- 749 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YOLUMUZ
“Yolumuz YALNIZIZ demeden, ben varsam davam var diyebilen DAHİLER VE DELİLERle bir öze dönüş,ilime yürüyüş ve VAR OLMAK KAVGASIdır.”
GİRİŞ
Yukarıdaki söz yolumuzun ne olması gerektiğini aslında bize çok genelde olsa haber veriyor.Ben biraz daha detaylandırıp açıklamaya çalışacağım.
Üstteki cümlemde geçen büyük harflerle yazılmış olanlar bildiğiniz üzere kitap isimleri.Öncelikle bu kitapların yazarlarına,Mehmed Niyazi Özdemir ve rahmetli Peyami Safa’ya teşekkürü borç bildiğimi belirtmek isterim.Hem böyle değerli eserleri bizlere sundukları, hem de yazımda ilham kaynağı oldukları için.
YOLUMUZ
Bu yazı dünyanın en mazlum milletinin sesi olabilmek, yüzyıllardır hem siyasi hem toplumsal olarak sahnelenen içten çöküş oyununa bir dur diyebilmek, paranın müridi olmuş tepeden inmeci zihniyetin insanlara dikte ettiği yaşam tarzı karşısında onları düşündürebilmek ve kendi benliğini tanrılaştırmış insanı yeniden insanlığa davet için yazılmış bir haykırış, bir feryad ve bir nidadır.
Ey Türk Milleti! Ey zulüme karşı başkaldıran tüm milletler! Yüzyıllardır çürüttüğünüz maddi ve manevi binanızı, kendinizden üstün gördüğünüz ve alçak bir komplekse kapılarak boyun eğdiğiniz milletlerin cilası ve sıvasıyla onarmaya çalıştınız.Zamanla anladınız ki cila tutmadı, sıva döküldü.Şimdi ise özünden çoktan kopmuş, fakat başka bir öze de ulaşamamış olan sizler,limandan ayrılıp karşı kıyıya geçerken tam ortada kalan bir sandal gibi arafta olmanın bunalımı içerisindesiniz.Ortada duran sandal akınıtıda sürüklenmeye mahkumdur bunu unutmayınız.Artık kendinize gelin!Daha ne kadar ruhsuz,gurursuz, bu sefil hayata devam edeceğiz?
Şunu belirtmek isterim ki milletim için üzerime düşen şahsi yükümlülüklerimi yerine getirebilmiş olmamanın verdiği vicdan azabı teselliyi bu satırlarda aratıyor bana.Şimdi yolumuza koyulalım isterseniz...
Yolumuz insanlık yolu.En başta da dedik ya kendi benliğini tanrılaştırmış insanı insanlığa davet yolu.(aşağıdaki BEN Müslüman Türk Milletini temsil eder)
İnsan olarak seçme şansına sahip olmadığım,doğuştan gelen iki özellik görüyorum.Birincisi Alemlere rahmet Efendimiz(s.a.v.)’in “Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar” hadis-i şerifinde buyurduğu gibi müslüman olmam, ikincisi ise bu topraklarda doğmuş olmam.
Allah-ü Teala BENi İslam fıtratı üzerine yaratmış, ve BENi müslüman bir anne babayla taçlandırıp müslümanlığımın devamını sağlamış ve yaratılanların en şereflisi kılmış.Müslüman olmamın gereklerini omuzuma yüklemiş,BEN de bu şerefli yükü yüklenmişim ancak yüzyıllar boyu taşıyan BEN şimdi bu yükün altında ezildiğimi hissediyorum.Yükte değişen bir şey yok, yük aynı yük ancak BEN aynı BEN değilim.
Bu topraklarda doğmuş olmak neyi gerektirir derseniz, doğduğu toprağı mamur etmeyi gerektirir.Ona başka ayakları bastırmamayı, üzerinde bir medeniyet inşa etmeyi, milletine,devletine hizmet etmeyi gerektirir.Şimdi soruyorum o BENden kaç ben bu sorumluluğu taşıyor?Bunları hissediyor?
Bu ağır yükün sorumluluğuyla o BENden bir ben olan ben, bu topraklarda yoğrulmuş,yorulmuş,acı çekmiş,sevinmiş, fakat her ne olursa olsun milletini ve devletini incitmemiş ellerden çıkan okuduğum üç kitabın yanlızca isimleriyle bir sosyal ve psikolojik tahlil yapmaya çalışacağım.Kitap isimlerinde de ne var demeyin.İsimler, semboller yer yer çok önemli olabilmektedir.Bende bu yazıyı yazmayı uyandıran bu üç isim kim bilir milletimizde neler uyandırabilir?
Yalnızız...
