ÜÇ LİRA...
Mehmet Efendi hayatı çalışmakla geçmiş. Orta boylu tıknaz esmer kaytan bıyıklı mangal yürekli baba adam ifadenin tam anlamıyla adam gibi adam. Omzunda kendiri arkasında küfesi belinde kancası yürüken aslan gibi pancesi.
Çalışırken üzerine düşen neyse işi neyi gerektiriyorsa yaparmış, öyle işten kaytarmak gibi bir düşüncesi yoktur. Bir çok çırçır fabrikasında, çeltik fabrikasında, bir çok tüccarın mağazasında hamallık yapmış. İşini yaparken her zaman aldığı ekmeğini helal ettirmek için uğraşmış. Kimseleri kırılmaz kimseyi kırmamış. Çırçır fabrikasında çalışırken kendini ufak tefek olduğuna aldırmadan 70-80 kğ pamuk balyalarını, 50-60kğ çeltik çuvallarını tutumu omzuna aldığında adeta bir aslan kesilir, koşar adımla kalasların üzerinden uçarcasına yürü; İşini bitirir ondan sonra hamda eder şükredermiş. İşte böyle çalışırken bir gün sırtında pamuk balyası ile kalastan döşmüş arkadaşları yetişmiş yardım etmişler hiç bir şeyim yok diyerek aya fırlamış. Bazen pamuk balyalarını dolu çeltik çuvalını kaldırırken yanında böğründe ağrılar his edermiş aldırmaz; Çünkü çalışmaz ise aç kalır evde hanım çocuklar ekmek bekler. Mehmet Efendini Hayatı hep böyle çalışmakla geçmiş. Yaşlanmış çalışamaz olmuş yaş ilerlemiş böğründeki ağrıları artmış birde zıkkım sigara varya işte durmadan öksürtüyor öksürdükçe böğründeki açılar atıyor. Doktora gitmek ister elde boy avuçta yok çalışırken sigortalıda değil ne yapsın. Bir gün bir dostu ile dertleşirken demişti rahatsızlandım doktora gittim muayenesini çok pahalı adata her solu dediğinde bir Tl diye dert yanmıştı. Ağrıları gün geçtikçe artıyor dayanılmaz hal almaya başlamıştı. Dosttan komşudan para istese alsa birde borcunu zamanda ödeyemezse ya sözünde duramazsa, hiç mahcup olursa, hayatı boyunca hiç verdiği sözünü yerine getirmediği olmamış hiç, kimseye karşı mahcup olmamış bu yaştan sonrada olmak istemez. Tek çaresi içinde aptes algı bakır leğen ile emektar ıprığını satacak oradan aldığı para ile doktora gidecekti. İşte öyle yapmaya karar verdi. Torununu yanına aldı doğru bakırcılar çarşısına gitti. Birkaç yere sordu hepsi aynı parayı verdiler sadece üç Tl . Mecburen sattı parayı cebine sıkıca koydu, elini cebinden çıkardı birde dışardan kontrol etti. Toruna sordu sen saymayı biliyor musun çocuk evet dedeciğim bak bu üç parmakları ile gösterdi, aferin sana dedi. Şimdi doktorun yanına gideceğiz orda doktor bana solu dediğinde kaç olduğunu bana parmaklarınla gösterirsin dedi. Çocuk olur sen bana bakarsın ben sana söylerim dedi. Sırası geldi sekreter içeri aldı.
Doktor sordu nedir şikayetiniz.? Ha şurada böğrümde bir ağrı var zıkkım çigara içiyorum evlat öksürtüyor zıkkım işte o zaman ağrılarım dayanılmaz oluyor dedi. Doktor sırtını açmasın söyledi döndü torununa baktı göz göze geldiler unutma söylediklerimi dercesine oda gözüyle evet der gibi yaptı, Doktor stheteskopu arkasından sağ arkasına koydu solu dedi soludu, bu defa doktor stheteskopu sol arkasına koydu solu dedi soludu, doktor dön amca göğsünü aç dedi, torununa baktı çocuk iki parmağını gösterdi, doktor stheteskopu sol göğsüne koydu solu dedi solunu, doktor stheteskopu sağ göğsüne koyuyordu Mehmet efendi başın çevirdi torununa baktı torunu elinin parmakları ile üçü gösteriyordu, Doktor stheteskopu sağ göğsüne koydu solu dedi, torunu ile göz göze geldiler torunu hala parmakları ile üç üç diye parmaklarını gösterdi. Dedesini gözlerini içine bakıyordu ki doktor solu dedi torun olmaz üç üç dedi. Doktor geri döndü çocuğa baktı bir anlam veremedi hastaya döndü hastanın göz kapakları kapanıyordu. Mehmet Efendi tüm gücünü toplamıştı öyle bir nefes alıp verdiki bir daha hiç solumadı…
Doktor çocuğa tekrar döndü sordu neden üç üç diye harkındın dedi çoçuk dedemin üç lirası vardı dedi……