- 637 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
HESAP VERİN BİZE
Evliliğinizin yürüme imkânının kalmadığına karar verip, dostça ayrıldığınızı söylüyorsunuz.
Ne kadar güzel...Ne kadar da çağdaşsınız, medenîsiniz !
’ Herkes kendi hayatını yaşamalıymış !’ Çocuklar için de yürümeyen, eziyet haline gelen evliliğe katlanılmazmış. Oh ne güzel..Ayrıldınız, kurtuldunuz evliliğin eziyetinden. Şimdi
herkes kendi hayatını yaşayacak...
Peki anne, baba ! Biz ne olacağız ? Bizi hiç mi düşünmediniz ? Düşünmeniz gerekmyor mu ?
Biz de sizin gibi kendi hayatlarımızı yaşayabilecek miyiz şimdi ?
Evliliğiniz hatalıysa bizim günahımız mı ? Bize mi sordunuz evlenirken...
Ve dünyaya getirirken danıştınız mı, fikrimizi aldınız mı ? Böyle bir sonuca katlanıp katlanmayacağımızı öğrendiniz mi ?
Hakkınız var mı, bizi annesiz- babasız bırakmaya ?
Hiç bir çocuk annesiz- babasız kalmak istemez. Sevgi ister, şefkat ister, korunmak- kollanmak ister. Bunlar olmasa bile yine de anne ve babalarının yanında olmak ister.
Evlenirken bir daha düşünün. Başkalarının zoru ya da etkisiyle asla evlenmeyin. Hatalı
bir evlilik ise yaptığınız, dünyaya çocuk getirmeden ayrılın. Çocuklar gelmişse dünyaya
hatanızın ya da kaderinizin sonucuna katlanın. Ceza ise cezanıza kader ise kaderinize
razı olun.
Çocuklar için her şeye değer. Annelik diye babalık diye bir iç güdüsü varsa insanların ve kutsalsa bu güdüler, lâyık olmak için çaba sarf edin. Hayat çarşı pazar değildir. Almadan
da vermeyi bilmiyorsanız eğer, çekin gidin başka dünyalara. Bu dünya önce insanlara sonra diğer kutsal varlıklara aittir. İnsan olmayıp da insanmış gibi yaşamaya kalkanların
yeri olmamalı bu güzelim dünyada. İstemiyoruz maskeli hiç kimseyi.
Hiç bir mazeret çocukların annesiz babasız bırakılmasını haklı kılamaz.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Şimdi okuduğum eleştirilerde herkes kendi açısından bakmaya çalışmış, sizlerin doğruları bana göre sizleri ilgilendirir...Realist biri olarak görüşlerinize katılmıyorum...Yazıyı yazan fikret bey aslında anlatmak istedikleriyle sizlerin anlatmak istedikleri arasında bana göre bir uçurum var...Siz bireysiniz ve yapacaklarınıza veya yapmayacaklarınıza karar verecek sizsiniz...kendinize göre sebepleri öne sürmeniz sadece sizin sorununuz...Kendi annelik duygularınızı veya babalık duygularınızı tatmin etmek için dünyaya çocuk getiremezsiniz... bu bencilliktir.Fikret beyin kastettiği basit, çocukları kullanmayın veya onları dünyaya getirirken önlem almamız gerekir...Her evlilikten sonra hemen çocuk yapmak gibi bir kaide yok...özellikle anne adayları bir çocuğu dünyaya getirirken bunu iyi düşünmeli...sizlerin evli olması, eşinizle anlaşamamanız, boşanmış olmanız gib sebepler sizlerin sorunudur...bu sorunlarınızı çocuğa yüklemek gibi bencillik yapamazsınız...herşeyi düşüneceksiniz karar almadan önce...kimse kendini haklı göremez bu konuda bence...ayrıca bu dünyada herşey güllük gülistanlık değildir, her çocuk özel okullarda okumayabilir, ve psikoloğdan yardım almayabilir...her çocuğun öğrenim durumu, maddiyatı ve sosyalliğini genelleyemezsiniz...3-5 çocuğun durumu iyiyse onların ya annesi yada babası tarafından desteklenmesinden kaynaklanıyordur...ne çocuklar var ana babası ayrılmış ve birde hayatla mücadele etmek zorunda kalanlarla dolu...işte bu gerçekçiliktir...Görmek istediklerimizi görüpte görmek istemediklerimizi kulak arkası edemeyiz...HERKESİN DERDİ KENDİNE BÜYÜKTÜR.Çocukların ruh dünyası, kişilikleri hep ana baba zamanında gelişir ve olgunlaşır..siz ana ve babalar bu fırsatı vermezsiniz çocuklarınıza...Suçu kendinizde arayacaksınız sudan sebeplerde değil...
