- 2124 Okunma
- 19 Yorum
- 1 Beğeni
GÖR BENİ ANNE
Anne…
Şunu bil ki, hiç okumayacağını bilerek yazıyorum bu yazıları. Okuyacak olsan yazamazdım. Üzülürsün belki, belki üzülmezsin…
Küçücük bir kızken, bana kızım demen için gözünün içine bakardım. Öyle az kızım derdin ki bana, duyunca kendimi çok değerli hissederdim. Ama bilirdim, sevmediğinden değil. Nedenini hala bilmiyorum. Ben de sana “ anneciğim” diyemezdim, çok istememe rağmen.
Hep yorgun, hep sinirliydin. İşten gelir gelmez mutfağa koşar, saatlerce yemek yapar, ev toparlar, yanına su istemek için dahi gelsem azarlardın beni. Çocuk kalbim bunu kaldıramaz, sebebini çözümleyemezdi. Oysa ben senin gelmeni dört gözle beklerdim. Karnım aç olduğu ya da ev karışık olduğu için değil, kucağının sıcaklığı için, seni camlarda beklerdim.
Bana türlü oyuncaklar, çikolatalar getirirdin, ama beni öpmezdin anne. Hangi marka çikolata anne gibi kokar, hangisinde anne tadı var hala bilmiyorum.
Hiç üzmedim seni. Erken yürüdüm, konuştum, hatırladığımdan bu yana hep uslu oldum. Seni kırmaktan hayatım boyunca korktum. Kırmaktan ziyade, kızdırmaktan korktum. Hatırlar mısın, bir keresinde arkadaşlarının hediye ettiği sürahiyi kırdığım için bir tokatla dudağımı patlatmıştın. O sürahiyi kırdığımda yedi yaşındaydım. Küçücüktüm…İsteyerek kırmamıştım ki. Küçük ellerimden kayıverdi bardak. Evde hep yalnızdım, yanımda su verecek bir annem olsaydı, ben o sürahiye tutar mıydım anne? Sen işten dönene kadar korkular içinde ağladım. O beklemek var ya tokadından acıydı, ama sen bunu bilemezdin, yorgundun, sinirliydin çünkü. Dudağım kanayınca, sarılıp öptün beni, ağladın. Özür diledin. Seni seviyorum bile dedin. Biliyor musun, aynı tokadı yiyip, aynı sarılışını yaşamak için kaç bardak kırdığımı. Ama ondan sonra hiç birinde sarılıp öpmedin, özür dilemedin. Sana göre, huysuz, terbiyesi bozuk, başı boş bir çocuk olmuştum artık. Her gün bardak mı kırılırmış. Ama her gün küçük bir kalp kırılıyordu anne. Pahası daha mı azdı.
Dövdüğün zamanlar, gözlerimi kırpmadan yüzüne bakardım. “ Arsız bir de bakıyor “ der, daha da hiddetlenirdin. Neden gözlerimi gözlerine diktiğimi biliyor musun anne? Gerçekten annem olup olmadığını anlayabilmek için. Bir annenin hangi şartlar altında evladını hırpalayabileceğini kavrayamadığım için. O an düşünürdüm, göz bebeklerim ona benzemiyor, benim kaşlarım onunki gibi değil…Acımazdım böylece düşünürken. Asıl odama gidince acırdı her yanım.
Şimdi biliyorum mutsuzluğunun, öfkenin, tahammülsüzlüğünün sebebini, ama neye yarar anne. Benim çocukluğum, pencere önünde anne beklemekle, alelacele yedirilmiş yemeklerle, hiç başlanmamış oyunlarla, hayal kırıklığıyla geçip gitti bir kere. Ne senin acıların diner de, ne benim çocukluğum, genç kızlığım geri gelir.
Bazı geceler, babamla kavgalarınızı duyardım. Öyle bağırırdınız ki, korkudan bildiğim tüm duaları okur, birbirinizi öldürmemeniz için Allah’a dualar ederdim. Uykuya dalsam bile, sonu gelmez kabuslar görür, yine de yanınıza gelemezdim. Kavga geceleri kalkar, odanızın kapısını dinler, yaşayıp yaşamadığınıza bakardım. Ses gelmeyince usulca kapınızı açar, uyuduğunuzu anlayınca hafifçe yanaklarınızdan öper tekrar odama dönerdim. Kaç kere duydum babama “ Ah şu kız olmayacaktı ki, seni gör nasıl terk ederdim” dediğini. Ben senin yükün müydüm anne? Bu yüzden mi sinirliydin hep?
