BİR GÜL PARASI/OKYANUS ÖTESİNE
Herkese yetecek kadar çok sözcük var.(Charles Bukowski)
Güzel bir haziran pazarı. Güneş saklambaç oynayan sarışın bir kız çocuğu gibi ikide bir bulutların ardına saklanıyor.
Şehrin göbeğindeki büyük parkta insanlar tatil gününün getirdiği rehavetle güzel pazar gününün tadını çıkarıyorlar.
Parktaki bankların birinde bir genç kızla bir oğlan oturmuşlar yan yana. Konuşuyorlar değil,konuşacaklar. Aynı lisede okuyorlar,birbirlerinden hoşlanmışlar ve konuşmaya karar vermişler. Bunu daha çok isteyen kız taraf olduğu halde teklif erkek tarafından yapılmış.
Kız güzel.Bu güzel haziran günü kadar güzel.Oğlan yakışıklı,saçları jölelemiş,arkaya doğru taramış,iki haftadır fırçalamadığı dişlerini fırçalamış.
Kızın tek hatası oğlanla buluşmaya gelirken ardına bir kız arkadaşını da takıp getirmiş olması. Oğlan içinden kızıyor bu duruma:"Ne diye bunu da yanına getirdin ki.Senin yanındak zaten nutkum tutuluyor,konuşamıyorum bir de bu durumda nasıl konuşabilirim ki. Ah siz kızlar hepiniz aynısınız zaten. Tek başınıza gelseniz olmaz sanki."
Neyseki diğer kız durumu anlamış olacak ki bir işi bahane ederek yanlarından ayrılmış..
Tam lafa başlayacak oğlan yanı başlarında bir çiçekçi kadın bitiveriyor:"Güzel güllerim var,ren renk."
Onlara yaklaşıyor."Abicim almaz mısın bir güzel gül bu gül güzeli ablama."
Oğlan kıpkırmızı kesiliyor,kız göz ucuyla oğlana bakıyor,çiçekçi kadın kolunda sepeti gözlerini oğlana dikmiş. Saniyeler geçiyor,her biri bir seneye tekabül eden saniyeler.
Çiçekçi kadın ısrar ediyor:"Allah mutluluğunuzu arttırsın. Belki bir gül ile gül güzeli ablamın yüreğinde bir gül biter."
Oğlan kadına bakıyor:"Hayır,teşekkürler"diyor.
Kadın:"Hem ne var ki bir gül alsan. Sadece beş lira."
Oğlan:"Teşekkürler"diyor. Çok sert söylüyor,kadını dövecekmiş gibi. Çiçekçi kadın uzaklaşıyor. Oğlan kıza dönüyor:"Ordan burda bir iki liraya aldıkları çiçekleri işte böyle bir fiyata satıyorlar,ve buna da emek diyorlar."
Konuşmayı kötü başlattığının farkında oğlan. Bu minvalde de devam ediyor:"Bir de bunların böyle ısrarcı olmaları var ya.Resmen dilencilik ya."
Kız suskun,oğlana bakmıyor,canı sıkkın. Elindeki telefonla oynuyor. Bir yerlere bir şeyler yazıp duruyor. Yaklaşık üç dakika sonra bir mesaj geliyor kıza.Yerinden fırlıyor kız:"Ablam mesaj attı da. Eve çağırıyorlar. Malum bugün pazar günü,temizlik günü."
Oğlan:"Anladım"diyor. Oğlanın ne anladığını ikisi de biliyor.
Kız:"Görüşürüz"diyor kırgın bir sesle.
Oğlan:"Görüşürüz."diyor umutsuzca.
Kız uzaklaşıyor,oğlan arkasından bakıyor. Kız gözden kaybolduktan sonra elini cebine atıyor,tüm parasını çıkartıyor. Tamı tamına üç lira elli kuruş. Sövüyor kendine:"Daha cebinde kıza alacağın bir gül için yeteri kadar paran bile yok tutmuş kızla çıkmaya kalkıyorsun. Salaksın oğlum sen sallaksın! Bu cillop gibi kız senin neyine."
Kızın gittiği yola bakıyor.Karşıda bir tabela gözüne çarpıyor "MAVİ DÜNYA TEKEL BAYİİ" Kalkıp bayiye gidiyor. İçeriye giriyor,soruyor:Bira ne kadar."
Satıcı cevap veriyor:İki lira otuz kuruş."
Oğlan:"Ya tekli sigara?"
Satıcı:"Tanesi yirmi kuruş."
Oğlan cebindeki tüm parayı çıkartıyor:"Bir bira,beş tane sigara ve bir de kibrit."diyor. Bayiide aldıklarını alıp,iki sokak ötedeki boş inşaaat alanına yöneliyor.