Suya Yazdığım Mektuplar(III)
Bu defa ki yolculuğun adresi net!
Her ne kadar mektupların geç kaldığında içimde büyüyen çığlıkların sesi dışa yansısa da senin yokluğunun adı da rengi de farklı kaldı!..
Özlediğim, uzaklardan her seher yeli esintisinde beklediğimsin.Sana ırak kalan sadece bedenimdi, bilirsin. Seni özlemek ayrı, sevmek bir başka güzel!...
Bir dokunuşunun bile titreyen hesapları var gecelerimde. Yokluğun kor alevken ben hala Zemheri ayazında kalan yüreğimle baş başayım. Kaç sabah oldu; ayı uğurlarken semalara, kaç yağmura yakalandım ıssız gecelerde ama senin varlığınla hep kol kola gezdiğimi nerededen bileceksin?
Gözümün önüne gelen her renk siyaha akıyor. Sokak aralarında büyüttüğüm kocaman bir sokak çocuğu oldu bu sevda. Ne çocukluğunu bildi, ne yetişkinliğini. Ellerime bırakıp gittiğin kokun, uçuk maviyle evlendi, haberin var mı?
Yağmur yağar yine Yine griye bürünür caddeler Alnıma vuran yorgun damlalarda Seni anarım. Sen, sevdiğim, yoksun...
Yokluğunu bu kadar derinden tatmasaydım, varlığının eşsiz anlamına varamaz uykun kaçmasın diye dilime kilitler vurmazdım. Yastıkları gözyaşlarını gizlesin diye hiç düşünmemiştim çocukken!
Yorgunluğum gidişinle başladı.Yoğurup eline veremedim sevdamı, anlatamadım hasretimi.Yağmur damlasıydı bu aşkın evveli, sellerde akıp gidişine dur diyemedim.
Şimdi senin dupduru kaynağına eğilip su içerken varlığının paha biçilmez
değerini daha iyi anlıyorum.Göğe direk, denize kapak, bana can oldun da haberin yok.
“Yokluğun öyle bir uçurum ki; yeryüzündeki bütün uçurumları uç uca
eklesek, yokluğunun yanında bir zerrecik nokta kalırdı.Bütün girdaplar bir araya gelse; varlığının derinliğine yaklaşamaz şimdi.” ben gene de hep sendeyim.
Senden önceki yıllardan sana kendimi getirmiş zamana çelme takmış saatlerin hepsini bozmuştum.Zamanı durdurmuş adı yoktu şimdi gecenin, şafağın ,hatta gün ortasının bir özel anlamı yoktu.
Bilirsin ki yokluğunda varlığının bekçisiyim!...
Hiç bir varlığın, hiç bir şeyin sevdamın verdiği sıcaklığı veremediğini senden ayrılıp yalnız kaldığımda anladım.Şimdi yalnız yağmur öncesinin sessizliği gibi durgun, ayrılık anı gibi ağır odamdaki hava. Yorgunum.
Zamansız yağan yağmurlar eşlik eder bana.şimdi yağmur ağlar. Sûretin gelir gözümün önüne. Ne çoksun, yokluğunda bile ne çoksun! Oysa artık, hiç bilemeyeceksin yağmur ormanlarımın ağıtlarımla buluştuğu törenleri artık unutmuş olabilirsin!
Yokluğunda iç denizi oturttum İstanbul’un göbeğine!
Biliyorum ki: Can yoluna can verenler bir dem dahi ölmez imiş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.