GELİNCİK
26.09.2003
GELİNCİK
Bedenimi sakinleştirmeye çalışsam da, aklıma söz geçirmediğimden boşuna bu çabalar. Tuksak olmuşluğum, yüzüme bile yansımış. Gözlerimdeki seni görmeyen yok gibi. Sense; bütün sakinliğinle beni özümsemiş durumdasın. Ne tuhaf; ben çağlıyorum, sen akıyorsun.
Ne için özür dilemeliyim, kendimi suçlu hissettiğim kesin? Ölü balıklar gibiyim bu sabah. Ne deniz umurumda, ne yüzmek...
Bir daha güneşi görmesem de olur sanırım, rüzgar esmezse “dünyanın sonu değilmiş” diyorum, elim bir çatal tutamayacak kadar halsiz. Saçmalamak istiyorum doyasıya. O kadar abuk subuk şeyler konuşmak istiyorum ki, her duyan kınasın beni. Kandım mı bilinmez, ama bu gecelik ciğerlerimdesin, bu yeter. Kifayetsiz bulduğun sözlerin her biri, ardına düşmüş seni arıyor. Sen bucak bucak kaçmışsın kendinden, sana söylediklerimi iltifat sanıp, dudak büküyorsun. Ne zaman uyanıp göreceksin gerçekleri?
Dizimde yattıkça, başına hastalanıyorum. Başına hastalandıkça, dizim ağrıyor...
Gözlerinden öpmek istiyorum, nazar etmekten korkuyor dudaklarım. Olsun diyip dayıyorum gözlerine gözlerimi...
Bütün fallarda sen çıkıyorsun. Her telefon çalışında ürperiyorum. Ne yana baksam sen geçiyor usumdan, bulaştıkça kokun dört bir yanıma, nefret ediyorum sen kokmayan ne varsa. Kaldırıp kaldırıp atıyorum hepsini. Eskidikçe sıkılırım zannetmek kolaydı, şimdi eskidikçe kıymetleniyor elde avuçta ne varsa. Atmaya kıymadıklarım; hepsi senin eserin!
El bebek gül bebek büyümek olunca payına düşen, sen sancıları çekmeden anlamıyorsun acı ne demekmiş. Sahte dünyaların ışıltısı gözlerini kamaştırmışsa, loş bir sokağın kendi aydınlığına burun kıvırıyorsun. Karanlık vurunca en ücra köşelerini, korkuyorsun; iliklerine dek!
Şahlandıkça senin bile unuttuğun duygular, “elin eline değmeden sevişmek” diyorsun yaşadıklarına. Boynu bükülsün istemiyorsun yüreğindekilerin, bazen başını okşuyorsun, bazen sırtını... Sıra yüreğine değmeye gelince, duruyorsun. İçin ürperiyor yaşayacaklarından. Şöyle usulca uzatınca el değmemişliğine elini, yanıyorsun. Yanmak bile az kalıyor yanında …
Hafif bir esrime var üzerinde, kendine itiraf etmekten korktuklarınla dimdik ayaktasın, vurulmuşsun bir gelinciğin yüreğine, ben toprak mıyım, rüzgâr mı, güneş mi diye soruyorsun?
Gelincikse; başı güneşe dönük, saçlarını rüzgâra vermiş, gülümsüyor; toprak kadar kara gözleriyle!
TALAN AYŞE KANCA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.