- 551 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK -7
Yüzündeki endişe dolu ifadeyi, her zamanki sert ifadesini değiştirmeye gayret göstererek, yemeğini yemeğe başladı. Bir taraftan, yemeğini yiyor, bir taraftan da astsubay ile konuşmalarının muhasebesini yapıyordu kendisiyle. İçinden “ İyi bir şey yapmadım o gün kahvehanede. Bak adam kuşkulandı ve düştü peşine. Ayıkla şimdi pirincin taşını. Allah verede onlar burada otururken, gören olup ta ağaya farklı anlatmasa. Bir de zaten Gülistan için sıkıştırıyor ağa, o moruk Cabbar için. Allah’ım bana yardım et. “ stresin ve yorgunluğun etkisiyle yüzünü buruşturdu. Kaşığını tepsiye bırakarak, sofradan kalktı ve yerine geçti oturdu. Televizyonu açarak, haber programını seyretmeye başladı. Haber programını seyrettikçe daha da morali bozuldu. Trafik kazaları, şehit askerlerin haberleri ve üstüne de bombalanma haberlerini izleyince, kumandanın kapatma düğmesine basarak, sertçe kenara attı kumandayı.
Karşısında oturan oğulları bu haline bir anlam verememişler, sorgulayan bakışlarla onu seyrediyor, bir taraftan da birbirlerine bakıyorlardı anlamsızca. Durumunu anlamak için babasına havadan sudan bir şeyler sormaya kalktı Abdullah. Ama cevap yerine suskunlukla karşılaşınca, kardeşlerine işaret etti dışarı çıkmaları için. Odanın dışına çıktıklarında ;
“ Babam bu akşam çok durgun. Her an patlayabilir. En iyisi biz dışarı çıkalım. Kahvehaneye gidelim mi?”
Hep bir ağızdan ,
“ Olur gidelim ama kim söyleyecek gideceğimizi “
Dedi kadir. Abdullah ;
“ Tabii ki sen , oğullarının içinde en küçüğümüz sensin ve seni hiç kıramaz. Hoş bizi de sever ama, senin ayrı bir yerin var onun yanında. “
“ Tamam ben söyleyeyim o zaman. Siz bekleyin burada . “
Dedikten sonra, babasının yanına girdi.
“ Baba, biz ağabeylerimle kahvehaneye gidebilir miyiz ? “
“ Tamam oğlum, ama fazla geç kalmayın. Merak etmeyeyim sonra. Haydi güle güle gidin. “
“ Allah ısmarladık baba. İstediğin bir şey var mı ? “
“Yok oğlum, giderken Gülistan’ a söyle de bana bir kahve yapıversin. Ana’ nın işi yoksa buraya gelsin. “
“ Olur baba ! Hemen söylüyorum. “
Dışarı çıktı ve kapıda bekleyen ağabeylerine bir göz kırparak, mutfağa doğru yürüdü. Dışarıdan getirdiği taşıma su ile bulaşıkları yıkayan kardeşine babasının isteğini ilettikten sonra çıktı dışarı. Annesini mutfakta görememişti. Aklına babasının annesini yanına çağırdığı aklına geldi ve tekrar içeri girdi.
“ Gülistan anam nerede ? Babam çağırmıştı onu “
“ Anam’ ın başı ağrıyordu. Bir ilaç içti ve odasına gitti ağabey “
Dedikten sonra, ellerini aceleyle durulayarak, havluya sildikten sonra dışarı çıktı.
Kapıya geldiğinde kapı kapalıydı. Bir iki defa tıklattı. Ses gelmedi ve sonra kapıyı açarak içeri girdi. İçeri girdiğinde annesini yerde yüzü koyun ve bayılmış halde buldu.
“ Ana ! ana ne oldu sana ! ses ver ne olur hadi korkutuyorsun beni ! Ağabey buraya gelin “
O sırada bütün ağabeyleri onun seslenişiyle kapıya gelmişler, merak ve heyecanla bakıyorlardı içeri.
“ Gelin ! bakmayın öyle. Annemi çevirelim. Haydi çabuk olun !
İçeri giren ağabeyleri sarsmaya çalışarak, annelerini yatağın üzerine aldılar. Odada bulduğu kolonyayı eline alan Gülistan telaşla annesinin yüzüne sürmeye ve burnuna tutarak koklatmaya çalışıyordu. Yavaş yavaş kendine gelmeye başlayan Kezban, gözlerini yavaşça açmış, etrafına kısık gözlerle bakıyordu. Epey bir süre bu şekilde kaldıktan sonra ,
“ Ne oldu bana ! neredeyim ben ! “
“ Ana! Başınmı döndü. Seni yerde buldum. Ağabeylerimle zor taşıdık yatağına. “
“ Başım ağrıyordu. İlacımı aldım ve odaya geçtiğim sırada başımda bir ağırlık hissettim ve sonrasını hatırlamıyorum. Tansiyon ilacımı almıştım saatinde oysa. Tansiyonum çıktı galiba. Sıcaktı bugün.O etkilemiş olmalı.
