- 431 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK - 3
Son iki gün içinde, çok yoğun ve yorucu saatler geçirmişti. Vücudu onu yorgunluğa karşı ayakta kalmak için zorluyordu. Nöbetten yeni çıkmış ve yatakhaneye sanki ayaklarını sürüklercesine girmişti. Gözleri yorgunluk ve stresten kısılmış, gözkapaklarını taşımıyordu. Küçük bir jandarma karakoluydu. Tam tepede kurulmuştu karakol binası. Tepeden, özellikle de nöbet tuttukları yerden çevreye baktıklarında bütün ova gözükürdü.
Az sayıda ağaç vardı. Buraya geldiğinden bu yana, yeşiliyle ünlü sılası aklına geldi. Onun için oradayken alelade bir durumdu çimenler, ağaçlar ve çiçekler. Hiç birini yakından incelemediğini fark etti. Saatine bakma gereği duyduğunda, saat 01’e geldiğini fark etti. Çok uykusu gelmişti. Yatakhaneye girdi ve üzerini değiştirerek ranzanın üstündeki yatağına çıktı ve uzandı. Sonra uyumak için gözlerini kapattı. Gözlerinin önüne, köydeki o gözler geldi aniden. O gün çok etkilenmişti.Birden uykusu kaçtı. Aklına askerlik öncesi hayatı geldi. Bursa’da dünyaya gelmişti. Sakin bir yaşamı vardı ailesinin. Kendi halinde bir ailenin iki çocuğundan biriydi.
Ablası iki yıl önce evlenmiş ve altı ay önce de bir yeğeni dünyaya gelmişti. Bütün aileyi sevince boğmuştu minik bebek. İzinde gittiğinde kucağına aldı ve kokusunu içine çekti.Üniversite sınavına girdi, istediği puanın çok çok altında bir puan gelince, ertesi yıl dershane gitti ve tekrar girdi. O yıl da istediği puanı alamadı. Hayalindeki bölümlere puanı yetmiyor, puanının yettiği yeri de kendisi istemiyordu. Dershanedeki bir öğretmeninin tavsiyesiyle, iki yıllık bir üniversiteye kaydını yaptırarak mezun oldu. Sonra da eğitimi nedeniyle, ertelediği askerliğini yapmak için bağlı bulunduğu askerlik şubesine giderek müracaatını yaptı.
Ayrılık günü geldiğinde büyük bir heyecanla arkadaşları, komşuları, akrabaları ve ailesi tarafından dualarla uğurlandı asker ocağına. Arkasında onu bekleyen özel bir insan bırakmamıştı. Flört ettiği kız arkadaşlarıyla uzun bir süre geçirememişti nedense. Hiç birine de kalbi çok heyecanla çarpmamış, sadece erkek arkadaşları tarafından yadırganmamak için çıkmıştı kızlarla. Lise son sınıftan , iki gün öncesine kadar her gece rüyasında aynı gözleri görür, fakat bu rüyaya bir anlam veremezdi. O siyah gözler, efsunlu bakışlarıyla bakardı Halil’ e. En sonunda bu rüyayı kabullenmiş ve görmediği zamanlar bir garip hissederdi kendini.
Ama o gün , köyde gözleri gördüğünde yine rüyada olduğunu düşündü bir an. Gözlerini ovaladığında anlamıştı rüya görmediğini. O gözlerin yanında, yüzünün güzelliği ile fiziği de etkilemişti. Bir daha görebilir miydi acaba ?
“ Mutlaka görmeliyim onu ! Bu rüyanın bir anlamı olmalı. Benim kaderim galiba o kız “ diye mırıldandı sessizce
Ranzanın altındaki yatakta yatan yakın arkadaşı Mustafa ‘ nın merdivenleri tırmanarak onu seyrettiğini fark etti. Mustafa ile buraya ilk geldiğinde hemen kaynaşmışlardı. Mustafa’ nın yüzünde muzip bir gülümseme belirmiş ve ona bakmaya devam ediyordu gülümseyerek.
“ Neden gülüyorsun Mustafa ! Yüzümde gülünecek bir şey mi var ?
“ Yok be Halil ! Uyuyamamıştım. Kendinle olan konuşmanı duydum onun için gülüyorum. Neden uyuyamadın. Anlatsana ? “
“ Sus ! Herkes uyanacak şimdi. Nöbetçi komutan gelirse yanarız. Sessiz ol. Yarın anlatırım. Anlatmazsam çatlarım zaten. Hadi uyuyalım. “
“ İyi geceler ! Allah rahatlık versin. “
“ Sana da “
Başını yastığına koyar koymaz uyudu. Rüyasında yine aynı gözler vardı ama bu kez ellerini ona doğru uzatmış ve gelmesini istiyordu o güzel kız. Halil büyük bir sevinçle yayına doğru gitti.Tam ellerini uzattı ve kızın elini tutacağı sırada kız , birden kayboldu. Arkasından yaşlı gözlerle, bağırdı, bağırdı ve yere oturdu umutsuzca.
