- 437 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
TATİLDE :”FLİM SON”
Bugünlerde kendime bakamaz oldum.Saçım sakalım birbirine iyice karıştı.Başıma tebelleş olan sıkıntılardan fırsat bulup da kendime zaman ayıramadım ki doğru düzgün.
Halbuki sabahları erken kaldığım zamanlar,günlük sinek kaydı sakal tıraşımı olmayı hiçbir zaman ihmal etmem.Aksatmadan her gün olmaya dikkat ederim.Bu özelliğim,bende hastalık derecesinde.Çünkü yaşamla barışık bir özelliğim var.Ne kadar olumsuzluklarla karşılaşırsam karşılaşayım,kendime olan özgüvenimi kaybetmemeye çalışırım.Bunun için de palyaçoluğu hiç sevmem.Kendimi belirli bir disiplin altında görmeyi her zaman için severim.
Kayıncının yanlış işlerinin peşinde koşturmakla kendimizi unutmuşum dedim ya.Sakallarım beni rahatsız etmeye,yüzümde kaşıntı yapmaya başlayınca berbere gitmeyi düşündüm.Halbuki berbere gitmeyi de hiç sevmem.Genelde evde kendi kendime tıraş olmayı yeğlerim.
Niye derseniz?O koltuğa oturduğunuzda bir sürü ahret sorusuyla karşılaşıyorsunuz.
“-Bizim buraların insanına benzemiyorsun.Nerelisin?”
“-Ne iş yapıyorsun,kaç çocuk var,çocuklar okuyorlar mı?” falan filan.Bu sorular uzayıp gidiyor…
Neyse bana yöneltilecek sorulara razı olarak seçici olmadan herhangi bir berbere gittim.İçeri girdim.İçerde kimse yok.Sağa sola bakındım”,ne gelen var ne giden var” diyenin hesabı.Bekle dur.Karşıdaki kahveye girip seslendim:
“-Arkadaşlar.berber burada mı?”
Kalabalıktan bir ses ,
“-Tamam geliyorum abi.”Meğersem adam, nasılsa müşteri yok düşüncesiyle okeyin başına oturmuş.
Koltuğa oturdum.Karşımdaki aynada profilime gözlerim takıldı.Berber,yüzüme köpürttüğü fırçasını sürmeye devam ederken masanın üzerinde duran lokum kutusunu burnuma kadar yanaştırıp
“-Buyur” diye izzeti ikramda bulundu.
“Hayrola dercesine baktığımda “ilk torunu olduğunu” müjdeliyordu.
“-Allah,analı babalı büyütsün” dedim.Ben,lokumu ağzımda protez dişlerimin arasına yapışmaması için yukarı aşağıya doğru döndürmeye çalışırken O ise hemen konuya girdi.
“Filim Son artık”
“-Ne filimi arkadaş?”
“-Benim kendi filimim”
Koltuğa oturduğumda berberden ahret sorularının sorulmasını beklerken kendi filimini anlatmaya başlamıştı.
Neyse ben sizlere “film son” filimini başlatayım.
Berber,anlatmaya devam ediyordu:
“-Gün boyu onun bunun kıllı kafalarını çullop gibi tertemiz yapıyorum.Günlük nafakamı çıkarıyorum.Eve giderken de marketten bir şeyler alıyoruz,evin ihtiyaçlarını gidermek için.Evden içeri girer girmez benim hanım hemen muhalefete başlıyor.Vay sen niye dana eti almadın da tavuk eti aldın gibi ipi sapa gelmez sözler.Ya da ekmeği fırancalı alırım.O zaman da sen niye somun almadın da böyle aldın?gibi mazeretler.
Ben,sabah evden çıkıp işime geliyorum.Benim hanım da peşimden sokağa kendisini atıyor.Akşama kadar nereye gittiği belli değil.Daha bir sürü anlatacağım şeyler var da terbiyem müsaade etmiyor…”
Kendimi o denli “film sona” a kaptırmıştım ki tıraş olmayı unutmuş, o da tıraş etmeyi bırakmış karşılıklı sohbete dalmıştık.Anlattığı öykünün içerisinde yuvarlanıp duruyordum.Merakım,hat safhasındaydı.
“-Ya şeker kardeşim,evliliğini düzene sokmanın yollarını bulsaydın.”
“-Ne evliliği ya.Ben 25 yıldır evli mi bekar mıyım bilemedim ki…”
“-Peki sonra ne oldu?”
