- 431 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK -4
ÖLÜMÜNE AŞK 4 –
“Birliğe mi gidiyoruz komutanım ! “
“ Evet ! Asker birliğe.Ama dur bir dakika ! Kahvenin o taraftan gidelim. Kahveye uğrayacağım önce.“
“Emredersiniz komutanım.“
Araba hareket ettiğinde, Halil dikiz aynasından, komutanına fark ettirmeden bir bakış attı. Çok kızgın göründüğünü fark etmişlerdi. Ahmet astsubay, sert görünüşünün altında, içinde insan sevgisiyle dolup taşan bir insandı. Sert görünüşü de mesleğinden kaynaklanıyordu. Onlarla dışarıya göreve gittiği zamanlarda bir ağabey gibi davranırdı. Ama birliğe girdikleri anda birden bire değişiverirdi. O yüzden de herkes bu özelliğini bilir ve ona göre davranırdı. Askerliğin kurallarındandı katı olmasan da katı olmaya çalışmak. Birden içinde önünü alamadığı bir meraka kapıldı, içeride ne olmuştu da Ahmet astsubay bu kadar hiddetlenmişti. Önce merakına yenilerek sormak için ağzını açıp, soracağı sırada birden vazgeçti. Yanlış zamanda bu soru daha fazla sinirlendirebilirdi Ahmet astsubayı.
Kahvenin önüne geldiklerinde, kahvehanede oturan insanların bakışları araca yöneldi. Herkes merakla araçtan tarafa bakmaya başlamıştı. Ahmet astsubay, araba durur durmaz, hızla indi ve masada oturanların yanına gitti. Onun yanlarına geldiğini gören köylüler hemen ayağa kalktılar ve hep birlikte koro halinde.
“ Hoş geldiniz komutan ! “
“ Hoş bulduk. Nasılsınız? İyi misiniz? “
İçlerinden bir tanesi hemen bir sandalye getirerek oturması için Ahmet astsubaya uzattı. Ahmet astsubay oturunca, ayaktakiler de teker teker kalktıkları yerlerine oturdular. Masada oturan orta yaşın üzerindeki bir köylü,
“ Komutanım, tekrar hoş geldiniz, Safalar getirdiniz. Ne ikram edelim size? Ayranımız da güzeldir, çayımız da .“
“ Aslında çok fazla vaktim yok ama bir demli çayınızı içerim. “
“ Oğlum ! Herkese çay getir. “
“ Tamam Ökkeş baba. Hemen getiriyorum. “
Çayları söyledikten sonra komutanla havadan sudan sohbete başlamışlardı. Komutan, bir taraftan konuşuyor, bir taraftan da çevresinde oturan insanları inceliyordu. Epey olmuştu buraya geleli. İnsanlarla ilişkilerini hep olumlu yönde olmasına dikkat ederdi. Saygısızlığa asla tahammülü yoktu. Onlara da saygılı ve hak ettikleri şekilde davranmaya özen gösterirdi. İnsanları hep dikkatle dinler, onların sözüne çok önem verirdi.
Karşısındaki kişiler de bunu fark eder ve ona göre davranırlardı. Halkla iç içe yaşamayı ve Onlara yakın olmayı ilke edinmişti kendine. Ama bazen sabrı taşıveriyordu nedense. Tıpkı bugün olduğu gibi. Düğündeki küçük çocuğun ölüm olayıyla ilgili gitmişti muhtarlığa.Bütün iyi niyetiyle girdiği muhtarlıkta ağanın yine kendini beğenmişliği ve başkalarını hor gören ağanın konuşmaları, onu çıldırtmaya yetmişti.
“ Komutan ! bırak artık bu işin peşini. Kaza kurşunu işte. Nereye gideceği belli oluyor mu ? Öldü gitti. Biz de çok üzüldük ama ne gelir elden. Bak kimsede görmemiş kimin silahından çıktığını kurşunun. Deşeleyip durma derim. Hem anası babası genç daha. Bir çocuk daha yaparlar. Allah bir tane daha verir onlara. Ben de maddi yardım yaparım. İki gün sonra da acıları söner gider yüreklerinde. “
“ Ağa sen ne söylediğinin farkında mısın? O ateş hiç sönmeyecek anasının yüreğinde. Sen anlayamazsın o ananın hissettiklerini. Orada ölen senin çocuğun olsaydı nasıl davranırdın ? Söyle bana ! O kadar basit değil bu işler. Hiç kimsenin canı bu kadar ucuz değil. Kanun var, hak var, hukuk var bu ülkede. Senin için ne ise, gariban vatandaş için de aynı olmalı kıstaslar. Ben bu işin peşini bırakmayacağım. Otopsi yapıldı ve çıkan merminin balistik incelemeleri devam ediyor. Sonuç çıkar çıkmaz, ak koyun, kara koyun çıkacak ortaya ve adaletin kollarına teslim edeceğiz suçluyu. Ülkemde o kadar vatandaşım terör uğruna, maganda kurşunları uğruna, faili meçhul cinayetler uğruna can veriyor. Toplum olarak duyarsız olursak daha da çok can verecek. Bu iş bir şekilde bitecek ! “
O arada muhtar da karşılıklı sertleşen konuşmalardan epey tedirgin olmuş ve ortamın gerginliğini yumuşatmak için çabalıyordu.
