11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
811
Okunma
Selin bebek iyice huysuzlanmıştır; bakıcısı ne yapsa susturamaz, son çare ‘ biraz balkona çıkarıp hava aldırayım, belki etraftaki çocuklarla ilgilenirde susar’ diye düşünür. Balkona çıkan bebek, özgürlüğüne az bir zaman kalmış mahkumlar gibi heyecanlanır; ama susmaz bir türlü. Ağlaması devam etmektedir; gözünden akan yaşlarla burnundan akan sümükler çenesinde buluşmuş olmasına rağmen bakıcının gözünden kaçmıştır. O şimdi bebeğin göz yaşlarıyla ilgili değildir, bir an önce sussun yeterlidir onun için. Etrafına, oraları ilk kez görüyormuş gibi bakar bebek; önce yolun ta uzağına köşe başından ötelere bakar, bütün ümidiyle, gelen giden yoktur. Ağlayarak aşağıya bakar, birkaç çocuk oyun oynamaktadır, aşağıda. Onlara, el kol hareketi yapar; ama içi huzur bulmamıştır, bekledikleri yoktur yakınlarda. Güneş ağır ağır gitmeye hazırlanmış, biraz daha kızarmıştır ufukta. Yol biraz daha kalabalıklaşmış; işten gelen insanlarla dolmuştur. Bazı çocuklar sırtında okul çantaları okuldan geliyor, kimileri çantaları yerlerde sürüklemektedir. Bütün bunlar, köşeden dönen beyaz araba kadar ilgilendirmez, Selin bebeği; beklediği araba görünmüştür köşede, var gücüyle kendini aşağıya doğru sarkıtmaktadır. Altıncı katta olmasının bir önemi yoktur, bakıcı biraz dikkatsiz davransa çoktan düşmüştür aşağıya.
Gelen arabayı tanıyan kadın koşar adım iner merdivenleri.
Heyecanı had safhada olan bebek, el kol hareketiyle sevincini belli eder. Araba kapının önünde durduğunda, bakıcı kapıyı açar’ iyi akşamlar efendim, Selin bu gün çok huysuzlandı’ der. ‘İyi akşamlar’ deyerek kollarını uzatır bebeğin annesi. Açılan kapıdan etrafına bakmadan, denize tepeden atlayan yüzücüler gibi atlar Selin bebek…
Annesinin kucağına.
Kim mutlu; Kollarından tonlarca yük gitmiş gibi olan bakıcımı?
İşten yorgun; Ama helal para kazanmanın huzuruyla yavrusunu kucaklayan anne babamı?
Yoksa, Denize atlar gibi korkusuzca annesinin kucağına atlayan SELİN
bebek mi?...
Emine Uysal 01 /08/2009