- 493 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK -15
Osman , Kemal ve Kemal’ in karısı Züleyha, yanlarına aldıkları erzaklarla birlikte, Hamza’ nın kapısını çaldılar. İçeriden bir kadın sesi ,
“ Kim o ! “
“Benim Hacer abla ! Züleyha “
Deyince Hacer, kapıyı açtı. Bir taraftan da kapının dışında bulunan, Osman’ a bakıyordu. Sonra, içeriye buyur edip etmemekte kararsız kaldı birden. Züleyha ile Kemal, kocasının gidişinden bu yana devamlı onu ziyaret etmişlerdi. Bu zamandaki sıkıntılarında bir nebze de olsa rahatlatmışlardı. Sonra, yarım ağızla da olsa,
“İçeri buyurun, kapıda kalmayın”
İçeri girdikten sonra gösterdiği köşeye geçerek oturdular. Kısa bir hal hatır sorduktan sonra ,
“ Hacer yenge, Hamza abiden bir haber var mı ? Neredeymiş şimdi. ? “
Yabancı kişinin varlığı Hacer’ i tedirgin etmiş ve soruyu geçiştirmeye kararlı bir hali vardı.
“ Kemal kardeş, ben çalışmaya İstanbul’ a gidiyorum diye çıktı evden. O günden bu yana da haber alamadım bir türlü. Para da göndermedi. Allah razı olsun.! Siz ve diğer komşular sayesinde ayakta duruyorum. Arada yevmiyeli işler çıkarsa oralara gidiyorum. Şükür yine de . “
“ Hacer yenge! Osman abim yabancı değil. Benim halamın oğlu. Yukarı köyde oturuyor. Bizi ziyarete gelmiş.Biz buraya geliyoruz deyince, o da gelmek istedi. Biz de mahsur görmedik gelmesine. Ayrıca, o da sana yardımda bulunmak istiyor. Kabul edersen tabii ki. “
Hacer’in yüzünde utangaç bir ifade belirdi. Çok üzülüyor ve kimseye de derdini anlatamıyordu gururundan.
“ Sağ ol Osman ağam. İdare ediyorum ben. “
“ Bacım, beni yabancı görme. Benim anam da buralı. Şunun şurasında hem şehriyiz.Elimden gelecek bir şey olursa yaparım. “
O arada, kadının tedirginliğini ve konuşturamayacağını anlayan Kemal’ in aklına başka bir yol geldi.
“ Ağa da arıyormuş Hamza’ yı yana yakıla. Borç mu takmış ne ona. Öyle bir şey geldi kulağıma. Halbuki Hamza ağabey.Şimdi de arkasından konuşuyor. “
“Ne konuşuyormuş. Ona yaptığı hizmetler az mı benim erimin. İt gibi çalıştı kapısında. Gece gündüz demeden. Her türlü pis işini gördürdü. Ama, sıkıntılı anlarında yapayalnız, piç gibi bırakıverdi kocamı. Şimdi, bir inşaatta çalışıyor garibim. Para da artıramıyormuş. Karın tokluğuna oralarda sürünüyor. Biz de burada böyle boynu bükük kaldık. Sizi yanıma alacağım dediydi geçenlerde telefonda ama. Ne ses var, ne de seda. Ne yapsın üç kuruş amele gündeliğiyle. Ah o ağaya ne diyeyim ki ben. Beddua ediyorum ama koyar mı o adamlara beddua. Sadece Allah’a dua edebiliyorum. Bize düzlüğe çıkarsın diye. “
“Hacer yenge, sen bir de bakalım Hamza ağabeyimin adresini veya telefonu varsa. Osman’ın çok yakını olan zenginler var İstanbul’ da. Belki bir kapıcılık falan ayarlar da siz de gidersiniz yanına. Ne siz sebil olursunuz, ne de Hamza ağabey. “
Sesizce yerinde oturan Osman konuşmaya katıldı.
