- 820 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HACER KADIN
Seyfi o gün çok telaşlıydı ve için içine sığmıyordu.Koşar adımlarla eve gelmişti. Kapının eşiğinden içeri adımını atarken sendeledi, kardeşi yine oynadığı bilyeleri toplamadan gitmişti.
’Ana, anaa, anam’
Hacer kadın unlu ellerini üstüne silerek, hiç rahat yok şu çocuklardan diye düşündü.
’Ana, ana diyorum...’
’Ne var yine ocağı tütesice? ne bu heyecan?’
’Ana, kınalı kuzu doğurdu, yetiş gari’
’Deme oğul essah mı? nerde şimdi?’
’Otlakta ana otlakta’
’Ey akılsız oğul ne işin var burda? sürü çobansız ne hal olur?
’bilemedim ana heyecan tuttu.’
’hemen babana haber et, benim ocakta ekmeğim var!’
’Ana kusura kalma ilk defa başıma gelir bu hal bilemedim ne edeceğimi’
’Tamam tamam babana yed hemen’
Hacer kadın yıllardır şahid olduğu bu olayı alışkanlıktan olsa gerek hiç yaşamamış gibi ocağın başına döndü.Akşam olmadan ekmeği pişirmeliydi.Yorgunluktan içi bayılmıştı,elinden tutanda yoktu ki? bi şu körpe yeni yetmeyle, halden bilmez köşe başı döşeği gibi duran herif vardı. Yaradan verseydi bir kız çocuğu elindende tutardı hiç olmassa, ama bu Mevlanın taktiri idi.Seyfiye hamile iken samanlıktan düşünce bu körpenin bile kurtulması müjdeydi.
Aman be koca kadın yine çenen düştü diye kızdı kendi kendine ’Akşama Hasan Efendi sofrayı tam görmesse homurdanır şimdi, zaten başka yaptığıda yoktuya?
Akşam olmuş Hacer kadının yemeğinden gelen koku odayı bulamıştı, çokta yorulmuş adeda canı çıkmıştı, canıda çıkmadan bu telaşı bitmeyecekti.Yarın yine erkenden kalkacak ocağa suyu koyacak, avluyu yıkayacak,çamaşırları yıkayıp serecek,odun kırıp ekmek yapacak, daha koyunlar vardı.Her günü böyleydi can mı dayanırdı.Ama Seyfi sini yüzündeki o sevinci görünce yorgunluğu uçuverdi.Yeni doğan kuzuyu o kadar sevmişti ki bitmiyordu hikayesi hiç.
bulaşıklar yıkanmış bir köşede azıcık dinleniyordu Hacer kadın o kadar yorgundu ki Seyfinin ’baba kuzu benim olsun mu?’ sorusunu bile hayal meyal hatırlıyordu...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.