4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1421
Okunma
Çok bilinmeyenli denklemler beynimde. Hangi yaşanmışlığımı teraziye alsam haklı çıkarmıyor terazi beni . Sonum tanımsızlıktan geçiyor. Sanki izafi bir yaşamın ortasındayım. Oysa seninle umuda yolculukta geçen birkaç yılın izleri her yerde, tenimde, beynimde, kulağımda,sesimde...
Bunca mekanlar, insanlar, telefonlar hele o yazdığın her biri yürek sesi olan mektupların...Peki bunlarda mı soyut..
Sensizliğin ertesine öteleniyor düşlerim...Düşlerin ardına saklanıyor eldelerim. Kendimi acıtmak istedikçe gülleri düşünüyorum. Güller dikeni kendine batıramaz biliyorsun.. Pembe, kırmızı ve beyaz güllere ismini yazıyorum, Yaprakların her bir renginde senden bir nesne görüyorum.
Ve yarım kalmış renkleri tamamlamak için kalemi bırakıp, sazın altı teline hapsediyorum parmaklarımı. Bir demet mutlululuk! Bu kadar uzak mı sesim!.. Eksik mi notalar nerede?
Bu ölü kente,bu tabuta koyduğum zamanın içinde hep yarım aslında bu dizeler..
Korkum zamanı durduğum o yerde hızla geçen ömrün iç çekişmeleri, içimdeki suskunluk büyürken küçülen evrenin
Yuttuğu deniz kıyıları, yemyeşil ormanlar ve göçmen kuşların uğramadığı yürek vadisi.
İçimdeki suskunluğunla beni baş başa koymalarından öte…
Kendimi yitirdikçe aslında sana gittiğimi biliyorum yar...
Aklıma düşünce üşüyor dizelerim sağanak yağmurların boş durakları nasıl yıkadığını izliyorum. Kendime Sormadan edemiyorum bu arada; Acaba senin kurumuş vicdanına birkaç damla düşer de yeşertir mi seviyi.
Geceye düşler satın alıyorum. Uykuyu karanlığın bağrına zincirleyip, Susmayı beklide . Bilmem ki kaç yanılgı boyu taşıdım satırlar başlarında?
Kaç defa bu terazisiz düzene tezat düştüm bilemedim? Bana en militan bir mutluluk borçlu olduğunu bile bile yılgın söylentilere esrik kaldım.. Kaç kere aşkın eşkıyası olup tüm ihanetlere sevgi kurşunlarını yollamak istesem de kendimi bile vuramadım.
Susuşum İhaneti kabullenmeyişime olsa da . Sayfalarca sustum, satırlarca düşledim. Sen ve aşkın bile anlamadı içimdeki fırtınanın sessizliğini. Yine kendimle yaşayıp tek başıma büyütüyorum dizelerimi. İki kişilik hayallerden bir bilinmeyenli denkleme düşüyorum......
Yokluğunu yokluyor sensizliği çözüyorum.
Rakamları eledim harflerin tılsımında geziniyorum.
....
Evren varsın bildiği gibi dönsün
Hükümsüz günahlarımda kaybolayım..
Varsın Olsun, varsın dönsün pervane
Herkes ettiği ile kalsın
Çırılçıplak tahtında
İçi boş sözcüklerden ırak et beni
Yıkansın ihanetler
Arınsın günahlardan
Boşu boşuna ötekileştirdiğimiz
Yarınlarda bul beni....
Bir şiire sıkıştırıp tüm anıları, gitmeliyim diyorum. Kalmak, kendimi yok saymak belki de... Şimdi Sözü namluya sürüp vur beni. Düşlerimin üzerinde topla kovanları. Hatta adımı lime lime et. Sesimi katlet...Kinin öfken diniyorsa eğer. Gel desen yine gelirdim , gittin sorgulamadım sadece Üstü kalsın İhanetin..
Gözlerimdeki anlam olmanı isterdim
Baktığım ve görebildiğim ..
Ama sen benim gurbet gözlümsün.....
Şimdi neden suya yazılan diye sorarsan Lügatteki manası:
Çoğu zaman bir gece yarısı yazılırmış, sonradan gönderilmemiş mektupların arasında yerini alan bu mektuplardan. O yokken yalnız gecelerde, onunla konuşma arzusunun doruğa çıkmasıyla kağıda dökülen, ve fakat o okuyamadığı için zamanla suyun eritip yok ettiği serzenişler diye tanımlamış edipler.
Bilmem hangi damla sana ulaştırır sözcüklerimi!...
Baykara
17 Temmuz 2009 03:24