Yalnızlar rıhtımı ve bir kadının topuklu ayakkabısı..
Saat 00,00.Telefonumun ekranındaki saat yeni bir günün başladığının habercisi. Kafamda ki bin bir tilkiyle beraber ayaklarımı uzatmış kitap okuyorum.Dışarıda bir köy düğünü.Sesi pek de güzel olmayan bir adam şarkı söylüyor.Söylediği şarkı ‘yalnızlar rıhtımı’…Kendini çalan müziğin etkisine bırakan karşılıklı oynayan insaların sesi geliyor kulağıma.Camı kapatsam mı diye düşünüyorum ,sonra vazgeçiyorum.Aklım başka yerlere takılıyor.Heh diyorum ‘..bin bir tilki iş başında gene’…
’bir ben miyim perişan gecenin karanlığında
yosun tuttu gözlerim yalnızlar rıhtımında
bütün gece ağladım dalgalar kucağında
yosun tuttu gözlerim yalnızlar rıhtımında’’
Diyor du şarkıda..
Gülümsüyorum…Tahmin ediyorum ki bu şarkıyı yazan kişi büyük bir terkedilmişlik ve yalnızlıkla kaleme almıştır bu dizeleri.Kim bilir ne kadar canı yanıyordu,kim bilir ne kadar yalnızdı...Ve de hiç aklına gelmemişti bir köy düğününde insanların bu şarkıda karşılıklı oynayacağı.
O gece evlenen bir çift vardı.Yarın sabah ilk defa yeni bir güne gözlerini açacaklardı beraber.Eminim yazan kişi bunların çeyreğini düşünmemişti…
Üzülüyorduk,canımız sıkılıyordu bazen.Yalnızlık canımıza tak ediyordu o an.Burada bahsettiğim insanın tek olarak kaldığı yalnızlık değil dikkatinizi çekerim.Kalabalığın içinde yalnız olmaktı bahsettiğim.O anların birinde canımıza tak ediyordu işte!Aslında bazen bunu istiyorduk.İlişkimizden,işimizden,eşimizden,hayattan,evimizden,insanlardan sıkılıyor ve ‘YETER!Y.A.L.N.I.Z.L.I.K’ diye çığlık atarak isyan bayraklarını tepeye dikiyorduk…Yalnız kalıyorduk sonra.Dört duvar arasında kafamızda bin bir tilkiyle beraber yalnız…Sadece kafadaki tilkiler ve sen.İlk başta her şey çok iyi geliyordu.Hatta kurtulduğunu bile düşünüyordu insan.
Sonra……
Kendi sesinden başka bir ses duymayınca kendi sesine bile tahammülü kalmıyor,geceleri yalnız yatıyor,yemeğini tek kişilik pişiriyor,tek başına tv izliyordu insan…Bir yalnızlar rıhtımı bulup ağlıyorsun sabaha kadar belki de..Tekrar ‘YeteR’ diyip yukarı çektiğin isyan bayraklarını göğün en yüksek mertebesine çıkarıyordun bu sefer.Dinleniyorsun…
Sonra……
Büyük bir özlemle yaşadıklarını unutup bırakıveriyorsun kendini kalabalığa ,işe, insanlara, farklı bir yalnızlığa…
Yalnızken geri istiyorsun hepsini.Tıpkı bir kadının topuklu ayakkabı sevdası gibiydi bu olay…
Sırf ayağında güzel duruyor diye giyiyordu kadın o ayakkabıları.İlk bir saat hiç bişe şey yoktur ve her şey yolundadır.Yavaş yavaş ayakta ağrı ve yeni oluşmaya başlayan bir yara var olur.Henüz oluşan yara çoktan aşınmaya başlamıştır artık.Tahammül sınırınız tükenmiş ve dayanacak gücünüz kalmamıştır ayakkabıya.Ama ayakta hala hoş duruyordur ve siz o acıya rağmen gülümser ve dimdik durursunuz etrafa.Her şeyi ve bütün duruşunuzu boş verip yalınayak yürümeyi istersiniz o acıyla.
Ve nihayet evdesindir.Ayakkabıları evin en ücra köşesine atıp cehennemin dibine dersin ve ayaklarını dinlendirisin.Bir gün,iki gün,bir ay belki de…
Artık ayakların iyileşmiş,gayet rahat yürüyorsundur.Birden aklına evin ücra köşesine fırlattığın ayakkabılar gelir.Ayakkabıları büyük bir iştah ve özlemle çıkartır yeniden giyersin. Unutmuşundur ayağına verdiği acıyı ve zararı..Çünkü çoktan iyileşmişsindir…
İşte bütün olay budur..Ne kadar acı şeyler yaşasak da,ne kadar yara alsak da unutuyor ve özlüyorduk yaşadıklarımızı.Ve tamamen unutsak ta büyük bir iştahla özlüyorduk o acıyı kimi zaman…
Kimimiz ağlamamışızdır ki yalnızlar rıhtımında bir gece.Kimimiz dalgaların kucağına bırakıp yosun tutturmamışızdır gözlerine..Ama atlatmışızdır o geceyi ve o yalnızlığı.Her gecenin bir sabahı olduğunu anlamışızdır sonunda.Belki de yaramız iyileştiğinde çektiğimiz yalnızlığı unutup karşı karşıya oynuyorduk o yalnızlar rıhtımında..
Bilinmez…
19.07.’09
Eda Acar
YORUMLAR
Ve nihayet evdesindir.Ayakkabıları evin en ücra köşesine atıp cehennemin dibine dersin ve ayaklarını dinlendirisin.Bir gün,iki gün,bir ay belki de…
Artık ayakların iyileşmiş,gayet rahat yürüyorsundur.Birden aklına evin ücra köşesine fırlattığın ayakkabılar gelir.Ayakkabıları büyük bir iştah ve özlemle çıkartır yeniden giyersin. Unutmuşundur ayağına verdiği acıyı ve zararı..Çünkü çoktan iyileşmişsindir…
İşte bütün olay budur..Ne kadar acı şeyler yaşasak da,ne kadar yara alsak da unutuyor ve özlüyorduk yaşadıklarımızı.Ve tamamen unutsak ta büyük bir iştahla özlüyorduk o acıyı kimi zaman…
Kimimiz ağlamamışızdır ki yalnızlar rıhtımında bir gece.Kimimiz dalgaların kucağına bırakıp yosun tutturmamışızdır gözlerine..Ama atlatmışızdır o geceyi ve o yalnızlığı.Her gecenin bir sabahı olduğunu anlamışızdır sonunda.Belki de yaramız iyileştiğinde çektiğimiz yalnızlığı unutup karşı karşıya oynuyorduk o yalnızlar rıhtımında..
Bilinmez…
çok edbi bir yazıydı.
çünküiçtendi.
saygılar.