- 1066 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BABA AFFEDER
BABA AFFEDER.
-Gözlüğüm nerde ?
diye bağırarak, aynı zamanda da etrafını aranarak esip gürlemeye başlamıştı Kerim bey.
-Bir kerede eşyalarımı koyduğum yerde bulsam ne olur ? Nerde şimdi bu gözlük, kim aldı ?
-Mertcaaan Mertcaaan..!
-Bak oda yok ortalarda..
-Zeyneeeep...!
-Efendim nevar bukadar sinir olmana sebep. Ne oldu ?
diyerek mutfaktan çıktı zeynep hanım elindeki küçük havlu ileellerini kurulayarak.
-Gözlüğüm yok.Burda masanın üstündeydi ,halbuki akşam burada bırakmıştım.
-Onu ben kaldırdım,masayı toplarken,Mertcan yanlışlıkla
düşürüp kırmasın diye kitaplığın üst tarafına koydum.
-Söylesene o zaman bir saattir arıyorum.
-Ama şimdi sordun söyledim işte .
(İnsanların sorunları, içinden konuştuğu şeyleri sanki karşısındakide biliyormuş gibi önce birkez onu dillendirmeyi bile düşünmeden neden bilmediklerini,kendilerini anlamadıklarını sorgularlar.)
Kerim bey de bir yazar olmasına rağmen ,bu eksiğiyle eşinden herşeyi önceden anlayıp bilmesi gerektiği beklentisiyle bütün sorumluluğu ona yıkıyordu.
Mertcan kapıdan göründü. Eline almış olduğu birkaç dilim kızarmış patatesi yiyerek babasının yanına geldi.
Annesi .
-Oğlum patates o şekilde yenmez dememişmiydim sana ,diye uyarırken çocuk hiç aldırış etmeden yağlı elleriyle büyükbabasından kalma antika daktilonun tuşlarına basıyordu.O bir tuşa basınca horozun başı gibi havaya doğru yükselen demir parçası çocuğun çok ilgisini çekiyordu.
Bir daha bir daha derken daha hızlı basmaya başlayınca şakır şakır yazı çıkmaya başladı kağıda ve bu arada masada,kağıtları ile meşgul olan babasınında dikkatini çekmeyi başardı.Baştan beri hiçbirşeyi farketmemiş olan babası daktiloda takılı olan kağıdına birşeyler yazıldığını görünce tam oğluna kızacaktı ki¬ ikinci facia olan yağlı ellerini gördü.
-Bu ne hal ,çabuk git ellerini yıka ..!
deyiverdi sadece.
Mertcan ise sanki söylenilene aldırmazcasına salına ,salına oyalana oyalana çıktı odadan , elini yıkadımı, yıkamadımı artık babasını alakadar etmiyordu .
Bir kaç gün sonraydı.Akşam eve dönen Kerim bey doğruca çalışma masasına geçmiş yazılarının son hali için dökümanları topluyordu. Oğlu geldi yanına, elinde bir bardak meyva suyu ile,
-Babacığım sen onları ne yapacaksın?diye sordu merakla ve aynı zamanda birde elinden bardağı bırakmadan babasının yanına oturmaya çalışıyordu.Elindeki bardağı eğdiğinin farkında değildi çocuk.Baba farketti (Eyvah gitti) deyiverdi ve kilitlenmiş gibi kalakaldı.Halbuki bardağı alsa çocuğun elinden alabilecek kadar zaman vardı .
Bir kazayı, olmadan önleyebilirdi ama bunun için soğuk kanlı ve çevik olmak lazım gelirdi.
Herneyse döküldü meyva suyu dökülmesine ama sadece Kerim beyin pantolonu ıslandı,yazılarına bir şey olmamıştı Allah’tan .
_Ohh bee … diye bir iç geçirdikten sonra Kerim bey çocuğa kızmayı düşündü ve tam bağırıp çağırıp onu yanından uzaklaştıracaktıki;
_Babacığım özür dilerim üstünü kirlettim ,deyince oğlu,babanın öfke yelkenleri suya iniverdi.
