Muhasebeci Rahmi’den bir mektup
Nedir bu hüzün dolu durgunluk,
nedir bu keder?
Bilmem, bilsem sormazdım zaten. İnsan hiç bildiğini sorar mı?
Belki güneş bulutların ardında, ben de buradayım ondan ayrıyım diye olabilir.
Ya da bir şeye kızmışımdır, ne bileyim; mesela şu dünyanın sorun dolu, çile dolu zelzelesine…
Yahut bakkal Hüseyin’in yine içi borç dolu o kara kaplı defterine…
Maddi, manevi her şeye…
Sana da mı?
Yok, yahu sana ne diye kızayım ki durduk yere.
Tamam, özledim. Deli gibi hem de ama
çağlayanlar bile hiç kaynağına kızar mı?
Gürül gürül akarlar, nefretlerinden ayrılığa duydukları, taşı kayayı dövüp, dağları dümdüz etmelerinin sebebi de budur.
Peki, ben ne yapayım, neyi parçalayayım da rahatlayayım?
Biliyorum sabır diyeceksin, az kaldı uzun zaman değil ki, göz açıp kapayıncaya kadar geçer diyeceksin.
Ama dayanamıyorum, inan ki deniyorum. Ama ama ama…
Offf… Olmuyor işte. Ne zaman gözümü kapasam, suratın geliyor karanlığın içinde önüme.
Rüyalarımda uçan halı üstünde olduğunu görüyorum, ulaşamıyorum sana orda bile maalesef.
Artık uyuyamıyorum zaten pek, yanım boş, içim boş. Anasını sattığımın dünyası bomboş!
Her şey manasız, hiçbir şey heyecan uyandırmıyor.
“Eeeessskiiiiciiii!”
Barış Manço’nun “domates, biber, patlıcan” şarksında olduğu gibi nerden çıktı bu davetsiz misafir gecenin gece yarısı? Şey ettiğimin sesi!
Ulan insana harflerle baş başa kaldığında bile rahat yok be!
Çokça anladığın gibi güzelim, çok mutsuzum.
Martılar… Bırak onları, o çirkin kargaların yanında bile birileri var.
Karga olarak değil hem de, insanlar karga seviyorlar artık, çok mübarek hayvanmış, işte İstanbul’un fethini kuş bakışı seyretmişmişler diye. Zarttı zurttu besliyorlar durmadan.
Bense aç,
hem de yalnız,
kime yazdığımı bile bilmediğim bu mektubu, sonlandırıp, artık yalnızlığıma; inzivaya çekiliyorum.
Desem, diyebilsem ne güzel olurdu hâlbuki
Oysaki ben bahtsız bir yaprak gibi, ağaç olmayan çölde,
rüzgârla kızgın kumlara çarpa çarpa savrulup, çöl bitsin diye dua ediyorum durmadan.
Yine bilmiyorum bu satırları kime yazdığımı,
Gelecekte beni neyin beklediğini de ama
Sanırım bu düşünme olayı, benim gibi bir oduna bile bir şeyler kattı.
“Ama” demeden de edemiyor insan,
millet İstanbul’u gözleri kapalı dinleyip, bir yer buluyor,
bense içinde gözlerim açık yolumu kaybediyorum, şu talihin işine bak!
Neyse ey yabancı, bu yazının ismini bile daha bilmediğim ya da koymadığım sahibi,
Ben, Muhasebeci Rahmi,
Bu gecelik de benden bu kadar. Benim güzeller güzeli yalnızlığım,
Kendine çok ama çok iyi bak…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.