- 999 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Sürü ve Çoban
İnsan türü, doğanın devinimsel güçleri ve sınırlı kaynakları ile tanıştı tanışalı şekli ve içeriği hiç değişmeyen bir “sürü-çoban” kavramının kapsamı içindedir hep.
“Sürü”nün kapsamı açıkça yönetilmekte olandır. Sorun, “Çoban”ın varlığını ve etkisini “Sürü”ye nasıl hissettirdiği ve bu etkisini nasıl sürdürdüğüdür.
Tarihsel süreç “Çoban”ı yönetme konusunda uzmanlaştırırken, “Sürü”nün değişen niceliğine göre nitelik tayin etmiştir. Çoban henüz evreni ve tüm Sürü’yü kontrol edememektedir. Bu zayıflığını Sürü’sünü kabile, toprak, ülke ve din temelli parçalara ayırarak yapmaktadır.
Barınma ve beslenmekten başka kaygısı olmayan Avcı-Toplayıcı topluluklarda ilahi, yetenekli, güçlü ve bilgili olan Çoban’dır. Sürü’nün güvenliği ve geleceği, Çoban’a kesin itaat etmektedir. Çoban’ın onaylamadığı hiçbir tanrı topluluğun tanrısı olamaz, içinde olmadığı hiçbir ayin kutsal değildir. Çoban, avlanan veya toplanan malın sahibidir. Bu içerikteki Çobanlık, ilerleyen çağlarda değişime uğramıştır. Zira sürü genişlemiş, beslenme ve güvenlik sorunları ortaya çıkmıştır. Göçebelik artık kolay değildir. Torakların sahipleri çoğalmış, çobanların sayısı da artmıştır. Türler arasındaki evrimsel rekabet, türün kendi içinde rekabetine dönüşmüştür. Yerleşik hayata geçilince değişen toplumsal nitelikler nedeniyle yönetmenin içeriği de değişime uğramıştır. Sürü artık üretmek zorundadır. Değişen ihtiyaçlarını gidermek için elindeki fazla malını ihtiyaç duyduğu başka mal ile takas etmek zorunda kalmıştır. Bu değiş-tokuş, Sürü içinde elit kitle yaratmış, diğer Sürülerdeki elitler ile hem rekabetin hem de işbirliğinin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Tarih artik yeni iki kavram yaratmıştır : Siyaset ve Savaş.
Elitin sürüye hakim olma ve gücünü sürdürme taktiği hep aynıdır:
- Sürüyü nicelik olarak yönetilebilir en küçük parçalara böl (Kavim, din, koloni, klan)
- Sürünün niteliğini değiştirmeye kalkanları (Sanatçı, düşünür, bilim insanı, önderlik heveslileri) imha et.
- Sürünün diğer sürülerle iletişim, ticaret ve kültür alışverişini kontrol altına al, gerekirse engelle (Yasalar, Gümrükler, vergiler, Pasaport, Sınır korumaları)
- Sürünün kaderinin senin elinde olduğunu sürekli hatırlat (Devlet, düşman yaratma, yaratılan düşmanla savaş, işgal ve zulüm içerikli korku propagandası)
- Sürüyü manevi simgeler kullanarak uyuştur (Vatan, bayrak, din, tanrı, cennet, şehadet)
Tüm bunları yapmakta çoban(lar) başarılı olmuş mudur? Evet!