“-Ne olacak,mahkemeye verdim.Boşanma davası açtım.”
“-İnşallah mahkeme uzun sürmüştür.” Düşüncem,evliliği kurtarmak ya.
“-Yok,arkadaşım.Hakim,ikinci celsenin bitiminde boşadı bizleri.”
“-Yapma be!..Peki çocuklar,kime kaldı?.”
“-İki oğlan ve on yaşında bir kızım var.Hepsi de bende.”
“-Ayrılalı kaç yıl oldu?Tekrar evlenmeyi düşünmedin mi?”
“-Beş yıl oldu.Artık yeni bir filimde rol almak istemiyorum. “
“Film Son” olmuştu ama benim dünyam da allak bullak olmuştu.
Bana keşke ahret sorularını sorsaydı da şu “film son” filimini anlatmasaydı,ne kadar mutlu olacaktım…
Çocukları düşündüm de kahroldum.Ben,benlikten çıktım.Allah,böyle yıkılan yuvaları düşmanlarıma bile göstermesin….
YORUMLAR
Fikret'ciğim fazla "offff" çekmenize gerek yok.
Evliliği ben şans olarak nitelendiriyorum.Kanse hastalığı gibi: Ne O, seni bırakır,ne de Sen,onu.Hiç bir şey dört dörtlük değil.O zaman ne yapacaksın.Teselliyi şiirlerde arayacaksın.İşimiz yoksa yazalım yazabildiğimiz kadar.Bizler acılarımızla da yaşamasını biliriz.Öyle avrat boşamak bizim kitabımızda olmaz.
Aynur kardeşin yorumları da doğru.Daha doğrusu bu konuda Nasrettin Hoca gibi davranmak zorundayım: "Herkes haklı "
Bütün arkadaşlara sevgilerimi gönderiyorum...
Çok yönlü bir konu bu.. ''Yürümeyen evliliği devam ettirmenin bir anlamı yok. Herkes kendi hayatınını yaşamalı''
diye kestirip atmak ne kadar doğru ? Siz hiç annesiz ya da babasız büyüdünüz mü ? Sanırım doğru olanı başta yani evlenirken çok düşünmek. Baştan hatayı yapmışsanız bunun sonucuna da katlanmak zorundasınız.Kendi hatanızı çocuklarınıza çektirmeye hakkınız da olmamalı. Offf offf Ayhan Bey ; çok derin bir yaraya parmak basmışsınız. Kitaplar yazılsa yetmez bu konuda. Yazılmış ve de yazılıyor da zaten...
Film Son” olmuştu ama benim dünyam da allak bullak olmuştu.
Bana keşke ahret sorularını sorsaydı da şu “film son” filimini anlatmasaydı,ne kadar mutlu olacaktım…
Çocukları düşündüm de kahroldum.Ben,benlikten çıktım.Allah,böyle yıkılan yuvaları düşmanlarıma bile göstermesin….
gülümseyerek
anı tadındaki yazınızı okudum.
nice paylaşımlara.
ben yuvaların zaruret halinde dağılmasına felaket gözüyle bakmıyorum.Zira kötü giden evlilikler boşanmadan daha çok zarar verir çocuklara ve eşlere.bu durumda en iyisi saygıyı yitirmeden noktayı koymaktır.çama dileğim kimsenin evliliği o raddeye gelmesin.Gelirse de hiç uzatmasın.Çünkü kurt giren ağaç şifa bulmaz çürür.Naçizane görüşüm.Blkide ben daha güncel bakıyorum, belki de bekara eş boşamak kolay derler ondan böyle rahatım.Herkesin evliliği dönem dönem çatırdar.Ama temelinde aşk kalmadıysa çatırdayan ağaç devrilmeye mahkumdur.Kimse çekemediği bir hayata zorla katlanmak zorunda değildir.Aman çocuklarım var, deyip bir ömrü mahvedeceksiniz.Ne olacak sonra, o çocuklar gün gelecek yuvadan uçacak.Geride annem ne olur babam ne olur diye düşünecek mi.Hayır.Doğalı da bu zaten.O zaman siz ne olacaksınız.Bir ömür katlandığınız insanla başbaşa kalacaksınız.Artık ayrılamazsınız da.bu yaşta etraf ne der sonra diye düşünürsünüz.Yanılıyor muyum.Herkes kendi hayatını düşünmeli en önce.
YAZIN DOKUNAKLIYDI. Teknik olarak da güzeldi.Tebrik ediyorum.
selamlar