_Tamam oğlum önemli değil ,yıkanır,temiz olur ,dedi.
Oğlunun yaptığına öfkeliyken yine onun bir sözüne öfkesini yenmişti.
Kalkıp üzerini değişip geldi Kerim bey.
Güzel yemek kokuları geliyordu.Mutfakta yemek hazırlamakla meşgul olan eşinin yanına gitti.
_ Nefis kokular geliyor ,ne yemek varmış bakalım .
Tencerelerin kapağını tek tek kaldırıp baktı ve sevinçle
_Çok acıktım ,hemen yemek istiyorum bunları , dedi .Sonra odaya geçip daktilosunun örtüsünü kaldırdı ki birde ne görsün . Darmadağın bir aktilo,paramparça tuşlar .
-‘’Buna ne yaptınız’’ diye avaz avaz bağırdı.Kadın telaşla koşup geldi.Neler olduğunu anlamaya çalışıyor ,etrafa bakınıyor Mertcan’ı arıyordu . O’da sesi duyunca koşup gelmişti.
- Söyleyin bakalım buna ne yaptınız ,bu nasıl bu hale geldi ?
Mertcan hemen odadan çıkmaya hazırlanıyordu ki suçlu açığa çıktı.Hemen çağırdı babası;
-Gel buraya gel ! Gel bakalım sen mi yaptın bunu böyle?
Kafasını öne doğru sallayarak ‘’evet’’demeye çalıştı çocuk.
-Parmak kadar boyunla senin nasıl gücün yetti bunu bu hale getirmeye,söyle nasıl yaptın bunu (dedi babası)
-Şey..! ben merak etmiştim , o çubukların hepsi birden çarpınca daha çok ses çıkarırmı diye.
-Eee çıkarıyormuymuş ?
-Hı hııı
-Nasıl öğrendin ?
-Çekiçle vurunca hızlı oldu , çok ses çıkardı. Bende hepsine vurdum.
İnanamıyordu Kerim bey, birde marifetmiş gibi pişkin pişkin anlatmıyormuydu..Dayanamayıp gülmeye başladı, çocukta yaptığıyla övünürcesine gülüyordu ki ; birden babasının yükselen sesiyle irkildi.
-Defoool..! kaybol gözümün önünden.
Şaştı çocuk, ama az önce gülüyordu babası , neden kızdı ki şimdi birdenbire ?
Adam gözünün önünde duran tarihi eser daktilosunun içler acısı darmadağınık haline acıyarak baktı ve kalkıp odayı terk etti.Rahatlamak , sakinleşmek için yalnızdı, hiçbir şey duymak ve görmek istemiyordu. Kadın daktiloyu göz önünden kaldırmak istedi daha fazla sinir bozmasın diye dolaba koydu.
Adam sakinleşince çıktı odadan, oğlunu yanına alıp onunla konuşmak istedi.
- Bak oğlum o daktilo bize büyük babandan hatıraydı, benim için çok değerli bir eşyaydı ve ben işimi onunla yapıyordum. Sen onu kırınca ben çok üzüldüm.
- Ama baba ben bilmiyordum değerli olduğunu, sen üzüldünmü gerçekten
- Evet ,çok.Ama sen bunu önceden bilmeliydin ,doğru bende senin ne kadar meraklı olduğunu unutmuşum.
- _Tamam baba sen üzülme ben büyüyünce sana bir daktilo alacağım .
- Güldü Kerim bey,
- - Demek ki konuşmadığımız için benim bildiğimi sende biliyormuşsun gibi düşünerek önleyici açıklama yapmamışız ,
- _Demek ki hatalı sen değil bizmişiz . dedi ve çocuk kalkıp babasının boynuna sarılarak;
- - Özür dilerim affet babacığım dedi.
- -Eee… Babalar ne yapar?’’Baba affeder’’diyerek affetti küçük afacan ve meraklı oğlunu …
- ‘’Cezalandırmaya muktedir olduğun zaman affet ki ,affın bir değeri olsun.’’
Neslihan KARADUMAN…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.