- 567 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Seçime Doğru
Seçime yaklaştığımız bu günlerde karşınıza çeşitli vaatlerle siyasetçilerin ya da onlara hizmet eden bir takım insanların daha sık geldiklerini göreceksiniz. Bu tür faaliyetlerin demokrasilerin bir gereği olduğunun elbette hepimiz farkındayız. Ancak, vaatlerin hangileri pratikte uygulanabilir, hangilerinin havalarda uçuşan ucuz propaganda sözcükleri olduğunu ayırt etmemiz de son derece önemlidir.
İçlerinden akılcı olanları diğerlerinden ayırt etmek için her birimiz farklı kıstasları göz önünde bulundurabiliriz. Ama, kıstaslarımız hayatın gerçeklerinden uzak olmamalıdır. İçinde bulunduğumuz şartları çok iyi analiz etmek ve mantık süzgecinden geçirmek her Türk vatandaşının birincil görevi olmalıdır.
İçinde bulunduğumuz şartları ve gerçekleri kısaca bir gözden geçirmek ve hafızamızda tazelemek gerekirse;
· Tarikatlar aracılığıyla dinsel/mezhepsel ayrışma doruklarda yaşanılmaktadır.
· Yabancı unsurlar ve onların işbirlikçileri tarafından kışkırtılan ve desteklenen bazı etnik grupların silahlı ‘’PKK’’ kalkışmaları yoğun olarak yaşanılmaktadır.
· Özelleştirme adı altında ülkemizin stratejik kurum ve kuruluşları yabancı sermayeye, özellikle de yabancı devlet sermayelerine peşkeş çekilmeye devam edilmektedir. Diğer kurumlar da ideolojik yerli sermayedarlara yok pahasına satılmaktadır. Oysa, özelleştirme ve yabancı sermaye; devletin ticari faaliyetten elini çekerek, kendi denetimi altında özel sektöre devredilmesi öngörüsüyle halka anlatılmıştı.Yabancı sermayenin de yine devletimizin denetiminde istihdam ve üretime dönük olacağı şeklinde milletimize sunulmuştu.
Bankacılık sektörünün yaklaşık yüzde 42’lik gibi çok önemli bir bölümü yabancıların denetimine bırakılmıştır.
Başta telekominikasyon olmak üzere devletin stratejik öneme sahip enerji kaynaklarının işletimi yine yabancı sermayenin güdümüne bırakılmıştır.
Sağlık ve eğitimin özelleştirilerek şirketleştirilmiştir.
Ülkemizin yer altı ve yer üstü zenginliği bakımından ve stratejik olarak en önemli konuma sahip toprakları yabancı sermayelere satılmıştır.
· Başta çiftçilerimiz olmak üzere köylülerimiz, sanayicilerimiz AB ve ABD’nin direktifleri doğrultusunda fakirleştirilmiş veya tamamen pasifize edilmiştir.
· Ulusalcılığın çağdışı olduğuna dair politik söylemlerle ulus birliği yıpratılmıştır.
· Halka laikliğin dinsizlik olduğuna yönelik yanlış kanaat oluşturacak siyasi söylemler ulu orta sergilenmektedir.
· İslamiyet’i; Ilımlı İslam denilen ve emperyalistlerin İslamiyet’i tasfiye projelerinden biri olan söylemlerle hayata geçirilmeye çalışıldığı sıklıkla görülmeye başlanmıştır.
· Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını gerek bazı toplantılarda gerekse ideolojik hıyanet ehli bazı basın organları aracılığıyla orduya karşı cephe almaları yönünde telkinler yaşana gelmektedir. Her fırsatta ordu yıpratılmak istenmekte, ileride emperyalist emellerin ülkemizi işgalini kolaylaştıracak zemin hazırlanmaktadır.
· Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına yönelik sözlü saldırılar artarak devam etmektedir.
· Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak İslami bir zafer olarak dindar insanlarımıza anlatılmak istenmektedir.
· Dindarlık kavramı yerini dinci militarizme bırakmaktadır.
