- 595 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NE DİYEYİM; YOK MUŞSUN KADERİMDE…
Ben mi çağırdım kaderime seni, sen mi geldin kendiliğinden?! Hatırlamıyorum neydi bizi bir araya getiren nedenler. Bir araya gelmek de denilemezdi ya adına. Sahi adı neydi, neydi olanların adı? Ve ne adı şimdikinin? Hangi soruma yanıt alabildim ki senden yana bu güne dek de hâlâ umarlı sormaktayım. Bu da benim şaşkınlığım olsa gerek. Gelişinin şaşkınlığı mı çok büyüktü ki yapıştı kaldı üzerime bu sevimsiz durum da ben hâlâ şaşkınım gelinen noktada?
Biliyordum gerçi, emindim bile hatta, yine aynı olacak, yine umutla donatıp yüreğimi, yine inanılası pek çok açıklamayla bir parmak bal çalmalara gelme savaşımıydı onca süre dil dökmeler, yanılgıma inandırma çabaları. Biliyordum bir anlık boşluk doldurma, satır aralarına sıkıştırma telâşı olduğunu da. Ama niyeydi, ne veriyordu ki sana bu kadarcık hazlar ve ne adınaydı? Doyurmuyordu seni de, yarı aç kalkıyordun oturduğun her sofradan, ben ise daha bir acıkarak ve hesabı ödemek de hep bana düşüyordu sonuçta. Aç kalkılan sofraların hesabını ödemek bir de üstüne ne zor bilemezsin.
Belli ki seviyorsun oyun oynamayı, yürek basamaklamaları da seviyorsun. Belki de gülüyorsun her seferinde; zafer çığlıkları da atarak içinden giderken, yine inandırışına, yine ereğine ulaşıp zafer kazanışına.
Her gelişinde daha bir sevdireceksin umut ediyordum kendini, her defasında daha aşık olacaktım sana. Oysa tam tersine oluşumlara zorluyorsun yüreğimi, soğutmaya, ezmeye, azaltmaya ne lâzımsa sevdamı zorluyorsun.
Gideceğim belki bu şehirden dediğinde, yıkılmıştım, bundan böyle hep yanımda olacağın sanısının yanılgınlığından habersiz o an sevdana inandırışınla. Üzülmüş çok üzülmüştüm!
Yine üzüleceğim, üzüntüyle dile getiriyorum şu an, ama git bence de, gitmelisin, hem de çok uzağa, olabildiğince uzağa git ve dönme bir daha da.
Ne denli zor bilemezsin, seninle aynı şehirde olup, aynı havayı soluyarak, aynı güneşle ısınıp, aynı yağmurda ıslanarak, ama hiç göremeden, bir o kadar da uzak yaşamak ne denli zor bilemezsin.
Git, ne olur git olabildiğince uzağa. Bileyim ki yoksun bu şehirde, hâlâ tüm sokakları seninle dolu olsa da, hâlâ her köşe başında olmana rağmen, umut etmemeliyim, karşılaşır mıyım bir yerlerde diye. Ya da akşamın gri tülü umutlarımın da üzerine inerek, sabahları acaba, belki umutlarıyla yine uyanarak, gözüm pencerelerde, her bir geleni sen sanarak, yüreğim ağzıma gelip gidişlerle yorgun, her gelenin sen olmadığının görüntüsüyle yılgın beklemeyeyim. Umut etmeyeyim belki bu güne diye.
Git ne olur, yalvarırım git, gelmeyeceksin madem, ya da en boş zamanı bekleyeceksin gelmeye veya dayanılmaz oluşunu gereksiniminin veya kimselere ulaşamadığında benden başka, bilemiyorum her ne sebeple ama dediğim gibi gelmeyeceksen ya da geliş sebeplerin onlarsa eğer, git, gidebildiğince uzağa git!
Oysa ne kadar da isterdim söylemlerinin gerçekliğini ve de gerçekleşmesini söz verdiklerinin.
Sevdim seni ben, anlamasan da, göremesen de sevdim, hem de çok, hem de bitimsiz. Ve bıraksaydın sevdayı akışına, neler paylaşacaktık seninle hiç yaşanmamışından.
Ne diyeyim yok muşsun kaderimde.
Yazmak da elimde değil kaderi yeniden.
Seni ister, seni dilerdim tüm yüreğimle kaderime ama soran olmadı ki hiç
Soran olursa şayet, sorarlarsa sana, bana sormadıklarını
Ne olur bu defa;
Ne olur, bu defa kaderime sen yazıl.