Not: Burada ana tema ''çocuklar ve psikolojisi'' evlilik sorunlarınız veya boşanmalar değil ana konu üzerinden ayrılmadan konuşmak gerekir diye düşünüyorum...
Gök sel tarafından 2/11/2010 10:43:18 AM zamanında düzenlenmiştir.
Gök sel tarafından 2/11/2010 10:53:32 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ana sayfada görünce dikkatimi çekti yazınız. Geçde olsa fikrimi söylemek istedim.
Öncelikle, kimse kimsenin kaderi değildir. Ve hiç bir hayat üstüne ipotek konulamaz. Gerekçesi çocuk bile olsa.
Eşler, evlendikleri gibi ayrılabilirler de. Ayrılmak, karlık ya da kocalık sıfatlarından vaz geçmek demektir.
Annelik ve bablık sa her zaman bakidir.
Ayrılan insan, insan değildir. Kutsallığı bozulmuş gibi saçma sapan bir söylem olamaz.
Evlimisiniz, bilmiyorum? Ben, bir zamanlar, evliydim. Evlenirken anneme ya da babama dönüp " Annecim, babacım ben evleniyorum ama bu evden ayrılmam sizi üzecekse, bakın ben evlenmeyebilirim " dedim mi? Tabi ki hayır. Bundan daha saçma bir şey olamaz. Benim çocuklarım da bana sormayacaklar, sormadılar da zaten. Doğanın kuralı bu. Sebebin her ne ise karar verirsin, evlenirsin. Sebebin her ne ise de ayrılırsın. Aklı başında iki insan gibi.
Yazınızın yaşanmışlığı varmıdır, bilmiyorum. Bu yüzden de daha söyleyecek çok şeyim olduğu halde susmayı seçiyorum. Kırıcı olmamak adına. Kendi adıma da ifadelerinizi, talihsiz ve biraz da anlamını aşan ifadeler olarak değerlendiriyorum. Sevgiler.
Merhaba... Gerçeklerin arasında sıkışanlar diyorum ben bu konuya...
...Evlilik; İki kişilik hayaller, istekler, birlikte yaşlanmaya kadar giden bir hayat ortaklığı aslında..Bu yaşama biri daha geldiğinde canınızdan bir parça, bakışlarınız ona çevrilir.Onun için herşeyi yaparsınız..
..Yıllar geçtikçe karşınızda ki eşle uyumda sorunlar neden çıkar bu da ayrı bir konu...
....Yaşanan olaylardan çok tepkiler önemli ve insan olarak sizi üzen, yok eden kişi ile bir ortamda bağlı kalmak istemezsiniz.Çocuğunuz bile olsa çıkış yolu bulamıyorsanız gidersiniz...
...Atalarımız demiş "arı baldan mı kaçar tütsüden mi" Karşınızda doğru kişi ise bu olaylar olmaz zaten...Bütün mesele pazılın parçasıylamı yaşıyor olduğunuz..Ve bunu yaşamadan bilemezsiniz...
...Herkesin hayattan öğrenecekleri var..Çok üzgünüm ama yaşanması gerekenler yaşanıyor sebebin ne olduğu önemli değil..
...sevgiyle kalın...
sude22 tarafından 8/23/2009 8:04:24 AM zamanında düzenlenmiştir.
sude22 tarafından 8/23/2009 8:05:28 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yeni çalışmaya başladığım birözel okulda,akademik açıdan başarılı öğrencilerin neredeyse bir araya toplandığı sınıfta 23 öğrenciden sadece beş tanesinin anne babası ayrılmamıştı.Yıl 2001.İlk kez bir sınıfta böyle bir durumla karşılaşıyordum.
Çocuklar dışa dönük,güven duyguları gelişmiş,gülümseyen,yaşamdan tad alan görünümündeydiler.O sınıfla üç yıl beraber oldum.11-14 yaş arasında bulunan bu çocuklarda anne-baba ayrılığının olumsuz bir etkisini görmedim.Bu çocuklar bugün 20'li yaşlarda birer yetişkin oldular.Neredeyse tamamı üniversitelerde eğitim görüyor.
Bir kaç yıl sonra,başka bir sınıfta 5.sın ıfa gelen öğrencimde görülen devamsızlığın atında ise anne-babanın ayrılık öncesi sorunlar vardı.Anne evliliğin bitirilmesini hazmedememiş çocuğu farkına varmadan kurtarıcı,aracı yapmaya kalkışmıştı.Çocuk ciddi sorunlar yaşadı ve yaşattı...Hala çocuğun sorunları sürüyor.Annenin,babanın kendi yaşamlarını feda etmeden "çocuklara verilecek en önemli duygu yaşam sevincidir.bunu da duymayan veremez.diyor Irwin Yalom.-ünlü psikiyatrist."Psikiyatrist'in Divan adlı eserinde de belirttiği gibi,inanıyorum ki bitmeyen evliliklerin -biz farkında olmasak da- çocuklardan çok kendi "nedenleri"vardır insanların.Saygılarımlaç
turkan_t tarafından 8/22/2009 3:49:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
turkan_t tarafından 8/22/2009 3:55:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
'' Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık '' benzetmeniz gerçekten konuyu özetliyor Aynur hanım. Fakat dağılan yuvaların çocuklarının neler çektiklerini, nasıl yaşadıklarını, hayatları boyunca bunalımlı birer insan olarak yaşadıklarını ancak onlar anlayabilir. Ben onlardan biriyim ve neler çektiğimi bir ben bir Allah bilir. Farkındasınız aslında normal bir insan olamadığımın ve de olamayacağımın. İlginize teşekkürler.