Bunları sorgulamanın ne anlamı var ki artık. Sizin yüzünüzden, sizin gibi olmayacağımı düşünerek kocamı kendime ilah yaptım. Kapı çarşı bilmedim. Evimin hizmetçisi oldum. Ama hep korktum, hep korktum…”Dilinden bıktım “ diye bağırıyordu sana babam. Ben bu yüzden hep sustum. Sustukça suçumu kabul etmiş sayıldım. Sizin yüzünüzden anne!
Evlenme yaşın geldi dediğinizde, henüz yirmi yaşındaydım. “Neme lazım, kız kısmı, bağlayıverelim başını” derdi hep babam. Sizin istediğiniz adamla evlendim, yok dedim mi, karşı geldim mi anne? Peki o zaman neden, dün gece kapınıza geldiğimde, “İstedin verdik, şimdi hiç şikayet etme” deyip, tırnak izi, dayak çürüğü dolu yüzüme baka baka, beni kocamın yanına geri gönderdiniz?
Kapıyı açıp, halimi gördüğünde, “ Ne olmuş kız sana? “ dedin de neden sarılıp yaralarımı öpmedin anne? Küçükken şımarmayayım diye babam, zamanın yok, yorgunsun sinirlisin diye sen öpmedin. Arkadaşlarım düşünce, dizlerini öptürmek için eve koşarlardı, ben kendi yaralarımı kendim öperdim…
Sen de kocandan çektiğin halde, neden beni geri gönderdin? Neden illa geleceksen çocuğunu bırak öyle gel dedin? Ben senin gibi değilim ki anne, ben sana hiç benzemiyorum, göz bebeklerimiz bile, kaşlarımız bile benzemiyor…
Senin yerin iyi kötü kocanın yanı dediniz. Gelinlikle giren kefenle çıkar dediniz. Bir gece misafir edip, kucağımda çocuğumla geri gönderdiniz. Ben o evin kapısını nasıl açtım, terk ettiğim adamın evine boynu bükük nasıl girdim biliyor musunuz? Siz ,”olsun yuvası yıkılmasın da” diye sevinip balkonda kahvaltınızı yaparken, ben bir ton hakaretle karnımı doyurdum. Bana ne dedi biliyor musun anne? “ İyi bir kumaş olsaydın, anan kabul ederdi seni!”
İyi bir kumaş olmamak nedir anne? Öğretsene bana, ilk kez duyuyorum. Zamanınız yoktu ödevlerimi yaptırmaya, şimdi emeklisin zamanın var, hadi öğret bana…
Hep söyler durursun ya eş dost toplantısında, yirmi yıllık çalışmışlığımı kızımın çeyizine yatırdım, ama evi harika oldu diye, lanet olsun sizin, ihtiyacım olan şefkatten çalıp düzdüğünüz çeyize. Ne oldu aldığın halılar anne, kana boyandılar kaç kere, lekesi bile çıkmadı. Aldığın yatak odasının her parçasına, şu kafam kaç kere vuruldu biliyor musun? Olmaz olaydı sizin çalışmanız. Sokaklarda dileneydik hep birlikte keşke. Aç kalaydım ama ellerin elimde uyuyaydım.
Babama da söyle elimden tutup götürmediği bütün parklar adına ona teşekkür ediyorum. Dizine oturtup, anlatmadığı masallar için teşekkür ediyorum. Verdiği paranın üzerini getirmedim diye, kafamı dört duvara çaldığı için teşekkür ediyorum.
Şimdi gençlik bunalımlarınız geçti. Sakin bir hayat sürmektesiniz. Eviniz de var bahçe içinde. Bir köşecik de bana ayırmadığınız için teşekkür ediyorum ikinize de. Hizmetçiniz olurdum, ele hizmet edeceğime size hizmet ederdim. Ses çıkartmaz otururdum bir köşede. Ama yok, böyle kalsın daha iyi…Kölelik eder, dayak yerim de, elden diye sineye çekerim. Ama sizin ne bana ne yavruma hor gözle bakmanıza tahammül edemem artık.
Söz, gelmeyeceğim kapınıza bir daha. El alem ne der değil mi sonra? Ama anne, bari bu sefer sarılsaydın bana, öpseydin yaralarımdan.
Gökyüzünde bir yıldız buldum kendime. Geceleri uyumuyor, sen niyetine onunla dertleşiyorum. Sana çok benziyor, ne ısıtıyor, ne konuşuyor. Duruyor öylece.
Yine de beni sevdiğinden şüphe etmiyorum, yemin olsun. Ama keşke birazcık belli etseydin be anne…
Ak düşen saçlarından öpüyor, sana sonsuz sevgilerimi gönderiyorum. Lütfen rüyanda beni gör.
Anne….
YORUMLAR
''SEVGİ'' herşeyin ilacı değil mi?..
Bilhassa çocuklarımıza vereceğimiz sevgi,
tıpkı eğitimin temeli gibi.
Böyle nice çocuklarımız var ki..
