- 457 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Tarihe parmak ısırttıran.
Kültür üzerine bir söyleşi.
Hepimizin;
Sanat, sanat için ilkesinden çok,
Sanat toplum içindir.
İlkesini ön plana çıkarmamız gerektiğine inanıyorum.
Şahsım için büyük bir iddia olmasına rağmen; yazarlar, şairler ve tüm kültür hizmetlilerinin en önemli vasfı; toplumları şekillendirme sanatı olan toplum mühendisliği olmalarıdır.
Toplumlar entelektüellerin çalışma laboratuarları veya entelektüeller, sosyal hayat atölyesinin ihtiyaca göre imal edilmiş değerli mamul ve mahsulleridirler.
Kültür hizmeti verenler!
Tiraj ve reyting kaygısı ile yüksek tansiyon ve gerilime sebebiyet verecek felaket tellallığı değil!
Toplumu oluşturan farklı din, dil ve farklı milliyetler arasında; sevgi saygı, ahlak ve adaleti ön plana çıkarıp aktif hale getirerek birlikte yaşama kültürüne hizmet etmelidirler.
Vazifeleri ise!
Umut ve azim motivasyonu ile,
Huzur ve mutluluk muştularının yanı sıra; ahlak ve adalet duygularının kişisel hayata hâkimiyeti ve topluma yayılmasını sağlamak olmalıdır.
İÇİNDE YAŞADIKLARI TOPLUMUN; DÜŞÜNEN AKLI, SEVEN KALBİ, SEVGİ, KARDEŞLİK VE BARIŞ TÜRKÜLERİ SÖYLEYEN DİLİ OLMALARI GEREKTİĞİNE İNANIYORUM.
Onun için geçmiş asıllar ile gelecek nesiler arasında yıkılmaz bir köprünün FEDAKÂR EMEKÇİLERİ olduklarını bir an bile akıllarından çıkarmamaları gerektiğini düşünüyorum.
Milletleri millet yapıp geleceğe taşıyan bu kültür köprüsünün bence iki ayağı vardır.
Birisi din, diğeri ise dildir.
Bu dinamikleri korumak ise sorumluluk sahibi tüm düşünürlerin vazgeçilmez, terk edilmez varlık sebebi sayılabilecek en önemli vazifesidir.
KÜLTÜR HAVARİSİ TOPLUMUNU AYDINLATMA ADINA MUM OLUP YANARAK YOK OLMAYI HEDEFLEYEREK, HİZMET VERMİŞ OLDUĞU MİLLETİNİN GÖNLÜNDE HAK ETTİĞİ TAHTINI KURMALIDIR.
Tarih nefsi için yaşayanları yokluğa mahkum etmekle beraber;
Nesli için maddi ve manevi fedakârlık gösteren kahramanlara zaman ve mekanları aşan bir gönül sultanlığı sunmuştur.
İşte yaşadığı dönem itibariyle işgalci zalimler ve miras yedi hainler tarafından bir eşkıya gibi takip edilip, cani gibi hapishanelerde zehir verilerek öldürülmek istenmesine rağmen;
Tarihe parmak ısırtan fedakarlık örneği göstermiş bir kahramanın masumiyeti adına paslı vicdanları uyaracak, insanlık adına vermiş olduğu hizmetini kör gözlere bile gösterebilecek zamanları aşkın değerli sözünü; kendisini toplumuna ve insanlığa karşı vazifeli gören tüm düşünürlerin dikkatine arz ediyor; bu büyük kahramanlara karşı minnet borcunu onları tanıma ve tanıtma adına zaman ayırmaya davet ediyorum.
GÖZÜMDE NE CENNET SEVDASI VAR NE CEHENNEM KORKUSU.
KUR-ANIMIZ YERYÜZÜNDE CEMAATSİZ KALIRSA CENNETİ DAHİ İSTEMEM.
ORASI DA BANA ZİNDAN OLUR.
MİLLETİMİN İMANINI SELAMETTE GÖRSEM, CEHENNEMİN ALEVLERİ İÇİNDE YANMAYA RAZIYIM, BEDENİM YANARKEN GÖNLÜM GÜL GÜLİSTAN OLUR.
Ruhun şad olsun büyük Üstadım.
Uğruna canını verdiğin büyük davanın karşısında saygı ile eğiliyorum.
YORUMLAR
En Büyük Felaket
Ağlama beyhüde,dünya ya değmez,
İmtihan bu, yasak ağlamak gülmek.
Hem oku hem çalış sonunu düşün,
En büyük felaket imansız ölmek.
Cihadı ekberim nefsimle savaş,
Besmeleden sonra helal lokma,aş.
Öncelikle farzlar sonra iş uğraş,
En büyük felaket imansız ölmek.
