- 787 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GECELER DÜŞ GÖRMEK İÇİNDİR!..
Bağışla sevilesi!
Hoş geldin demek isterdim oysaki, hoş da olmuştu gelişin üstelik ama yine kırık kulplu fincan, yine çatlak bir fağfur kâse verildi elime. Bu defa billûr diye uzanmıştı oysa ellerim.
Gecenin sabaha el verdiği saatlerdeki merhaban, kafesine sığmaz kuşçasına nasılda çırpındırmıştı yüreğimi. Hemen kaçarcasına gitmemiştin bu defa, kalmıştın, gidecektin, ama kalmıştın. Hemen ve vedasız gitmemiştin daha önceki gelişlerin gibi.
Acabalar, belkiler, ya oysalar, alazlayıp yüreğimden başlayarak, sımsıcak yaptı, buz tutmaya ramak bedenimi.
O olduğun sanısıydı yağız atlarla yarışır saatler sonu vardığım yerde bulduğum. Kısacık, bir anlık da olsa, öylesi mutlu, öylesi yere göğe sığmazdım ki o an; bilemez anlayamazsın, yüreğimde coşturduğun çağlayanları duyamazsın, estirdiğin fırtınaları ve ne denli alazladığını yüreğimi. Ben olmalı, benim gibi bakmalı ve sevmelisin seni, benim gibi beklemiş, benim gibi özlemiş olmalısın seni ve o anki sanıyla bir sevilesiyi ki anlayabilesin beni.
O nedenle ki koşmuştum; dur zamanı var demene rağmen deli taylar gibi, hiç düşünmesiz ardını önünü. O nedenle ki koşmuştum denize, suya hasret ceylanlar gibi ve o nedenle avaz avaz seni sayhalamıştım denize, güneşten önce aydınlatsın, güneşten önce ısıtıp ışıtsın diye evreni sevgimin yüceliği. O nedenle ki bekleyememiştim sabahı!
Daha önce de söylediğim gibi; yaşamımın ellerinde hep dur levhaları, hep yasak ibareleri vardı. Koşmak istediğim yollarda, karşıya geçmek istediğim geçitlerde yanan ışıklar hep kırmızıydı. O nedenle ki hep kaldırımım kenarında bekledim gelmeyeni. O nedenle ki bekledim gelip beni karşıya geçireceği günü, elimden tutup kendisine, kendi dünyasına götüreceği günü, her gün biraz daha azalan umutlarla. Ellerim olursa elerinde, daha yürekli, daha güvenç ve inanlı koşabilirim umuduydu yine de beklemekten vazgeçirmeyen ve koşmak yüreğimin git dediği yere, ona, gitmekten öte koşmak için. Hep korkup kaçındığım en süratli ve dikkatsiz sürücü gelmekteydi de üzerime, göremedim belki de.
Bir rüya olmalıydı dile getirdiklerin. Hani rüya gibi diye tariflenir ya olanaksızlar, erişilmezler, aynen öyle…
Ve kısadır, kısacıktır hep güzel rüyalar, başlamasıyla bitmesi bir olur. Duyumsayamadan daha hazzını, elleri böğründe kalakalır, tekrar tekrar hayalini kurar o anlık hazzın, bitimsiz kılmak üzere ve sanal bir dünyada, sanal bir aşkı yaşar insan kendince, kendi kendine. Aşık olunan, aşık olunduğundan habersiz, aşık olansa, aşık olduğunun varlığından bihaber.
Kâbuslardır bitmek bilmeyen; kısacıktır aslında, uyanmak ister uyanamazsın tüm çabalarına rağmen, asırlarca gelir o bitimsiz sandığın rüyalar.
Ardına saklanmış oysa o büyülü rüyanın o kâbuslar. Ya da senden gelişi, kâbusa kör kıldı gözlerimi, o masalsı büyülerle sarmal rüyanın. Biliyordun deme bana; bildiğim bu değildi, gerçek bu değildi gördüğümdeki. Satır aralarında gördüm gizlenenleri sonradan. Başlıkların sarhoşluğunda boğulmuşluğun köreltisiyle, çok başka yoruma da açık gerçekleri görememişim meğer. O iki cümle sayfalarca yazdığın doyumsuz mektubun içindeki iki cümle, öylesine çıplak, öylesine yalındı ki, görmemek aptallık olurdu inan
Kendi duygularımdan bile emin değilim ki senden endişeli olmayayım, gerçek, değişmez sunularım ve ilânihaye demene rağmen. Ya yıllardır düşlediklerim, düşleyip sakladıklarım, baskılayıp kaçındıklarım, kendime dahi itiraftan çekindiklerim, ufacık bir gedik buluşla, düşünmeksizin, sabırsızlığın körlüğüyle kaçmaktaysalar benden; kaçıp sana, sana akmakta, koşmakta, sarılıp kucaklamaktaysalar seni? Ya tahammülleri kalmamışsa beklemeye ve bir nebze de olsa, sana benzetmiş, sen sanmışlarsa yıllardır içindekilerini, kendilerini ayaklarına sermek için beklediklerinin? Sımsıkı sarılmak için, yüreklerini sıcacık yapsın diye beklediklerinin sen olduğunu sanmışlarsa ve de en büyük yanılgıysa?!. Gökkuşağını gölgeleyen renklerinin en büyülü musikilerle dans ettiği yüreğindekileri ve de uzattığın avuçlarında sunduklarını, en tahayyül edilmezinden mutluluklar sanrısı yanılgılarıysa? Bekleşenler çok başkaysa avuçlarındaki? Tuttuğumda içim sıcacık olacak diye düşlerken, alevlere sararsa tüm benliğimi, avuçlarıma bırakacağın ateş topları?
Dilerim yanılıyorumdur, dilerim öncelerin, öncekilerin izdüşümüdür sadece ve onların çok başkası, tamamıyla bambaşkasısındır sen.
Dilerim doğru söylemekte ve doğru kişisindir.
Dilerim sevdalardır avuçlarında bekleşenler. Uzanan ellerime mutluluklar dolar ellerinden ve öpülesidir o eller.
Dilerim düşten ibaret değildir, görünen ve de satırlarla da olsa paylaşılanlar.
Dilerim bu defa uyanmam, en kötü düşleri, en karasından kâbusları görmelere.
Dilerim sensindir o!
O beklenen, o özlenen, düşlenen yıllardır, gelmez sanılan, yoktur sanılan, olamaz, imkânsız sanılan, gelmesinden umut kesilen;
Sensindir!..
İşte o zaman ki ancak derim tüm yüreğimle basıp bağrıma;
Hoş geldin… Hoş geldin… Hoş geldin!..
Kapım ardına kadar açık sana!..
YORUMLAR
Sevgili Perihan,
Sevgili Güzellik,
Sevgili Dost,
Ve
Güzel İnsan,
Her yazın yüreklere vurgun gibi,
Delip geçiyor, vurup deviriyor ve orada devrimler yaratacak yoğun duygu halinde bıraktığınız gibi,
Sersemletiyorsunuz tinimizi...
Ya, ben ne desem ki?
Ben senin yüreğinden akan sözcük ırmağında ıslandığımda, uzun süre kendime gelmek için bir suskunluk da yaşıyorum..
Ellerim yorulana kadar sizi alkışlamak ve çiçek vermek de isterdim, gönül dostum...
Emeğini kutlarım...
Yürek davetiyesi gibi, şiir tadında okudum...
Sevgi ve ışıkla...