- 836 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SAHİ BİZE NE OLDU?
Geçen hafta İzmir’de yazdan kalma günler yaşadık , sıcaklığın bahar aylarındaki derecelere varması bizi çok mutlu etmişti, gece yarılarına kadar herkes sokakta bugünlerin tadını çıkardı.
İş çıkışında vapur sefası yapmak geldi içimden. Karşıyaka vapuruna binmek , martıları seyretmek ve kafamı dinlemek istemiştim. Ama nafile…
Karşıma 25 yaşlarında genç bir hanım oturdu, kulağında cep telefonu etrafındakilere aldırmadan, yüksek sesle konuşmaya. başladı, Teknoloji belki hepimizin hayatını kolaylaştırdı ama bir o kadarda duygusuzlaştırdı, vasat hale getirdi, yani özel yaşantı diye bir şey kalmadı. Her şey sanal…Özellikle cep telefonları.Yolda, otobüste,vapurda, metroda, arabada veya iş yerinde birinin eşiyle, arkadaşıyla, çocuklarıyla veya sevgilisiyle yaptığı konuşmalara şahit oluyoruz. Mahremiyet diye bir şey kalmadı, artık her türlü konuşma paylaşımcı bir ruhla ulu orta yapılıyor, bizde ister istemez kulak misafiri oluyoruz ve hep birlikte konuları paylaşmaya başlıyoruz.
Günün her saatinde buna benzer durumlara hepimiz şahit oluyoruzdur.Bu ortamda gerçek mahremiyetin ne olduğunu anlamamız ise imkansızlaştı.
Önceleri sorunlarımızı, sıkıntılarımızı arkadaşlarımızla dostlarımızla paylaşırdık. Şimdilerde dostça paylaşmanın ve dertleşmenin adı internette, chatleşme oldu. Kimse birbirini tanımadan özelini paylaşabiliyor.Belki bunu zaman zaman bizlerde yapıyoruz. Ne kadar güvenilir olabilir ki.? Bu tartışılır.Sanal alemde kendimizi kaybeder olduk. Artık ne komşularımız var, nede oturup acı kahvesini içebileceğimiz arkadaşlarımız. Bütün ilişkiler teknoloji sayesinde yok oldu.
İnsanı insan yapan dokunmayı, hissetmeyi, konuşmayı, paylaşmayı ve duyguyu kaybetmeye başladık.
Artık dramatik bir komedi yaşıyoruz. Sanal ilişkiler insanlığımızı yozlaştırdı.
SAHİ NELER OLUYOR BİZE?
Haa şunuda söylemezsem nankörlük etmiş olurum. Teknoloji sayesinde görüşemediğimiz yada izini kaybettiğimiz arkadaşlarımızla bir araya gelebildik.Defterlerimizin sararmış yapraklarında gizli kalmış yazılarımızı, öykülerimizi paylaştık birbirimizle. Bu açıdan da olumlu bakıyorum kendimce. Bunca güzel insanı tanıdık, bunca güzel yazılar okuduk.
Hatta büyük bir onurla geçmişimizi, çocukça yaşadıklarımızı, anılarımızı renkleriyle , kokularıyla hatırımızda kalanları anlattık olduğu gibi, yalansız yalın haliyle.
Her birimizin kendine özgü yazıları oluştu. Kimimizin uzun ve karanlık kış gecelerindeki hüzünlerini , kimimizin kavurucu güneş ışığı altındaki mutluluklarını paylaştık.Kuşkusuz hepimizin ortak yanı geçmişimizdi, birlikte yaşadığımız acı tatlı anılarımızdı.
Evet, bizdik çocukluğumuzun hayalleriyle mutlu olan.Kimimizin hayali iyi bir ayakkabı sahibi olmaktı, kimimiz kayak takımı olsun isterdi. Hiç kimse bilgisayarım olsun diye büyük hayaller kurmazdı, bizim hayallerimiz küçüktü ama sıcacıktı. Büyük gerçekler bizi ilgilendirmezdi. Hayatta kalmak ve başarılı olmak gereksinimi tüm yaşamımızı dolduruyordu.
Kapımızın önünden dondurmacının geçmesini dörtgözle beklerdik., Kaymaklı dondurma almak büyük lükstü.Hele manavdan aldığımız kızılcıklar, hurmalar tadına doyulmazdı.
Şimdi çeşit çeşit meyvelerden yapılmış dondurmalarımız,çeşit çeşit meyvelerimiz var , ama tadımız yok.
Salonumuzda kocaman büyük sobamız vardı, odunla kömürle ısınırdık, bazen de ısınamazdık.
Şimdi doğalgazla, fuel oıl’le ısınan kaloriferli evlerimiz var , her yer çok sıcak ama bizim içimiz soğudu.
Söylesenize ne oldu bize?
Yoksulduk, mahcupduk, ama onurluyduk, mutluyduk.
Şimdi imkanlarımız var, ama mutsusuz.
Uzaktaki yakınlarımızı özlerdik, şimdi uzaklar yakınlaştı, biz yakınlarımızdan uzaklaştık.
Bize ne oldu?
Sabah ezanlarını hüşu içinde dinlerken, ne oldu da ezanlardan kaçar olduk?
Komşularımız vardı bizim güler yüzlü sevecen, tadına doyulmaz sohbetler yapardık karşılıklı şimdi ise birbirimize merhaba demez olduk.
Sahi içimize nifak tohumlarını kim serpti?
Biz buna nasıl izin verdik?