· Yanı başımızda Müslüman bir halka uygulanan mezalim ve soykırıma karşı eş başkanlık safsatasıyla destek veren siyasetçilerle ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi B.O.P desteklenmekte ve Türkiye’yi de kapsayan bir toprak paylaşımına göz yumulmaktadır. Türkiye’nin topraklarının neredeyse üçte ikisini sınırlarımızın dışında gösteren haritalar dünya kamuoyuna tanıtılırken sessiz kalınmakta, bu sessizliğin TSK’ca bozulmasına ise bazı siyasetçilerce ve emperyalist ülkelerce tepki gösterilmektedir.
· Ülkemiz üzerinde uygulanan ve projesini toplum mühendislerinin hazırladığı dönüşüm projeleri, 1980 askeri müdahalesinden sonra büyük bir hız ve iştahla süregelmektedir.
Bu projeye göre, kurulan özel radyo ve TV’lerde magazinel proğramlara ağırlık verilecek ve her türlü açıklık ve çirkef çağdaşlık olarak sunulacaktı. Böylece Türk insanını hızla taassuba yönlendirecek ve emperyalistlerin güdümünde olan İslam’i tarikatlarının kucağına iteceklerdi. Bu toplumsal operasyon başarı ile tamamlanmış ve halk tercihe yönelmiştir. Bazı yazılı ve görsel medya grupları bu işin taşeronluğunu üstlenmiş ve çok önemli miktarlarda ekonomik kazanımlar elde etmişlerdir.
· Ekonomik olarak çıkmaza sürüklenen insanlarımızı istismar eden ve B.O.P eş başkanlığını da büyük bir hevesle yürüten bazı siyasetçiler bir torba kömür veya birkaç kilo yiyecek dağıtımı ile halkı onursuzluğa itme alışkanlıklarını sürdüregelmektedirler. Dilenci muamelesi gören bu çaresiz insanlarımız ne yazık ki sayıca da oldukça artmış ve toplumun vereceği kararı sağlıksız hale getirmiştir.
Yukarıda sıralanan ve ne yazık ki hayatın gerçekleri olan bu manzara ile seçimlere gitmekteyiz. Kimlere oy vereceğimiz sadece bireysel karar olduğundan buna hiçbir şekilde müdahale etmek etik kurallara uygun düşmez. Ancak; Kimlere oy vermememiz gerektiği konusunda fikir beyan etmek her Türk vatandaşının görevi olmalıdır.
Kimlere Oy Vermemeliyiz?
· Ülke bütünlüğünü tehlikeye atan siyasetçilere,
· Dini siyasete alet ederek çirkin istismar içinde olanlara,
· Seçmenlerin oylarını para ile satın almaya kalkacak kadar onursuzlaşacak vatan hainlerine,
· Yanı başımızda mezalime maruz kalan Irak halkının içine düştüğü duruma destek olanlara,
· Yabancı misyonerlerin ve ajanların ülkemizde cirit atmasına göz yuman siyasetçilere,
· Ulusal bilincimizi yok etmeye çalışan ve Türkiye Cumhuriyeti’nden intikam almaya hayatını adamış soysuz siyasetçilere,
· Ülkemizi karanlıklara boğmayı dindarlık sayan ve yobaz beyinlerin kaynağı tarikatlardan her hangi birine şöyle ya da böyle bulaşmış bağnaz siyasetçilere,
· Demokrasi ve laikliği içine sindirememiş Atatürk düşmanlarına.
Türkiye Cumhuriyeti devletinden maaş alan, onun sağladığı ortamdan beslenen fakat her fırsatta arkasından kuyu kazan nice siyasetçi var ki, bunları hepimiz yakınen tanıyıp bilmekteyiz. Şu kadarı bilinmelidir ki, tarihin hiçbir döneminde vatan hainleri cezasız kalmamıştır. Türk Milleti hıyanete karşı asla sessiz kalmamış ve kalmayacaktır. Türkiye’yi fiili işgale hazırlayan bir takım onursuz kişiler, bu yüce milletin tükürük seli içinde boğulacak ve hak ettikleri sona ulaşacaklardır. Ama bu arada ne yazık ki her gün yeni bir şehit haberi ile sarsılıyor ve koç yiğitlerimizi birer birer kaybediyoruz.
Aydınlık, çağdaş, tam bağımsız bir Türkiye temennimi bildirir, tüm seçmenlere saygılar sunarım.