“ Allah korumuş seni ana. Seni bize bağışladı. “
“ Evet kızım, bir an öleceğimi düşündüm ve içimden dualar etmeye çalıştım ama dilim dönmüyordu bir türlü, hiçbir şey söyleyemiyordum. “
“ Tamam ana, kendini yorma şimdi. Dinlen. Yarın ben sağlık ocağından doktor ile hemşireyi çağırırım. İyi olursan da biz gideriz. Ama şimdi uyumaya çalış. “
Annesi kendine geldiğinde Kadir, babasının yanına giderek durumu anlatmıştı. Ökkeş’ in yüzü bembeyaz bir şekilde kapının önünde karısına bakmaktaydı. Heyecanla içeri girdi. Onu gören Kezban, hafifçe gülümsedi ve sızıp uykuya daldı. O gece boyunca karısının başında, nefesini dinledi Ökkeş. Yüzünü seyretti sabaha kadar.
Çok seviyordu onu. Onu bir düğünde görmüş ve çok beğenmişti. Çok güzeldi Kezban. Bir fırsatını bularak, kenarda konuşmuşlardı kısa da olsa.O kısa konuşmada buluşma yerlerini bile belirlemişlerdi. Sonra da çeşme başlarında kaçamak bakışlarla bir birlerine baktıklarında anlarlardı buluşma vaktini. Bir gün Kezban, üzgün bir halde geldi buluşma yerine. Onu isteyen biri vardı ve babasının vereceğini söyledi. Ökkeş yıkılmıştı. Hemen anasına anlattı durumu. Fakirlik bir taraftan eziyor, bir taraftan da çaresizlik eziyordu aileyi. İstemeye gittiklerinde ,istemeyi bile başaramamışlardı. Nuh diyor peygamber demiyordu. Hayal kırıklığı ile evden çıktıklarında Ökkeş anlamıştı bu işin başka çaresinin olmadığını.
Ertesi gün, çok güvendiği birinden sevdiğine, onu kaçıracağını haber verdi. Ökkeş ve Kezban korku ve heyecanla, tehlikeli bir oyun oynuyorlardı. Töre kanunları affetmemişti bugüne kadar. Ama sevdaları, bu gerçeği bile göz ardı ettirmişti onlara. Onlar kaçtı, Kezban’ ın ağabeyi kovaladı. En sonunda yakalandılar. Ölümle karşı karşıya kalmışlardı. Töre gereği kaçan kız ve erkek oracıkta infaz edilirdi.Kezban çok yalvardı ağabeyine.
“ Ağabey, beni öldür ama Ökkeş’ i bırak o gitsin. “
Ökkeş Kezban’ ın önüne atıldı.
“ Beni öldür ama kardeşine kıyma.Ben onsuz nasıl yaşarım.Senin kalbin yok mu ? “
Bu sözün üzerine yumuşamıştı ağabeyi. O da bir kızı çok sevmiş ama cesaret edememişti kaçırmaya. Zorla, istemediği biriyle evlendirilmişti sevdalısı.
“ Kalp taşımayan insan var mı dünyada. Benim de kalbim var. Ama bazen o kalbin içindeki sevgi yetmiyor. Yetemiyor. Ben o cesareti gösteremedim. Ama sizi birbirinize kavuşturacağım. Bu işin tek çaresi var berdel.Bu işin kan davasıyla ve ölümle sonuçlanmaması için tek çare bu. Siz biraz daha saklanın buralarda. Ama kimseye görünmeyin. Ben, senin kız kardeşini berdel olarak almayı teklif edeceğim. Bu şekilde kansız bir şekilde kavuşacaksınız. Ben ve kız kardeşin kurban olacağız töreye. “
Arkasını dönüp, çıkıp gitmişti yanlarından Kezban’ ın ağabeyi. Berdel sayesinde kavuşmuşlardı birbirlerine. Şanslı hissetmişti kendini Ökkeş.
Bir an kendine kızdı karısını seyrederken. Onun için ölümü bile göze alan Kezban’ a sinirli davranışlarıyla haksızlık ettiğinin şimdi farkına varıyordu. Bir daha o şekilde hareket etmemeye karar verdi.
“ Bey, sen hiç uyumadın mı? Gözlerin kan çanağına dönmüş . “
“ Sen iyisin ya, uyur dinlenirim ben. “
Dedi gülümseyerek.
Kezban uzun süredir hiç böyle görmemişti kocasını. Aslında bilirdi yufka yüreğini ama sıkıntılarını içine toplar ve olmadık yerde patlardı. Kasıp, kavurur, sonra da pişman olur, yine de belli etmezdi. O , Ökkeş’ i olduğu gibi sevmiş ve ölümü bile göze alarak evlenmişti.
Kezban, kendini iyi hissettiğine karar verdikten sonra, Ökkeş’ i uyandırmamak için yavaşça yataktan kalktı ve üzerini değiştirdi. Dışarı çıktı ve yüzünü yıkadı. İçeriye geldiğinde Gülistan, kahvaltıyı hazırlamış ve sedirde annesini bekliyordu. Ağabeyleri erkenden kahvaltılarını yaparak tarlaya gittiklerinden, odada yalnızdı. Annesini görünce ;
“ Kalktın mı ana ! Korkuttun beni dün gece. “
“ Tamam kızım geçti. Alışmalısın her şeye. Hepsi bizim için. Daha çok dikkat edeceğim kendime. Bak daha evlatlarımın mürüvvetini göremedim. Hepinizi evlendireceğim Allah nasip ederse. “
" İnşallah ana. Kahvaltını yaptıktan sonra sağlık ocağına götüreceğim seni. Haydi, otur şimdi sofranın başına. "
Dedikten sonra çayı getirmeye mutfağa gitti.
DEVAM EDECEK
21.07.2008
Nermin KAÇAR
BOLU