- 954 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Seni Sevmek
Fırtınalı bir limanda, yokluğunu bile bile aşkı beklemektir, seni sevmek
Yorgun adımlarımla geçtiğim köprülerde adını düşlemektir seni sevmek
Aşkın, çelişkinin, incinmişliğin ve düşlerin rotasıdır gülüm seni sevmek
Bir ömrün nadide anı, bu yüreğin varlığınla gurur duyuşudur seni sevmek
Gelişinle, üşürüm sanmıştım sevdanın yelleriyle. Gelişinle, fırtınalar kopar diye düşlemiştim yüreğimin sahralarında. Sen gelirken, menekşe kokulu baharları özlerim derdim, gönlümün karmaşık kuytularında. Her mevsim alaca yağmurlar taşısa da bekleyişlerime, her mevsim seni götürse de benden özlemin selleriyle ben yine sana sarıldım, içimdeki deli bahar sürgünleriyle.
İki yağmur damlası gibi düşmüşüz oysa seninle ben bu yerküreye. Nice sevdalardan arınıp bir sevda deresinde çoğalıp karışmışız sevginin deli ırmaklarına. Denizlere dökülüp arınmışız maviliklerden. Simsiyah göklere inat gülümsemişiz maviliklere. Yıldızlarla elele tutuşup yalan dünyaya el sallamışız. Kırılan her yüreğe ninniler söyleyip, kendi dertlerimizi unutmuşuz ve bitimsiz yolculuklar etmişiz bu yalan dünyanın kırılgan terkisinde.
Seninle ben, kırık ikindilerde elele, yürek yüreğe, çıkarsız, anlamlı bir sevdanın kucağında yağmur kuşlarını takip edip günlerce, kartal yuvalarına ekmekler taşımışız ellerimizle. Zirvelerde, dağ rüzgârlarıyla dans edip, krater yuvalarına çiçekler ekmişiz sevgimizle. Suskunluklarımıza serptiğimiz umut tohumlarının adını değiştirip, onları bir cam kavanoza koyup sunmuşuz aşk’tan nasibini alamamış nice insanlara.
Seninle ben, savaş alanlarına korkusuzca dalıp, göğsümüzü siper edip, baruta, kurşuna ve atoma, tetik çekmeye hazır ellere bahçemizde yetiştirdiğimiz ’Aşk Gülleri’ni sunup, bir gökkuşağının üzerinde değiştirirdik geçmiş ve geleceğin en acı yazgısını.
Seninle ben, yeryüzünün en sır dolu katmanlarına dalıp, Yunus’un ve Mevlana’nın dergâhında bağdaş kurarak yaşam şerbeti içer, onların huzurunda dualara dururduk. Kızılca kıyametler koparken nice yüreklerde, seninle ben mevsimlerin geçişini durdurur, bahar günlerinde karlar düşürürdük çiçekli dallara, sulara hasret çölleri yağmurlara doyurur, buz dağlarına salıncaklar kurardık.
Seninle ben, yüreklerdeki yaralara derman olur, sevgilerden köprüler kurardık denizlerin üzerine. Martıların kanatlarıyla derinliklere dalar, balıklara dil öğretirdik. Ahtapotların kollarına sevgi dövmeleri yapardık mürekkep balıklarının dilleriyle.
Seninle ben, bu anlaşılmaz devranda bir güne sığdıracağımız bunca işle uğraşmaya hazırken, ellerimiz asla kopmazdı birbirimizden. Terden sırılsıklam avuçlarımıza rüyalarımızı bulayıp, onlarla bir beyaz atın üzerinde dolaşırdık yeryüzünü.
Kırlarda dörtnala koşarken, saçlarının deli eden kokusuyla her şeye katlanırdım inan. Gözlerinin bozkırlarına, yüreğinin denizlerine, beyninin cennetine dalmak öyle yaşama bağlıyor işte beni. Ateşler yansa da içimde, kızılca kıyametler kopsa da çevremde ’Seviyorum Seni’. Seni sevmek, yaşamak olduğu için yaşıyorum. Seni sevmek, yaşarken kıyamet olsa da, Sevdanın Kıyametlerinde çok mutluyum. Çocuk yüreğimin çiçekli bahçelerinde, bambaşka bir dünyanın adamı olduğumu bilmektir seni sevmek. Seni sevmek, en bilinmezliklere bile gülebilmektir.
Anlayacağın bir tanem, bu dünyada misafirliğimin bedelidir ’Seni Sevmek! ..’
YORUMLAR
Hep güzel, çok güzel!.
Öylesi sözcükler serpiştiriyorsunuz ki, bazen demek isterdim ama, genellikle yazdıklarınız yüreğimi sızlamasına sebep oluyor.
Ya çok yaralısınız..
Ya yaralamaya alışıksınız.
İkisi de değil biliyorum hocam.
Siz duygu yazarısınız!
Ve gerçekten kaleminizin gücüne hayranım.
Saygımla..
Kutlarım..
Seninle ben, yeryüzünün en sır dolu katmanlarına dalıp, Yunus’un ve Mevlana’nın dergâhında bağdaş kurarak yaşam şerbeti içer, onların huzurunda dualara dururduk. Kızılca kıyametler koparken nice yüreklerde, seninle ben mevsimlerin geçişini durdurur, bahar günlerinde karlar düşürürdük çiçekli dallara, sulara hasret çölleri yağmurlara doyurur, buz dağlarına salıncaklar kurardık.
Seninle ben, yüreklerdeki yaralara derman olur, sevgilerden köprüler kurardık denizlerin üzerine. Martıların kanatlarıyla derinliklere dalar, balıklara dil öğretirdik. Ahtapotların kollarına sevgi dövmeleri yapardık mürekkep balıklarının dilleriyle.
Seninle ben, bu anlaşılmaz devranda bir güne sığdıracağımız bunca işle uğraşmaya hazırken, ellerimiz asla kopmazdı birbirimizden. Terden sırılsıklam avuçlarımıza rüyalarımızı bulayıp, onlarla bir beyaz atın üzerinde dolaşırdık yeryüzünü.
Kırlarda dörtnala koşarken, saçlarının deli eden kokusuyla her şeye katlanırdım inan. Gözlerinin bozkırlarına, yüreğinin denizlerine, beyninin cennetine dalmak öyle yaşama bağlıyor işte beni. Ateşler yansa da içimde, kızılca kıyametler kopsa da çevremde ’Seviyorum Seni’. Seni sevmek, yaşamak olduğu için yaşıyorum. Seni sevmek, yaşarken kıyamet olsa da, Sevdanın Kıyametlerinde çok mutluyum. Çocuk yüreğimin çiçekli bahçelerinde, bambaşka bir dünyanın adamı olduğumu bilmektir seni sevmek. Seni sevmek, en bilinmezliklere bile gülebilmektir.
Anlayacağın bir tanem, bu dünyada misafirliğimin bedelidir ’Seni Sevmek! ..’
sevmek
sevmek
sevmek olmuş
kaleminin mürekkebi
ve
yüreğinizin ruhu.
saygılar.