Öncelikle yalnızız.Bunu unutmayalım.Hem de yüzyıllardır.Bu toprağın insanı,16 devletin kurucusu Türk Milleti kurduğu devletlerin çoğunda maalesef yok sayılmış,yahut ikinci ya da üçüncü plana atılmıştır.”Bu vatan kimin?” diyen şair, sorduğu soruya aynı güzellikte cevap vermiştir:”Bu vatan toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır.”Onlar ferdi olarak yalnız değillerdi belki ama onları biraraya getiren ruh,gaye ve topluluk yalnızdı.Yani hep beraber yalnız yaşadılar,yalnız öldüler.”Yalnızız” topluluğunun en son görüldüğü yer Çanakkale idi.Tarih sahnesine son kez çıkıp,derin bir inzivaya çekildiler sanki.Belki de Anadolu’nun çeşitli yerlerine dağılmış,”Yalnızız” topluluğuna mensub olduklarını bilmeden, o ruhu taşıdıklarının farkında olmadan yaşamaktadırlar.Evet yalnızlardı, hala yalnızlar.Uğruna verilecek en büyük haklarını,bu dünyada yaşama haklarını verdikleri vatanlarında şimdi durum şudur:Onları ve o ruhu anlamaktan,bırakın anlamayı onu düşünmekten çok uzak olan insanların çoğunlukta olduğu bir topluluk.O ruh ise bugün nerede bilinmez hala yalnzılığını yaşamaktadır.
Var Olmak Kavgası...
Yalnızız topluluğu öncelikle yalnızlığının farkına varmalı bilinçlenmelidir.Niçin yalnızlardır?Niçin asil oyuncu başkalarıdır ve asli hüviyetleri göz ardı edilmektedir? gibi sorularla onlara reva görülen bu soyutlanmanın tahlili yapılmalıdır.Tahlilden sonra yalnızızlar kendilerini bu tabloda bir yere oturtup, şu an nerede olduklarını görüp, yarın nerede olacaklarını tayin etmelidirler.”Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” satırlarını yazan bu insanlar nerede var olmak istemektedirler.Yalnızızlar için var oldukları ve var olacakları tek yer bu vatandır,bunu da en son Çanakkale’de göstermişlerdir.Bu dünyada ancak bu vatanda var oluruz deyip,bu dünyada yokluğa fakat ebediyen var olmaya yürümüşlerdir Çanakkale’de. Kendilerini soyutlayan, kendi öz devletlerini ellerinden alan tarihin en büyük hırsızlarıyla olan mücadeleleri bu var olmak kavgasında başlayacaktır.”Ya hep,Ya hiç”,”Ya istiklal,Ya ölüm” gibi sloganlarla daha önce sadece cephenin bir kanadından sıcak çatışma şeklinde yapılan mücadele şimdi öyle değil,fikri olarak,belirsiz düşmanlarla,fakat yine kutsi bir amaçla daha uzun,daha yorucu ve daha çok silah ve donanım gerektiren bir hüviyet kazanacaktır.Bu kavganın sonunda yalnızızların asıl yalnızları belli olacaktır.
Dahiler ve Deliler...
Var olmak kavgasını veren yalnızızlar ya dahi, ya deli, ya da ölü olurlar.Bu uzun yorucu,büyük kavga elbette çilesiz bitmeyecek,ancak dirayetli olan dahiler bu kavgadan galip çıkabilecek,yalnızızların bir kısmı delilere katılıp aklını yitirecek, bir kısmı da şehitlere katılıp Hakk’a yürüyecektir.Dahiler ise yalnızızların ve var olmak kavgasının, bu şanlı mücadelenin devamlılığını sağlayacak olanlardır.Ama bu demek değildir ki deliler ve ölüler boşa çalışmışlar, bir değer katamamışlardır.Yalnızıları hala ayakta tutabilen hamurun mayası deliler ve ölülerdedir.Milletimizde herkes dahi değildir,ancak herkeste biraz delilik olmakla beraber doğru zamanda ve doğru yerde ölmesini bilen başka bir millette yoktur.Ayrıca ilim yalnızca bir kısım müslümana farz olduğuna göre(farz-ı kifaye) dahilerin sayısının az olması normaldir.Az olan ise her zaman daha kıymetlidir.
Kısaca bahsetmeye çalıştığım yol bu yoldur.Yolumuz yalnızlık, kavgamız var olmak,gayemiz ise dahilik olmalıdır.Artık yalnız başladığımız bu var olmak kavgamızın sonunda dahi mi, deli mi, yoksa ölü mü olacağız bu takdirdir.Bize düşen vazifeye atılmaktır.Yolun çile yolu yalnız kardeşim.Onun için sıkıntı yerine rahat, kanaat yerine tamah,dinlenme yerine eğlence ve benlik yerine bencillik arıyorsan bu yola çıkma.Ama şunu da unutma:ARTIK TİTREMEK İÇİN BİLE KAYBEDİLECEK ZAMAN YOKTUR.EY TÜRK! HEMEN KENDİNE DÖN!
MURAT CANVER
22.06.2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.