“ Halil ! Halil ! Ne bağırıyorsun. Kabus mu gördün ? Korktum senin bağırmandan. Ağlıyordun üstelik. Ne yapacağımı şaşırdım. İyi misin şimdi ? “
“ Tamam bir şeyim yok. Rüya gördüm. Yarın anlatırım sana . Hadi yatalım. Kalk saati gelir daha uykumuzu almadan. Hadi uykusuz kalma benim yüzümden “
“ Tamam ama yarın mutlaka anlat bana “
“ İyi uykular “
Kalk saati geldiğinde vücudunun külçe gibi ağır olduğunu hissetti. Bütün gücünü toplayarak,yatağını düzeltti. Üzerini giyindikten sonra, kahvaltı için salona indi. Kahvaltı bittikten sonra dışarıdaki alana içtima için çıktı. Sonra da spor ve eğitime gitti. Çok farklıydı asker ocağı. İlk günler çok zor gelmişti. Zaman geçtikçe alışmaya başlamıştı. On beş aylık askerlik süresinin neredeyse yarısı bitmek üzereydi. Yeni gelen acemileri gördüğünde, kendi acemilik günleri aklına geliyordu. Her yöreden asker arkadaşı vardı acemiliğini geçirdiği birlikte. Hatta içlerinde, ağlayanlar bile çıkıyordu. Bir tane arkadaşı vardı. Askerlik öğrencisi evlenmiş ve geldiği ilk sıralarda da bebeği dünyaya gelmişti. Ama izin alamadığı için bebeğini görememişti. Kahırlandığı zamanlar gece yatağında sessizce ağladığını duyar ve üzülürdü ona. Sonra da içinden “ İyi ki zamanında gelmişim “ derdi.
Öğlen yemeğini almak için sıraya girdiğinde arkasında Mustafa’ nın olduğunu gördü. Aynı masaya oturduklarında soru dolu bakışlarla ona baktığını gördü. Yemek yerken gece gördüğü rüyayı ve daha önceki zamanlarda gördüğü rüyalarını anlattı. En son da köyde gördükleri kızı anlattı. Konuşması bittiğinde Mustafa ‘ nın yine o meşhur muzip gülüşüyle karşılaştı.
“ Ben, o gün fark ettim senin bakışını ve o kızın sana olan bakışını. Tekrar görmek istiyor musun onu. “
“ Evet ! Hem de çok istiyorum. Kimdir, nasıl biridir ? Onu tanımak istiyorum. Ben aşık oldum onun bakışlarına. Hayatımı, sonuna kadar onunla geçirebilirim. Bulabilir miyim acaba Mustafa o siyah gözleri tekrar ? “
“ Halil, her şey nasip işi. Eğer kader sizi tekrar karşılaştıracaksa karşılaşırsınız mutlaka. Gün doğmadan neler doğar. Rahat tut sen içini. “
O gün, küçük çocuğun ölümündeki gibi, komutanı olan Ahmet Astsubay, Mustafa ve Halil, aynı köye gittiklerinde, gözleriyle köye girer girmez aynı kızı aradı. Yolda yürüyen kadınlar ve erkekler vardı ama o yoktu. Tam çeşmenin yanından geçerken, onu çeşmenin başında su doldururken gördüğünde gözleri fal taşı gibi açıldı. Duaları kabul olmuştu en sonunda. Arabanın sesini duyan Gülistan, gelişi güzel o tarafa bakınca, aracın içinde sağ tarafta oturan Halil’ i gördü ve çok sevindi. Bir taraftan da heyecan sarmıştı yine. O heyecanla elinde tuttuğu bakır ibriği yere düşürdü. Yanında sırayı bekleyen kadınlar “ ne oluyor “ dercesine bakınca, kendini toparlayarak suyunu doldurdu ve hızla oradan uzaklaşarak evine doğru yürümeye başladı.
Mustafa, Halil’ in yüzündeki ifadeden aradığının o kız olduğunu anlamış, komutana fark ettirmeden baktığında o da tanımıştı Gülistanı. Aracı Gülistanın gittiği tarafa doğru kullanmaya başlamıştı. Tam evinin önüne geldiği sırada, dalgınlığı geçen Astsubayın
“ Asker ! nereye gidiyorsun. Yanlış yerlere getirdin bizi. Muhtarlık bu tarafta ! “
“ Özür dilerim komutanım. Yönümü şaşırdım. Emredersiniz. “
Diyerek, aracı tam tersi istikamette bulunan tarafa yöneltti. Halil, Mustafa’ nın neden öyle yaptığını anlamıştı. Onun için komutanından azar işitmeye bile razı gelmişti arkadaşı. Artık, oturduğu yeri öğrenmişti. Geriye bir tek, onunla irtibat kurmak kalıyordu. Gülistan ‘ ın da onu görünce elinin ayağının birbirine dolaştığını gözleriyle görmüştü. Bu da onun için bir işaretti.
Muhtarlığın kapısına geldiklerinde, enerjik komutanları onların kapıyı açmalarına fırsat vermeden indi araçtan. Ve tek katlı binanın kapısına geldiğinde, kapıda onu muhtar ve köyün ağası karşıladı. Hürmetle içeriye buyur ettiler Ahmet Astsubayı. Düğün günü ukela davranışlar sergileyen ağa daha bir mülayim gözüküyordu. Komutanlarını kapıda beklerken, aralarında sohbete daldılar.
“ Haydi ! Gözün aydın. Evini de öğrendin artık. “
“ Evet Mustafa ! Sayende öğrendim ama nasıl konuşacağım onunla . En azından ona bir mektup yazmak istiyorum. Ya da bir iki kelime konuşmak istiyorum. Ama bu şartlarda nasıl olacak. Burası küçük bir yer. Bu tür şeyler hoş karşılanmaz.Çare arıyorum ama bulamıyorum. Ama onu tehlikeye atmadan bir yol bulacağım ona ulaşmak için. “
“ Neyse onu bir araştırırız. Belki bir yol buluruz. “
O sırada komutanları, asık bir suratla ve ifadeyle aracın yanına gelmişti. Mustafa’ nın açtığı kapıdan girerek yerine oturdu.
DEVAM EDECEK
16,07.2009 Nermin KAÇAR