Konuşmasını bitirdikten sonra , o sinirle çıkıp aracına binmişti Ahmet astsubay. Astsubayın arkasından bakakalmışlardı ikisi de.
“ Muhtar ! Antenlerini açık tut. Sen onlara daha yakınsın. Neler olup bittiğinden daha çabuk haberin olur. Benim otoritemin sarsılmasına müsaade edemem. Ona da haber saldım. Gözükme ortalarda diye. Gerekirse , çok üzerine giderlerse birini buluruz ama onun yaptığı bir hatayı ayıklamak bana düşüyor. Nasıl yapar böyle bir aptallığı.
“ Tamam ağam ! sen merak etme. “
“ Bu komutan da çok cesaretli çıktı. Kiminle uğraştığını bilmiyor herhalde. Benimle uğraşanla, uğraşırım. Ben buranın ağasıyım. Bu böyle biline ! “
“ Ağam cahil cesareti işte. Bir şey çıkmaz zaten. İki gün sonra unutulur gider .”
“ Komutanım ! çayın geldi. Soğumasın. “
Deyince düşüncelerinden sıyrıldı Ahmet astsubay. Çay bardağının içine iki tane şeker atarak karıştırdı. Bir yudum aldı ve tekrar tabağa bıraktı bardağını. Sonra Ökkeş’ e dönerek :
“ Ağanın düğününde siz de var mıydınız ? “
Bir an bu soruyu niye sorduğunu anlamaya çalışarak düşündü Ökkeş . Sonra :
“ Evet komutanım vardım. Köyün neredeyse çoğu vardı. Sadece gençlerden, tarlada işi olanlar gelememişti. Niye sordunuz acaba ? “
“ Belli bir amacım yok. O gün aldığımız ifadelerde kimse, o kurşunun kimin silahından çıktığını görmediğini söyledi. O kadar kişi nasıl görmez . Aklım almıyor bu durumu. Ama bu işin peşini bırakmayacağım. Eğer içinizden, o güne dair hatırladığı bir bilgi olursa, hiç çekinmeden benim yanıma gelsin lütfen. Çok üzüldüm o gün. Ölen çocuğun, benim çocuğumdan ne farkı var ki? Hepimizin çocuğu olabilirdi. “
Bu konuşma üzere herkes kafasını önüne eğdi. Bu konuşması orada bulunanların vicdanlarını sızlatmış olmalıydı. Tam Ökkeş ağzını açıp, bildiklerini anlatmaya karar vermişti ki birden vazgeçti bu düşüncesinden. Her söylediği sözün anında ağanın kulağına gideceğini bildiğinden vazgeçmişti. Bu ikilemi Ahmet astsubay da fark etti ama üzerine gitmedi Ökkeş’ in. Biraz daha oturduktan sonra, müsaade isteyerek dışarıya çıktı. Yine karşıladıkları gibi ayaktaydı kahvehanedeki halk.
Aracına bindi ve hareket ettiler birliğe gitmek üzere. İki gün sonra, gelen bir yazıda balistik sonucu bildirilmişti. Jandarmanın yetki alanına girdiği için olayın araştırılmasına devam edilmesi isteniyordu resmi yazıda. Ahmet astsubay, yazıyı incelerken içinden “ işin çok zor Ahmet. Hiç kimse ağzını açmıyor. Yel değirmenlerine savaş açıyorsun. Tıpkı don kişot gibi. “
Sonra telefonuna uzandı ve muhabere erine arabasının hazırlanması emrini verdi.Dışarıya çıktığında arabasının harekete hazır olduğunu gördü. Hemen araca bindi ve yine her zamanki gibi Halil ve Mustafa ile birlikte hareket ettiler.
Köye geldiklerinde, yolda yürüyen bir köylünün yanında arabayı durdurttu. Camı açtı ve ;
“ Ökkeş adında birini arıyorum. Evi nerede ? Tarif edebilir misiniz acaba ? “
Adamın gözleri, hafif korku ve endişeyle açıldı bir an ve sonra toparlanarak ;
“ Ökkeş ! Hemen götüreyim komutanım ben sizi. “
“ Arabaya binin isterseniz. “
DEVAM EDECEK