- 766 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEZOPOTAMYALI GELİN
Mezopotamya da kadın olarak dünya ya geldin mi hayata dokuz sıfır mağlup olarak başlarsın. Bu farkı bir daha kapatamasın. Annenin haricinde bu olaya pek kimse sevinmez. Annelik dürtüsü olmasa belki anne de sevinmez. Ayşe, Hatice, Yasemin Nadire Zeynep, Fatma dünya ya geldiği için.
Mezopotamya coğrafyasında erkek evlat ailelerin, aşiretlerin gücü demektir. Güçlü olmak kudret sahibi olmak için erkek evladın çok olması gerekir. Ne kadar erkek evlat sayısı çok ise o kadar kudret sahibisin. Bu saçma sapan örf ve gelenek kimlerden bize miras kalmıştır. Pek anlam veremiyorum.
Mezopotamya’da bereketin simgesi olan kadın işyardır. Bilgelikte de kadına önemli bir statü verilmiştir. Kadın, hem üretim hem de yaratma özeliğinden dönemin sosyal siyasal yaşamında farklı biçimlerde ve değişik özelikleriyle etkinlik kazanmıştır. Anaerkil toplum yapılarının egemen olduğu bu dönemden ataerkil topluma geçişle birlikte, kadınların önceki konumunu kaybettiklerini görüyoruz. Mülkiyet ilişkilerinde erkeğin başat güç haline gelmesiyle, kadın eski konumunu kaybederek tanrılıktan giderek mülk durumuna dönüşüyor. Bu aşamada, kadınların iyiliğin ve güzelliğin sembollüğünden çıkarılıp kötülüğün sembolüne dönüştürülmesi ilginçtir. Bizzat erkek tanrılar eliyle kadın, kötülüğün gelişiminin kaynağı olarak sunulur. Batı mitolojilerinde Pandora, Doğu mitolojilerinde Havva efsaneleri, kadının konumunun sarsılmasının ilginç örnekleridir. İşte kadının aleyhine gelişen bu yeni anlayış, tek tanrılı dinlerde kadının günahkâr olarak görülmesine vesile olur.
Bu bir bakıma, egemen sınıfların, ezilenlere karşı yürüttükleri mücadelede kadını bir araç olarak kullanmalarıdır. Yukarda ki iki örnekte de görüldüğü gibi kadın, kötülüklerin temsilcisi ve yayıcısı olarak insanlığa benimsetilmiştir. `Kadının bu derece düşürülmesi ve aşağılanması, erkek otoritesinin egemen olmasının bir sonucudur. İlk başlarda ’ana tanrıça’ mertebesinde olan kadın, çelişkilerin birliğini ve her an birbirine dönüşebilme potansiyellerini temsil ederken, daha sonraki süreçte, kötülüklerin kaynağı ve yayıcısı konumuna getirilmiştir
Uygarlığın gelişmesi ve ilk devletlerin ortaya çıkmasıyla, kadının `ana tanrıça` rolü önemini yitiriyor ve erkeğin egemenliği ön plana çıkıyor. Kuşkusuz bunda, sınıflı topluma geçişin de rolü büyüktür. Kadın, sınıflı topluma geçişle birlikle eski konumunu yitirerek, emek ve cins sömürüsüne maruz kalıyor.
Gerçekten, tarihsel kalıntılar, Anadolu’da Asur ticaret kolonileri çağında hür kadınların yalnız ev kadını olmayıp, hayatın başka alanlarında ve özellikle ticaret işlerinde erkek gibi rol üstlendiklerini gösteriyor. Bu dönemde Mezopotamya’da yaşayan kadınlar, kendi başlarına iş hayatına atılıyor ve her çeşit umumi işlemlerde yer alıyordu. Bu dönemde kadın, erkekten aşağı ikinci sınıf vatandaş olarak görülmüyordu. Evlilik kurumunda da, eşler tamamıyla aynı haklara sahipti ve ayrılma durumunda kazanılan mallar eşit bölüşülüyordu. Boşanma yetkisi, her ikisine de tanınıyor ve çocuğun verasetini de anne alabiliyordu. Hitit kanunlarında zina suçu, şartlara göre kadına verilebildiği gibi erkeğe de verilebiliyordu.
Kadın, ilkin Sümer’de toplumsal anlamda erkekten geri kalmaya başlamış ve giderek de toplumu denetleme ve yönetme egemenliğini erkeğe kaptırmıştır. Ancak, bu egemenliği bırakma, hiç bir zaman Hıristiyanlık ve İslamiyet’te ki gibi göksel emre dayalı kayıtsız-şartsız bir teslimiyet şeklinde olmamıştır.
Mezopotamya’nın birçok bölgelerine yayılarak evrensel bir din halini alan Manicilik, daha sonra Kürtlerin eski dini Zerdüştlüğü deforme ederek sistemli bir devlet dini haline gelir. Mani felsefesinde kadın -erkek ilişkisi ve kadının konumu tek tanrılı dinlerden farklılık gösterir. `Üretim ve mülkiyetin ortaklığını savunan Mani inanç, kadının mülkiyet aracı olarak görülmesine, cariyelik sistemine ve çok kadınla evlenmeye karşı çıkmıştır.`
Kadın İslamiyet’te göre ilk öğretmendir. Kadın kocasının hayat arkadaşıdır. kadın ailenin hanım efendisidir. Ailenin temel taşıdır. Toplumları değiştirmek isteyen önce kadının konumuna el atmıştır. Kadının değişmesiyle onun yetiştireceği nesiller de doğal olarak değişir. Kadının değişmesiyle toplumun değeri de değişir.
Kaç kadın namus cinayeti yüzünden kesildiğini bilen var mı acaba? Kaç genç sevdiğine varamadan kafasına tek bir kurşun sıkılarak vurulduğunu. Bunların sayısını bilen var mı? Kaç kız babasına berdel olduğunu bilen var mı?
Bizim coğrafyamızda sevmek yasaktır. Sevemesin, sevdin mi sonun ölümdür. Gönül ferman dinlemiyor. Seviyor seviliyor sonu ölüm olsa da. Yar uğrunda ölmek ne kadar güzel. Ben ölmesem şairler nasıl şiir yazacak. Mısralalar nasıl ağlayacak sevgilisine
23.06.2009 Hacı ÇATKIN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.