Tarhana çorbasına ekmek doğrayıp yerken, soframızda tek çeşit olan yemeklerimiz beş çeşit oldu damak zevkimiz değişti, ama biz yine tarhana çorbasının verdiği tadı ve kokuyu bu yemeklerde bulamaz olduk.
Söylesenize ne oldu bize, biz ne istiyoruz?
Yakar top oynar, ip atlardık, voleybol, beştaş oynardık, taşlarla birbirimizin kafasını yarar, sonrada beş dikiş attırırdık, ama ertesi gün kafası yarılan arkadaşımızla oyun oynamaya devam ederdik.
Kin nedir, düşmanlık nedir bilmezdik?
Şimdi daha nazik, daha anlayışlı olduk, kimsenin kafasını kırmıyoruz, ama bir şeyler çok eksildi hayatımızdan. Ne oldu bize?
Sinemaya gider, dönüşünde gökyüzüne bakar lapa lapa yağan karı seyreder mutlu olurduk, içimiz heyecanla dolardı, çünkü tek eğlencemiz sinemaydı.
Şimdi, cinebonus’umuz var, cep sinemalarımız var, tiyatrolarımız var, konserler var, ama biz yine mutlu değiliz.
Biz aslında mutlu çocuklardık,
Bizim hayatımız çok zordu, çocuk aklımızla hayatın zorluğunu anlardık, ama yinede yaşadığımız her şeyden mutlu olurduk.
Bir şeye ihtiyacımız olsa ekmeğimizi paylaştığımız kapı komşumuz vardı, akrabalarımız vardı,
ŞİMDİ KİM VAR?
Bizi uyutmayan mahalle bekçilerimiz vardı,
Ellerimizde beş taşlarımız, gülümseyen yüzlerimizle bizler vardık,
Bütün bu güzelliklerin aramızdan ayrılışını izliyoruz hüzünlü gözlerimizle.
Yoklar,
Şimdi onlar yoklar.
Hayatımızdan arta kalan neydi? Çocukluğumuzun tortularıydı belki de..
Her şey büyüsünü kaybetmişti, belki de her aradığımızı kolay bulduğumuz içindi. Çünkü bizler kolayı pek bilmeyiz. Çetin kış şartlarının, yoksulluğun mutlu çocuklarıydık biz, Bugün her birimizin geldiği nokta bilin ki tırnaklarımız ile asıldığımız noktadır.
İçimde ikinci bir insan gibidir geçmişim, çocukça yaşadıklarım . Onlar zaman zaman şaha kalkar, itiraz eder.,hasret çeker, yanar kavrulur.
.
Söylermisiniz ne oldu bize?
ÇOCUK HAYALLERİMİ İSTİYORUM.
YİNE ESKİSİ GİBİ GÜLEN YÜZLERDE, SICAK KALPLERDE KARŞILIKSIZ MENFAATSİZ İLİŞKİLER, KOMŞULUKLAR İSTİYORUM,
SEVGİLİ DOSTLAR SÖYLERMİSİNİZ BANA
ÇOK ŞEYLER Mİ İSTİYORUM.
HÜLYA TÜRK
YORUMLAR
Yüreğinize sağlık büyük Üstadın dediği söz geldi aklıma"Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar"O canavar yavaş yavaş yutuyor ,insanımızı insanlığımızı,biz farkında değiliz,Toplumumuzun % 80 ninde huzur yok,şöyle veya böyle,herkes bir şeylerle imtihanda,başarabilirmiyiz bilemiyorum.ha depresyon geçiren insanda az değil,maddenin kölesi olup,ezanları duymayan çoğunluk,kutluyorum güzel şiirinizi..
Ah Hülya hanım ah. Deşmeyin yaralarımızı. Bize ne mi oldu ? Şımardık, doyumsuzlaştık. Görmemişler gibi her şeyi bir anda görünce kendimizden geçtik. Dostluk ki değeri hiç bir şeyle değişilmez, menfaatlere değiştik o güzel manevi değeri. Saymakla bitmez bunlar. Güzeldi. Kutluyorum sizi.Sevgilerimle
Ne güzel şeyler söylemişsiniz..Çok üzgünüm, maalesef istedikleriniz bir daha olamayacak!...Birkaç vesileyle söyledim,yine yenilemekte mahsur yok.Dünya topyekun bir çoğalma ve değişimin eşiğinde,yeni bir yol başındayız ve bu yeni dünyanın sahiden hepimiz acemisiyiz.Elimizde ki bilgilere göre dünya hiç yedi milyar olmadı.Dolayısıyla yedi milyarlık bir insanlığın problemleri nasıl çözülür bilmiyoruz.Teknoloji ve haberlerşme müthiş! Bunun maliyetinin ne olacağını bilmiyoruz,hedef mutlu olabilmekse,mutlu muyuz? Onu da tam olarak bilmiyoruz...
Sanayi toplumu olmanın getirdiği yenilikler var,liberalleşme ve buna bağlı olarak bireyselleşme ve birey anlamında özgürleşme..Biz bunu tam olarak gerçekleştiremedik,yani kurumsallaşamadı.Aşiret kültürüyle,liberal kültür birarada atbaşı gidiyor.Değerler sistemi çöküyor ve bir kaos oluşuyor.Kaos, has ismiyle anarşi demek,yani belirsizlik..Bu davranışlarımıza da yansıyor...Kısacası hayat,sizin özlediğiniz dinginliğini kaybetti..Yani bir gelin gibi..Maalesef hem ağlayıp,hem gideceğiz....Gerekli ve çok güzel yazıydı.Kutladım efendim.Selam,saygı...