Düşünmeden hemen güler geçersem,
Altın diye ben sarıyı seçersem,
Başak değil kuru saman biçersem,
En büyük felaket imansız ölmek
Katılı/YORUM.
Kutlarım.
Muhterem Kardeşim.
Evet Said Kurd-i de ulema ve fuzeladan (fazıl) büyük bir şahsiyet olmakla beraber, Onun kutsal davasını kavmiyetçiliğin dar duvarları arasına hapsedip haklı davsında haksız konuma mahkum etmeye muvaffak olmuşlar.
Oysa yazıma alıntısını yaptığım ve resmini astığım Üstad Bediüzzaman Said NURSİ; dünyaya gelmiş olduğu Doğu Anadolu bölgesinin Osmanlı döneminde soy isim kanunundan evvel insanların doğdukları bölgenin adı ile anılmasından kaynaklanan Kurdi namı ile nadiren anılmasına rağmen kesinlikle menfi bir milliyetçilik davasına bulaşmamış ve asla Kürt – Türk ayrımı gibi bölücü bir faaliyete karışmadığı gibi destekte vermemiştir.
Said Kurd-i’de din mazlum ve mağdurları silsilesi içinde yerini almış bir İslam büyüğü olmasına rağmen adı siyasi istismar sebebi olmuştur. Bundan dolayı o büyük insanı da saygı ile anarken, yazmış olduğu eserleri ile İslam’ı evrensel bir boyuta taşıyan Bediüzzaman Said NURSİ ile karıştırılmamasında fayda görmekteyim.
Sevgi ve saygılarımla.
Necdet EREM tarafından 7/23/2009 4:10:20 PM zamanında düzenlenmiştir.
Tarih nefsi için yaşayanları yokluğa mahkum etmekle beraber;
Nesli için meddi ve manevi fedakârlık gösteren kahramanlara zaman ve mekanları aşan bir gönül sultanlığı sunmuştur.
İşte yaşadığı dönem itibariyle işgalci zalimler ve miras yedi hainler tarafından bir eşkıya gibi takip edilip, cani gibi hapishanelerde zehir verilerek öldürülmek istenmesine rağmen;
Tarihe parmak ısırtan fedakarlık örneği göstermiş bir kahramanın masumiyeti adına paslı vicdanları uyaracak, insanlık adına vermiş olduğu hizmetini kör gözlere bile gösterebilecek zamanları aşkın değerli sözünü; kendisini toplumuna ve insanlığa karşı vazifeli gören tüm düşünürlerin dikkatine arz ediyor; bu büyük kahramanlara karşı minnet borcunu onları tanıma ve tanıtma adına zaman ayırmaya davet ediyorum.
GÖZÜMDE NE CENNET SEVDASI VAR NE CEHENNEM KORKUSU.
KUR-ANIMIZ YERYÜZÜNDE CEMAATSİZ KALIRSA CENNETİ DAHİ İSTEMEM.
ORASI DA BANA ZİNDAN OLUR.
MİLLETİMİN İMANINI SELAMETTE GÖRSEM, CEHENNEMİN ALEVLERİ İÇİNDE YANMAYA RAZIYIM, BEDENİM YANARKEN GÖNLÜM GÜL GÜLİSTAN OLUR.
Ruhun şad olsun büyük Üstadım.
Uğruna canını verdiğin büyük davanın karşısında saygı ile eğiliyorum
saidi kurdi gibisi yoktu
zamanında.
mekanı cennet olsun.
saygılar.
Necdet EREM
Evet Said Kurd-i de ulema ve fuzeladan (fazıl) büyük bir şahsiyet olmakla beraber, Onun kutsal davasını kavmiyetçiliğin dar duvarları arasına hapsedip haklı davsında haksız konuma mahkum etmeye muvaffak olmuşlar.
Oysa yazıma alıntısını yaptığım ve resmini astığım Üstad Bediüzzaman Said NURSİ; dünyaya gelmiş olduğu Doğu Anadolu bölgesinin Osmanlı döneminde soy isim kanunundan evvel insanların doğdukları bölgenin adı ile anılmasından kaynaklanan Kurdi namı ile nadiren anılmasına rağmen kesinlikle menfi bir milliyetçilik davasına bulaşmamış ve asla Kürt – Türk ayrımı gibi bölücü bir faaliyete karışmadığı gibi destekte vermemiştir.
Said Kurd-i’de din mazlum ve mağdurları silsilesi içinde yerini almış bir İslam büyüğü olmasına rağmen adı siyasi istismar sebebi olmuştur. Bundan dolayı o büyük insanı da saygı ile anarken, yazmış olduğu eserleri ile İslam’ı evrensel bir boyuta taşıyan Bediüzzaman Said NURSİ ile karıştırılmamasında fayda görmekteyim.
Sevgi ve saygılarımla.