O güzel yürekleri hiç bir zaman çöllenmesin.
Bir kız annesi olarak çok duygulandım ve açık söyliyeyim tüylerim diken diken oldu.
Sizi samimiyetimle yürekten kutluyorum.
Sevgilerimle.
Sevgili Aynur, yüreğim ağladı, gözümden yaşlar akmak üzereyken okudum kurgu olduğunu. Kurgu olduğunu okuduğumda derin bir "ohhh" çektim.
Nasıl da böyle kurguladın be tatlım:))Yüreğimi yaktın. Yok benim çevremde böyle bir şey. Başka diyarlarda oluşuna derin üzüntüm. Hiç kimse böyle şeyler yaşamamalı.
Yüreğine sağlık diyemiyorum canım, kalemine sağlık. Sevgiler.
Beni çoook ağlattınız sonra ilk yorum sayfasında kurgu olduğunu görünce bir ooooh çktim doğru böyle annelerde vardır bende kız çocuk sahibiyim çalışıyorken bende fazla ilgi gösteremedim hatta bir de oğlum vardı onu çok sever kızımı itiraf edeyim ki ayırt ederdim ama niye hep içimden bir ses oğlumu erken kaybedeceğimi söylerdi çok korkuyordum oğlumu kaybetmekten onun için kavga etseler farkında bile olmadan oğlumu tutardım tabii çok üzülürdüm ki birde öğretmendim psikolojiyi çok iyi bilirdim güya........ oğlumu 26 yaşında askeri doktor çıktıktan sonra benim kullandığım araba ile yaptığım trafik kazasında kaybettim şu anda kızımla damadımla ve iki torunumla birlikte oturuyorum emekli albay olan eşim de kazadan sonra sen yaptın kazayı diye antolojiden bir kadın bulmuş vee ayrıldık...... bak arkadaşım benim yazdıklarım gerçek ........çok güzel ve doğru konulara değinmişsiniz benim gibi anneler var ama kızıma sorun çok iyi benim annem der herzaman arkasındayım hele babasının yaptıklarından sonra eşimde bana böyle yaparsa diye korku içinde ........kutlarım yazınızı sevgilerimle ayten uçar çıkrıkcı
hüzünler ve gerçekler...
sevgisiz ortamda büyüyen çocuğun yaşadığı sorunlar..toplumun gerçeklerinden biri demeyeceğim..tek bir konuya değinmemişsiniz...
birincisi; sevgiyi gösteremeyen anne ve baba tutumu..
ikinicisi;anlaşamayan eşlerin durumu
üçüncüsü; anne ve baba arasındaki sorunun çocukta bıraktığı etki..
dördüncüsü; çocuğun geleceğinde ailenin baskısı..
beşincisi; yanlış evliliklerin yanlış sonuçları
altıncısı; ailenin çocuğuna tutumunun çevrede de aynı olması...
yedincisi; ailenin sahip çıkmadığı çocuğunua elinde sahip çıkmayacağı...
sekizincisi; mutsuz bir aile yaşantısı..
daha da vardır da..
ben şimdilik bunları çıkardım..
herzaman ki gibi yazınız doğru ve harikaydı..
saygılarımla..
'' Hangi marka çikolata anne gibi kokar, hangisinde anne tadı var halâ bilmiyorum.
.........................................................................
Biliyor musun, aynı tokadı yiyip, aynı sarılışını yaşamak için kaç bardak kırdığımı ?
.......................................................................
Arkadaşlarım düşünce, dizlerini öptürmek için eve koşarlardı, ben kendi yaralarımı kendim öperdim…
........................................................................
lanet olsun sizin, ihtiyacım olan şefkâtten çalıp düzdüğünüz çeyize.
........................................................................
Ama anne, bari bu sefer sarılsaydın bana, öpseydin yaralarımdan. ''
Bu satırlarınızı göz yaşlarımın ıslaklığı ile kirlettim Sayın Yazar ! Bağışlayın lütfen.........
böyle bir yazı nasıl kutlanır bilmiyorum. bu sayfalarda o kadar çok kullanılıyorki bu kelime, bu yazınızı okuyunca sıradan bir kutluyorum olmasından endişeliyim. kutluyorum diyeceğim yine de ama bu gerçekten kutlanması gereken bbir yazı. bu yazıyı sepete atıyorum. kısmet olacak her veliler toplantısında giriş konuşması olarak okuyacağım inşallah. çocuklarımız gerçekten anne sevgisinin çeşit çeşit hal ve sözlerle gösterilmesine o kadar muhtaçki. ve iyi bir eğitimin temelinde de bu sevgilerin olması ve gösterilmesi mutlaka gerekli. çocuklar acıkır, anneler doyurur. bıkmaz usanmaz. ama asıl açlıkları sevgidir. niçin doyurmazlar anlamıyorum. nefreti göstermekten utanmıyoruz, sevgiye gelince ayıplıyoruz, kınanıyoruz. bu memlekette çocuğunu öpmeyen anne ve babalar var biliyor musunuz.