Ama o sizin doğrunuz Fikret Bey.Bu esasında yükarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal gibi bir mesele.
Her halukarda çocuklar da zarar görüyor.İki tarafta da tecrübeli sayılmam.Ama şundan eminim.Kimse boşanmak için evlenmiyor.Kimsenin huyu onla yaşamadıkça anlaşılamıyor.Hatta yıllarca çok iyi huylu bir insan bir anda canavar da olabiliyor.Çok insan görmüşlüğüm çok hayat hikayesi duymuşluğum vardır.Kimse önceden olacakları kestirip, aman bu insan doğru olmayabilir, en iyisi çocuk yapmyalaım diyemez ki.Biraz da kader, başa gelenler.
Yine de aynı düşüncemdeyim.Yuva kurulması kadar bozulması da doğal bir olaydır.Gerçekten yürümeyecek evlilikleri, -mücadele edilecek tabi önce_ devam ettirmenin bir anlamı yoktur.
Aynur Hanım ; yorumunuzda haklılık payı elbette oldukça fazla. En güzeli evlenirken çok düşünmek, çocuk dünyaya getirmek için acele etmemek, sonra da evliliği yürütebilmek için sonuna kadar mücadele etmek. Bu mücadelenin kırılış noktası mutlaka vardır. Ama en azından kolay pes edilmemeli. Ben iki yönlü yaşadım olayı. Kerndim dağılan bir ailenin çocuğuyum, çok acısını gördüm. Kendi yuvamın yıkılmaması için de kendimi feda ettim. Bu arada çocuklarıma da çok zararım oldu. Ama sonunda anneli babalşı büyüdüler. Onlara zor bir hayat yaşatmak, annesiz- babasız büyütmekten daha doğru bir seçenek oldu.
Çocuklar için her şeye değer. Annelik diye babalık diye bir iç güdüsü varsa insanların ve kutsalsa bu güdüler, lâyık olmak için çaba sarf edin. Hayat çarşı pazar değildir. Almadan
da vermeyi bilmiyorsanız eğer, çekin gidin başka dünyalara. Bu dünya önce insanlara sonra diğer kutsal varlıklara aittir. İnsan olmayıp da insanmış gibi yaşamaya kalkanların
yeri olmamalı bu güzelim dünyada. İstemiyoruz maskeli hiç kimseyi.
Hiç bir mazeret çocukların annesiz babasız bırakılmasını haklı kılamaz.
kesinlikle
çocuklar
anasız
babasız
bırakılmamalı.
emeğine sağlık
dostum.
"İstemiyoruz maskeli hiç kimseyi"
Sayın Tezal, maskeli kimseyi istemiyorsunuz, peki sevmediği eziyet gördüğü halde bir evliliğe katlanan, çocuklarının önünde mutluymuş gibi görünüp, el ayak çekildiğinde hem fiziki hem duygusal bir çok travma yaşayan ebevnlerin maskeli hali ne olacak.Bu maskenin en korkuncu değil midir?
Çocuklar evdeki huzursuzluğun yükünü nasıl kaldıracak.Dayak yiyen bir anne, hakaret gören ya da aldatılan baba görmek mi, bütün bunlara çocuklarının şahit olmamasını isteyen ebevnlerin ayrılması mı daha iyi?
Siz bu konuda dertlisiniz, biliyoruz. Anlıyoruz da.Bir de o açıdan bakarsanız, yürümediği kesin olan bir evliliği devam ettirmenin sonuçlarını da görürsünüz.Ha ben hayat boyu mutlu maskesi takarım, çocuklarıma da hiç bir şey belli etmem diyenlere sözüm yok.
Allah herkesin yuvasını korusun. Ama çocuklar uğruna katlanayım derken, intiharın eşiğine getiren evlilikler de olmasın.
Evlilik bu.Hiç bir kan bağı olmayan bir insanla aynı evi, odayı paylaşmak.Eğer arada saygı ve sevgi kalmadıysa, nasıl katlanılır, neler yaşanır o duvarlar arasında.Şahsen aklım almıyor.
Saygılarımla.