Heval...
Bir yanımız vurulan insanların mahzun bakışları, bir yanımız vuran insanların gurur dolu ses tonları, kayıp bir kentin sokak aralarında kendini rüzgara kaptırmış kağıt parçası içine saklı zaman.
Bir kaç şey daha öğrenip, yaşadıktan sonra huzurla ölebilirim diyen bir kızın dağ yamacı sevgili hayali, uçuruma emanet duygular, birikmiş kinler, acı dolu hatıralar, gece karanlığına denk düşen adımlar ve umulmadık bir an kulağımıza değen ölüm melodisi kurşun sesleri...
Anne yüreği ne kadar da acıya alışkın.
Saçlarını tel, tel ördüğü kız çocuklarını teslim ederken kayalıklar arasında süre giden bir hayata, söylenmemek içten bile değil, anne yüreği ne kadar da acıya dayanıklı, oysa yakılan ağıtlar ruhu bedeninden ayırıyor...
Vurun çocuklar vurun, bin yıllık insanlığımızı hiçe sayın, korku duymayın vurun, yarının zaman birimi değişmeyecek nasıl olsa...
Akşam bir şeye inanan, sabah bambaşka bir şeyi kabul eden insan topluluğu halinde var olabilmenin kadere sorgusunda yaşıyoruz ve kimileri akşam inandığını sabah inkar eder halde yaşama akıyor ve canımızı yakan tüm acıların ismi, saklı bir dilekçe arasında kalıyor.
Onuruna leke düşürmüş kirli bir sahnenin izleyicileriyiz.
Şarkılara iman etmiş bir kızın düş dünyasına kurşun kırmızısı ile girdiğimiz gün, kötülüğü yazan tarihçiler kaybettiğimizi kazanmak için söylediğimiz yalanlara şahit oldular.
İsimlerimizi ayırdık, hayallerimizi ayrı tuttuğumuz gibi....
Fırat kenarı yaşlı ırkın gözyaşları arasına gizlenmiş yaşamlar, gece karanlığı adımlar, hasar görmüş çocukça duygular, güvenden yoksun anneler, yarını olmayan babalara emanet hayatlar ile dolu ve üzülmemek, yıpranmamak elde değil.
Ve bir gün peygamber buyruğu duyulursa, uzaklara dalgın bakan gözler geleceğini papatya yaprağına sarılı bulursa, düşen her kuru gül dalı, yanakları nar çiçeği çocukların gözleri önünde yeşeren bir fidan olursa, o an haykır tüm dünya’ya senden uzak şehirlerde sevinç çığlığı duyulsun…
Ve zaman nasırlı ellerin arasında toprağa düşerken, bir eliyle başak diğeri ile gelecek günlere hasat biriktiren kızın dokunulmamış dudaklarında dökülen cümlelere şahit olsun...
Bir kaç şey daha öğrenip, yaşadıktan sonra huzurla ölebilirim....
.....