“Yenge, Kemal doğru söylüyor. Benim güvendiğim, hali vakti yerinde ve sözü geçen insanlar var. Şu halinize çok üzüldüm açıkçası. Bir deyiver de yerini ben haber salayım. Temelli bir iş bulalım ona. Sen de çocuklarını alır gidersin yanına. Olmaz mı ? “
Kadın, hem fakirlikten, hem de köydeki insanların ileri geri konuşmalarından bıkmıştı. Gözlerinin feri kaçmış, yoksuzluktan gözlerinin altında mor halkalar oluşmuştu. Her şeyden korkar hale gelmişti. Kocası yanında iken, rahatlıkla gittiği kimselere bile gidemiyordu artık. Adı bir lafa karışacak ve namusuna zarar gelecek diye ödü patlıyordu adeta. Hamza, ağanın düğün günü apar topar eve gelmiş ve kötü günler için biriktirdikleri parayı almış ve Hacer’ e bir açıklama yapmadan sadece “ İstanbul’ a çalışmaya gidiyorum” demişti. Ondan sonra bir veya iki defa telefonla aramış ve ağanın onlara yardım edeceğini söylemişti. Her kapı çalınışında, Hacer ümitle beklemişti ağanın yardımlarını. Ama nafile bir bekleyişti. Ağa bırak kendisi gelmeyi, adamlarını bile göndermemişti. Bunları en son ki görüşmelerinde, kocasına anlattığında, telefonda epey bir süre konuşamamıştı Hamza. Sadece “ Düşmeye gör Hacer. Düşenin dostu olmuyor. Sen dayanmaya çalış. Bir çaresini bulup aldıracağım sizi yanıma” demişti. O günden bu güne dayanıyordu ama nasıl. Komşuları sayesinde ayaktaydılar. Ama nereye ve ne zamana kadar onu da bilmiyordu kendisi. Bütün bunlar aklına gelince, ağaya öfkesi depreşti. Ve içeriden, okuma yazması olmadığı için çocuklarının yazdığı adresi almak için çıktı bir şey söylemeden.
İçeriye gelir gelmez, Kemal’ e verdi kağıdı sessizce ve endişe dolu bakışlarla. Sonra geçti yerine oturdu.
Osman içinden bir “oh” çekti. Kemal’ e baktı. Sonra, cebinden çıkardığı iki yüz lirayı kadına büyük bir mahcubiyet içinde uzattı.
“ Yenge, beni sakın yanlış anlama.Ben size bu parayı, borç olarak veriyorum. Hemen buradan dayımlara gider gitmez tanıdıklarımı arayacağım. Hamza ağabeyin işini hazır bil. Orada işe başladıktan ve rahatladıktan sonra bana ödersiniz. İçin rahat olsun. “
Hacer, önce alıp almamakta tereddüt etti ama sonra elini uzattı ve paraları aldı. Başka da çaresi yoktu.
Hamza’ lardan ayrıldıktan sonra Osman, cep telefonuyla hemen Kudret ağayı aradı.
“ Ağam! Ben Osman. Hamza’ nın adresini aldım karısından.Ama ikna edebilmek için bir sürü hikaye yazmak zorunda kaldım. Hamza’ ya iş bulacağımı söyledim. Kusura bakma ağam. Başka türlü konuşmayacaktı. “
“İyi yapmışsın Osman. O sorun değil. Ben işin o kısmını hallederim. Kadını bir yere yerleştiririz o çalışır. Çocuklarına bakar. Yalnız sen kimseye bir şey söyleme. Aldığın adrese git ve Hamza’ yı bul ve buraya getir. Para var mı yeterince yanında. Ben sana hemen gönderirim yoksa. Bana da gelişmelerden bilgi ver tamam mı ? “
“Tamam ağam. Emrin başım üstüne. Hemen yola çıkıyorum o zaman. “
“Kolay gelsin Osman. Kadına da para verseydin. Ben verirdim sana “
“Verdim ağam. Almayacağını tahmin ettiğim için,borç veriyorum dedim. Öylelikle aldı zaten. “
“İyi yapmışsın Osman. Haydi tez elden git gel. “
Osman, ağayla konuştuktan sonra bir bahaneyle oradan ayrıldı ve İstanbul’ a gitmek üzere hareket etti.
Ahmet astsubay, hazırlanmış, muhtar ve Kerim’in ailesiyle buluşarak Zeliha’ nın babasının evinin önünde, içeri girmek için kapıda durmuş, açılmasını bekliyorlardı. İçeri girdiklerinde, içerisinin epey bir kalabalık olduğunu gördüler. Oturanlar, onu görünce saygıyla ayağa kalktı. Tokalaşma faslından sonra, en baş köşeye oturtuldu Ahmet. Biraz sohbetin ardından, gelme sebebine geçmek için konuşmaya başladı.