selamlar
tamam şimdi anladım.Ama o özür işi olmadı can arkadaşım.Bilmediğim için sordum.Bilmediğimi sormaktan ne çekinirim ne utanırım.Hele senden öğrendiğim ne çok şey var biliyor musun.Mesela gölme etme hikayesini biliyordum ama adamın adının Diyojen olduğunu senin yazından öğrendim.bu şu an aklıma gelen.Daha ir sürü şey var.hepsi için ben sana teşekkür ederim.
nitemtran
Neyse, iyi oldu eski yazılarını okuduğum. Neme lazım, salak sepelek bir yorum, bir eleşiri yazar da ...
Yazın gerçekten de çok vurucu. Okurların yorumlarını okudum, hepsi derin kederlere gark olmuşlar. Ağlamayan kalmamış. Biz de okuruz ama di mi?
Neriman hanım, üzdüysem özür dilerim.Niyetim kimseyi üzmek değil biliyorsunuz.Ama çocuklar konusunda takıntı derecesinde hassasımdır.Herkes de öyle olsun istiyorum.güzel paylaşımınız için teşekkür ederim.
Lizeyam, ne olur azcık benim kültürüme in.Bonzai de ne? Af buyur da gerçekten bilmiyorum.Bazen öyle kelimeler yazıyorsun ki, internetten araştırıyorum.Bir de Eminali hocam var o da senin gibi sözlüksüz okunmuyor :) Çok okumanın faydaları bunlar olsa gerek.Güzel bir kültür.Ben hep eski türk romancılarını okuduğum için bonzai ye yetişemedim.
Bunun kurgu olduğunu yazınızın başında niye demedinizde,gecenin 03 de beni ağlattınız?
Yazınızı okurken ,hem siz oldum hemde anneniz oldum.Hayatımın her kesitinden bir parça buldum,ağlamam biraz da ondan sanırım.24 saat nöbet tutup ayaklarıma kara sular inmiş bir vaziyette eve gelip yatınca,kızım veya oğlum başıma gelip "anne susadım,acıktım " demese bari diye dua ediyordum.
Sevgim içimde kabardıkca kabardı ama şu eşek arısı sokasıca dilimden dışarıya çıkamadı.
Allahtan ki çocuklarımı, deyim yerindeyse birazcık arsız yetiştirmişim ki,tepeme çıkarak,sırtıma zıplayarak,bazende gıdıklayakar beni yumuşatıyorlardı ki,"sizi eşek sıpaları deyip" azda olsa kovalamaca oynuyorduk.
şimdi oğluma sarılmak istesem ,"saçımı bozuyon"diyor.
kızıma sarılmak istesem,"bana bebekmişim gibi davranma "diyor.
Ben yazınızdan payıma düşeni aldım.Darısı yeni anne adaylarının başına.
Sevgi ve saygılar
ne hazin bir sesleniş bu böyle!!!
acı bir gerçeğin dile getirilişi..
kutsal aile dediğimizkurumun ana ve babaları, bonzai ağacına dönüştürülmüş evlatlar yetiştirince hayal kırıklığı aşılmaz bir yara oluyor.
toplumun derin yarasına dokunmuşsun aynur..usta kelemin yine beni çekti..sıklmadan ilgiyle okudum..ayrıca olaylara bakış açın objektif..
tebrikler arkadaşım.
Tahmin ettim zaten canım rkadaşım. İlk başındaki satırlarda çalışan annelerin sorunları vardı ve benim ilgimi o kısım çekti zaten. Şimdi bakıyorum kızıma da 20 yaşında. Ve ben de aynı hataları yaptım. Bebekti ben tam sevemeden işlere başlardım. Sonra brden soğuma belirtileri gösterdi bana karşı. Kucağıma gelmiyor ve benim yüzüme bakmıyor. Aklım başıma geldi ve anlaım hatamı. Sonra bir aha o hatayı yapmamaya çalıştım. Şimdi büyüdü ama kucağıma sığmıyorartık. Yoksa kucağıma alıp eveceğim de. Çok güzeldi aynurum. Sevgilerimi göneriyorum sana. Puanım 10
Tamamen kurgudur. Ama etrafımız bu kızlarla dolu. Lütfen özellikle kız çocuklarına daha bir belli edelim sevgimizi. Ve her şartta onlara sahip çıkalım. Yarın geç olacak sonra. Çalışıyoruz diye küçük ruhlarını ihmal etmeyelim.Özellikle bu kısma dikkat çekmek için yazılmış bir yazıdır.