ve hep birlikte daha sonra köy meydanında, buluşmak üzere herkes evlerine dağıldı. Evlerine haber verdiler ve ellerine birer fener alarak Gülceyi aramak üzere köy meydanında toplandılar. Evlerde ki kadın ve çocuklar da Gülceyi görmemişlerdi. Telaşlanan köylü Önce köyün her yerini aradı. Sonra köyün civarlarına bakmaya başladılar. Aramadıkları hiçbir yer kalmamıştı. Bütün çalı öbeklerini, kaya diplerini aramışlardı. Herkes Gülce diye bir ağızdan bağırıyor, en ufacık bir seste sesin geldiği yöne gidiyordular. Ama nafileydi Gülceden ses seda yoktu. Hava iyice kararmıştı. Haşim dede bir yandan Gülceyi arıyor bir yandan da kendiyle kavga ediyordu.
-Ah! Eşek kafa, bunak ihtiyar el kadar bebeğe sahip olamadın. Tüh senin kalıbına. Ya ona bir şey olursa... diye söylenirken. Sol tarafına giren şiddetli bir ağrı ile olduğu yere yığılıp kaldı. Demircilerin Ali
-Hey! Millet buraya koşun! Haşim dedeye bir şey oldu. Nefes almıyor, öldü mü ne?..diye feryat etmeye başladı. Köylüler dört bir yandan koşup gelerek Haşim dedenin başına toplandılar. İçlerinde askerde sıhhiye olan Cemal
–açılın.. diye bağırdı. Hemen Haşim dedeyi ters çevirdi, yüz üstü düşmüştü. Sırtüstü çevirdikten sonra gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Cemal Haşim dedenin bileğini yakaladı nabzını dinledi.
–yaşıyor.. diye bağırdı. Birinin köye inip hemen Traktör getirmesini istedi. Muhtarın oğlu Hamdi
– Tamam ben hemen gidip traktörü getireyim dedi ve köye doğru koşarak, karanlıkta kayboldu. Köylüler aralarında konuşup bir karar aldılar. Bir kaçı Haşim dedenin yanında kalacak diğerleri Gülceyi aramaya devam edecekti. Hemen, Fazla vakit kaybetmeden Gülceyi aramaya koyuldular.
Devam edecek../
Emine Genç
05 Ağustos 2009