VİP KADIN
Küçümsemeyin hiçbir kimseyi; bir çocuğu mesela, bir körü, bir kötürümü, bir Çingene’yi, bir dilenciyi… Hakkın dergâhında kulun kula, ırksal, ruhsal ve bedensel bir üstünlüğü yoktur.
Renginden dolayı rencide olmasın hiçbir insan; bu sarı, bu zenci, bu melez diye… Hakkın divanında beyazı siyaha galebesi yoktur renkten dolayı.
Dilinden dolayı hor görmeyin hiçbir milleti… Bu Aborjin’dir, bu Uygur’dur, bu Boşnak’tır diye… Hakkın kapısında dilin dile üstünlüğü yoktur lisandan dolayı. Dilin zikri önemlidir haktan yana.
Küçümseyin hiçbir kimseyi; bir sefili mesela, bir yosmayı, bir hasisi, bir sarhoşu… Ne yapsın pervane? Ateşe attıktan sonra var oluyor çünkü. Yanıp olmak lazım… Yanıp kâmil olmak gerek!
Varlığını yekdiğerinden üstün gören: Görmez misin mezarlıklarda yatanları? Kimin elbisesi daha düzgün orada? Kimin yattığı yer ipek döşek? Kimin mezarı ziyafet sofrası? Kimin rütbesi para eder? Kimin koltuğu yanındakinden daha kıymetli?
Alıntı bir hikâye var şimdi yazacağım, okuyun ve hislenin.
“Yıllar önce bir Amerikan yolcu uçağının transatlantik uçuşunda da bir insanlık örneği verildi. Zenginliği takılarından belli, süslü püslü, mağrur bir kadının yanına bir zenci erkek yolcu düşmüş. Kadın düğmeye basarak hostesi çağırıp buyuruyor: “Bu yolcuyla yan yana oturmak istemiyorum. Yerimi değiştirin.” diye efeleniyor aklınca!
Buz gibi bir hava esiyor uçağın içinde. Hakarete uğrayan adam şaşkın; ama sesini çıkarmıyor. “Uçak dolu” diyor hostes. “Birinci mevkie bir bakayım.”
O gidince ağır bir sessizlik sürüyor. Dönüşü de gecikiyor.
Kadın yanındakinden uzaklaşarak pencereden bulutları seyretmektedir. Öteki yolcular kaçamak bakışlarla zenci yolcuyu inceliyor. Tertemiz giyinişli, kendi halinde, efendiden bir adam…
Genel utanç artarken, hostes gelip herkesin duyabileceği bir sesle konuşuyor:
“Birinci mevkide boş bir yer var. Oradan yararlanmak için Kaptan’dan izin aldım. Hoşlanılmayacak bir kişiyle yan yana seyahat etmek zorunda kalan yolcudan şirketimiz adına özür diliyoruz.”
Bir zafer gülümsemesi beliriyor kadının dudaklarında. Pek iğreti duruyor ama bu gülümseme! Dudaktaki isilik gibi… Cümle bitmemiştir oysa!
Ama hostes de gülümsüyor ve pek yakışıyor suratına bu gülümseme. Dudaktaki ben gibi… Cümlesini tamamlar hemen.
Hostes, kadına değil de zenci adama dönerek: “Buyurun beyefendi, gidelim.” der ve demesiyle beraber bir alkış kopar uçağın içinde. Zenci yolcu yarı mahcup, kalkıp hostesin peşine takılır, birinci mevkie gider.
Ve gözlerini yine bulutlara çevirir, neye uğradığını şaşıran süslü manyak kadın.”
Vip kadın, vip olmuştur bu olaydan sonra. Herkes onu viplemiştir gözleri ile. “Vipini sevsinler” diye espriler üretilmiş, “vipine kurban olurum” deyu laflar atılmıştır hatuna. Kadın herkese VİP VİP (Öküz Öküz) bakakalmış bundan sonra…
Zencinin vipi onu bulmuştur. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste, ulan kereste
çıktı işte bir nefeste… Sanki uçağın önünde ne var? Öne oturunca daha mı bir hava oluyor? Marifet o ki insan bulunduğu yeri gülistana çevirsin! Rahmetli vekillerimizden bir tanesi hani arabanın önüne oturmaya çalışan korumasına kızıp: “ Ben dururken sen nasıl olur da arabanın önüne oturursun, haddini bil, bas arkada otur.” demesi gibi bir şeydir anlatmak istediğim.
Ve bir insanın döktüğü gözyaşı yıkar bütün kirli ruhları… Yoktur bir insanın diğer bir insan üstünlüğü… Yoktur sağ elin sol ele üstünlüğü… Yoktur sağ gözün sol göze üstünlüğü…
“Ben hiç günah yapmadım” der Zülfü LİVANELİ’NİN aynı adla filme çekilen Mutluluk filminin bir sahnesinde Meryem; “Ben hiç günah yapmadım” diye haykırır derinden. Siz hiç günah yapmayın lütfen sevgili okuyucu, hiç günah yapmayın lütfen.
SİZ HİÇ GÜNAH YAPMAYIN LÜTFEN!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.