- 933 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Tüm Aşkların Ana Fikrisin
Bugün seni göremeyecektim. Hatta yarında… Senli düşlerime sarılıp uyurken sabaha sesinle uyanmak için sıkı sıkıya tembihlemiştim ya!
Gecenin son anına kadar seni içime doldurup, tüm göremeyeceğim anlar için dua ederek ezanla birlikte terk etmiştim kendimi uykuya. El sallamıştın camdan ben giderken. Sımsıkı sarıldım ve uyudum sana.
Telefonun sesi uykularımı bölerken artık hiç kızmıyorum. Yine öyle oldu. Neredeyse bir sevinç çığlığıyla telefonda “canımmm” yazan aramayı gördüğümde bağıracaktım. Ama tüm çığlıklarım, seslerim ve duygularım sana o kadar kilitlenmişti ki bana bir sevinç çığlığı atmak için bile ses kalmamıştı…
Seni seviyordum ve sesinle güne başlamak bile bütün günü bir harabeden kurtarabilirdi. Öyle de oldu. “Canım” diye açtığım telefonda “canım” diye beni karşılayan aşk perimi taparcasına dinledim. “Biraz daha uyu” diyordun. Evet belki de biraz daha uyumalıydım. Sımsıcak sesine sarılıp uzandım tekrar…
Tam olarak yataktan çıktığımda güneş doruğuna ulaşmıştı. Ama biraz mahçup, biraz dingin ve sessizce yol alıyordu. Yüreğime hafifçe gülümsüyordu. “Bugün gelmeyeceğim sana, geçip gideceğim şimdi. Yarın da gelmeyeceğim, Pazartesine ise söz veremem, belki.” Diyordu. Asılmak istedim o an güneşin altın saçlarına. Bir ucundan yakalayıp gözlerinin sana varmak istedim.
Son noktasına kadar gücümün kullanmalıydım. Şimdi bugünün ve yarının sensizliğini taşıyabilmek için güç toplamalıydım. Önce dünü çıkarttım hafızamdaki yerinden. Birbir okşadım sen olan her saniyeyi. Ara sıra göz göze gelip onca kalabalıkta ve onca gürültüde birbirimize akışımızı seyrettim bir daha. Hep seni duyuyordum ben ve hep sana aşık oluyordum yeniden. Yerimden kalkıp birden boynuna sarılacak ve dudaklarında duaya duracaktım… Neredeyse tüm insanların içinde bunu yapacaktım! Yürürken ne kadar da yardımcı oluyordu bir dost bize. Sırf yan yana kalalım diye bir diğer dostu alıkoyuyor, onunla sohbete koyuluyor ve adımlarını sanki bilerek yavaşlatıyordu. Bende sana sevgi sözlerini haykırarak olmasa da hafifçe çığlıklarıyla yüreğimin söyleme fırsatı buluyordum.
Dünü sarmıştım şimdi bütün bir günüme. Hiçliğe doğru ilerleyen zamanın öfkesini dindirmek adına daha da geçmiş senliliklerimi koydum sonra masaya… Hiç yaşamadığım sensiz anların hepsini güzelleştirsin diye baştan başa sarıldım tüm senliliklerime…
Kahvaltımı hazırladığımda sanki öğle yemeğini yiyecektim. Çay için iki bardak koydum masaya. Birinde ben diğerinde sen dudaklarını gezdirecektin ve dudaklarım dudaklarının tadında yudumlayacaktı çayı. Seni sevmek ne büyük ibadetti. Yine içime huzur doluyordu. Tanrım diyesim geliyordu sana ama o zaman seni ulaşılmaz göklere kaptıracaktım. Benim ol diye yeryüzünde kalmanı diledim. Nefesinde nefes alabilirdim ancak. Gökte olsan ya ulaşamassam! İçime bir serzeniş doluverdi. Hemen sıyrılmalıydım karanlık odalardan. Ve hemen fotoğraflarını açtım… Ahhhh siyahım… İşte şimdi gözlerinde tütsüle bedenimi. Tütsüleki kutsal ırmakların kokusu sarınsın etlerime…
Sensiz geçen günler amaçsız oluyor, biliyor musun? Bugün de öyle. Hafızamdaki sensizliğe sığınıp her ne kadar kurtulmak için çabalasamda hiçliğe düşüveriyorum. Hiçlik yokluğunun alfabesidir bir tanem. Ben o alfabeden hiçbir harfi koymuyorum usuma. Özlem kıskıvrak yakalamışsa bile sen özlemin ertesi gelecek sevda dalgalarınla alıyorsun, kurtarıyorsun beni…
Seni istiyorum. Her dakikamın içinden geçmeni, her saniyeme hükmetmeni… Ben sensiz hiçbir anı yaşamıyorum.
Nasıl ki aşk binlerce kitaba girmiş bir konu ise, sende tüm o kitapların ana fikrisin.
Şimdi pazartesi geleceğin düşlerime sığınıp özlemlerimi avutuyorum. Gel! Siyahi arzularımın perisi. Gel! Bedeninle yak bedenimi, gözlerinle söndür ve dudaklarınla sıyır yalnızlığı üstümden.
Seni seviyorum. Bekleyeceğim tek varlıksın. Özlemlerime aşk rüyaları sürdüm ve seni bekliyorum aşk ülkesinin perisi….
Tut ki birlikteyiz şimdi. Göğsüne düşmüş başım…