IMF, Dünya Bankası, NATO, Bölgesel İşbirliği Örgütleri, Siyasal ve Ekonomik Birlikler neyi amaçlamıştır acaba? Derler ki yeryüzünde güvenliği sağlamak ve refahı yaygınlaştırmak içindir tüm bu çabalar. Doğrudur; o yüzden birileriyle savaş halindeyiz hayatımıza acıdan başka bir katkısı olmadığı halde, çalışma isteğimiz bu yüzden vizelere takılıyor, seçme ve seçilme haklarımız bu yüzden 300-500 kişilik bir grubun iki dudağı arasındadır. Tüm bu örgütlenmeler Çoban’ın gücünü birleştirme ve varlığını sürdürme çabasından başka bir şey değildir. Sürü kimin umurunda! Sürü, bir araçtır sadece. Üretim kaynakları elitin elindedir, ekonomik, askeri ve siyasi güç elitin elindedir. Elit ne kadarına razı olursa o kadarı Sürüye aittir. Kaldı ki elit de çobanların denetimindedir. Eski çağlarda her toplulukta bir çoban vardı. Şimdi ise ekonomik, siyasi ve askeri gücü elinde bulunduran çobanlar var. Geri kalanı rollerini yerine getirmektedir sadece. Sürü’ye düşense bu oyunda figüranlığını ister gönüllü ister gönülsüz sürdürmektir. Bu oyunda mutluluk daima bir vaattir sadece.
Gelinen bu uygar(sız)lık düzeyinde birilerinin bir ideolojinin mücadelesini vermesi, ya da kendini dinsel veya milli kimlikle tanımlaması boş bir hayaldir. Bu koşullar altında ne olduğumuzun ne önemi var ki, irademiz elimizden alınmışken? Bütün yaşamımız boyunca daima birilerinin izin verdiği sınırlar içinde yaşamak zorunda kalmışsak, verilen ve verilecek olan kavgaların tamamı yanlış eksene oturuyor demektir.
Sosyolojik yaklaşımların hepsi şunu söyler:
“İnsan sosyal bir varlıktır. Doğası gereği sosyal yaşar. Öyleyse sosyal yaşamanın bir düzeni olmalıdır; sosyal yaşam düzenlenmelidir.”
Bu mantıkla yaklaşıldığında ortada itiraz edilecek bir konu yoktur. İçinde bulunduğumuz koşullar kendiliğinden oluşmuştur. Düzenlemeyi kim yapmalıdır peki? Uymak zorunda olduğumuz ahlak kurallarını koyan kimdir veya nerden gelmiştir bu kurallar? Tanrısal vaatler ve yaptırımlar gerçekte neyi amaçlamaktadır. Yasalar kim içindir ve bu yasaları kim koymaktadır?
Gerçekten de bir düzene ihtiyaç var mıdır; bu düzeni kim kurmalıdır? Öyle görünüyor ki bedensel ve akıl özgürlüğünden bir süre daha mahrum kalacak Sürü’ler.
Çoban’ın kavalıyla uyuyup uyanmak ne kötü!
Birgün sadece kendime ve kendim için kaval çalacağım!
Güneşin doğuşunu ilk kez kendim sevdiğim için izleyeceğim!
Birgün komşumla kimseye ait olmayan elmayı paylaşmayı düşlüyorum!
Antalya 02.08.2009
Aşık Kosani
YORUMLAR
Bu mantıkla yaklaşıldığında ortada itiraz edilecek bir konu yoktur. İçinde bulunduğumuz koşullar kendiliğinden oluşmuştur. Düzenlemeyi kim yapmalıdır peki? Uymak zorunda olduğumuz ahlak kurallarını koyan kimdir veya nerden gelmiştir bu kurallar? Tanrısal vaatler ve yaptırımlar gerçekte neyi amaçlamaktadır. Yasalar kim içindir ve bu yasaları kim koymaktadır?
Gerçekten de bir düzene ihtiyaç var mıdır; bu düzeni kim kurmalıdır? Öyle görünüyor ki bedensel ve akıl özgürlüğünden bir süre daha mahrum kalacak Sürü’ler.
Çoban’ın kavalıyla uyuyup uyanmak ne kötü!
Birgün sadece kendime ve kendim için kaval çalacağım!
Güneşin doğuşunu ilk kez kendim sevdiğim için izleyeceğim!
Birgün komşumla kimseye ait olmayan elmayı paylaşmayı düşlüyorum!
inş.
harika bir yazıya
imza atmışsın
gönül dostu.