- 2553 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Muinar (Düşüngülü Eleştiri)
M U İ N A R
(DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ)
Erkekler öldüremediğinden,
kadınlar gülemediğinden delirir…
Latife Tekin
2005 Yılı Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü alan Latife Tekin, geleceğin romanını yaratma sevdasıyla ‘Muinar’ı yazmış.
Sanırım ‘Muinar’a; bir vantrilok gibi masalımsı anlatımla deneme ikliminde oynatılan iki kişilik bir tiyatro oyunu demek daha doğru olur. Muinar ile Elime’nin diyaloğu. Muinar, ‘dua yumuşaklığında’ hava gibi Elime’nin içine giren bir hayalet, kocakarı..! Latife Tekin, Muinar’ı masal diliyle konuşturuyor, anlatıcıya ise anılar anlattırıp, öyküler yazdırıyor. ‘eskiden ne güzel öyküler yazdığımı’ (s.207) ‘Sen önce benim yazdığım öyküleri, oku’ (s.224) Bir de yazılanları anlatıcı Elime’nin ağzından dinleyelim. ‘..Bir başıma yatağımda bükülmüş, elimi kağıdın üstünde unutarak yazdığım gecelerin birindeydi. …ağacın taze dallarından birinin kâğıdıma doğru uzanmakta olduğunu gördüm, cümleleri okuyordu. …bakışıma yakalanan dalını geri çekti.’ (s.60) Sanırım, Latife Tekin de öykünün masal olmadığını biliyor… Öykü dilinin konuşma dili olmadığını da…
Tanrı, türban, kadın evliya, cin, doğa, yoksulluk, politika, rüya, Fettullah Gülen’in FBI ilişkisi gibi konular güncele dönüştürülerek deneme tadında yazılmış. Kitabın kapağı iç atmosferi yansıtıyor. Bölüm aralarında yaklaşık otuz beş sayfa boş bırakılmış!..
Bildiğimiz roman formatına uymuyor. ‘Plan kurup Amerika’ya çarpın, New York’un altında patlamaya hazır kapalı bir göl var, niye bir bıçak daldırıp fışkırtmıyorsunuz?’ (s.19) Kitabın yaklaşık yüzde 72.3’ü (42.7)* diyaloglarla geçiyor. Sayfada ortalama 4.2 (4.1) paragraf yapmış. Radikal söylemlerle geçen diyaloglarda eleştirel bir tutum sergilenmiş. ‘Unutma Bahçesi’inde olduğu gibi kutupluluk yarattığı söylenemez. Daha önceki romanlarında olduğu gibi yazınsal dilini atasözü, deyim, içmonolog, ikileme ve pekiştirmelerle güçlendirmemiş. Tekin, simge ile yazmasını seviyor, ustalık da göstermiş. Okurunu tensel iklime götüren, ışık, kuş, göl, dünya gibi simgeler kullanmış. “ ‘yavaşlayan ışığı yorar, suyu, rüzgârı çağırır kendine, kadın için hız almak iyidir, durup oturuyorlar yerlerinde, her şey hep onlara akıp süzülecek değil ya, biraz da onlar kalkıp her şeye doğru koşsun, karşılasınlar hayatı dağların eteklerinde şöyle.’ Hızla uçan kuşun açtığı delik, o kuşa takılmış insan için haz deliği olurmuş…” (s.17)
Latife Tekin, anlatmak istediği şeyleri çağrışım gücü pek olmayan yan anlamlı imgeli sözcükleri şiirsel düzyazı ile güçlendirerek dile getiriyor. Elif Şafak kadar olmasa da Ahmet Altan gibi yabancı sözcük kullanıyor.
Karakter betimlemeleri zayıf kaldığı ve rol verdiği kişilerin adı yanlış seçildiği için bellekte iz bırakan kahramanlar yaratılamamış. Muinar, Elime, Faliha, Belinur, Bedira, Hadime…
Güzel parıltılı sözler, çiçek gibidir; kullanıldığı yere renk katarlar. ‘Hep öyle hissedilmiş şeyler vardır, zamanla incelir o duygu, bir tel iplik olur.’ (s.200) ‘dünya güneşle evli, ay sevgilisi.’ (s.111) ‘Güzel söz sadakadır’ demiş Hz. Muhammet. Sözcüğün mutlu olmadığı absürt ve argolu sözler : ‘Asur kolonilerinde bir ticaret oruspusu yetişti, kumaşçı, iplikçi… …dümbük kocası Babil’de’ (s.64) Yazarın hoş olmayan sözlerine bir göz atalım. ‘Tabancanı çekip şunu vursaydın ya, coşkulu an meselesiydi, ah, o ruh kabarması bir kez olur hayatta’ (s.20) Sayfada ortalama 16.2 (12.2) kez yabancı sözcük kullanmış. ‘Wollt ihr den totalen Krieg! Jaaaa!..Topyekûn savaş istiyor musunuz? Evet!..’ (s.76) Türkçesi parantez içinde yazılmış olsaydı, okuru tökezletmezdi. ‘Şelonlara yedirdiniz dünyayı…’ (s.4) Bu sözüm, yeni üretilen sözcüklere uydurukça diyenlere..! ‘Söz, her zaman kendini yeniden yargılar ve yeniden üretir’ demiş Zehra Çam. Tekin’in yeni sözcüklerine birlikte göz atalım. ‘Zihin zindan, beden karbon!..’ (s.70) ‘Para faşistlerine’ (s.180) Şiiri dilde başlatan yazar, şiirsel düzyazılarını Ahmet Altan gibi dize şeklinde yazmamış. ‘Ne gezersin lâkın kenarında, yakışmıyor mu bu mevsime bu jâket… Lâkta, Kaskat’ta anınla randevular var idi, Kuvveden fi’le gelir çok ârzûlar var idi.’ (s.141) Şiirsel sözler : ‘rüzgâra söylenmiş şiiri, masalı var, ben sussam rüzgâr yürür üslerine’ (s.32)
‘Unutma Bahçesi’nde olduğu gibi Muinar’da da mevcut düzene başkaldıran Latife Tekin, yazıyı kuruluktan kurtarmak için sayfada ortalama 0.2 kez mizah yüklü anlatımlar yapmış. ‘Amerika’ya gelmişken ağlayan Hoca Efendi’nin verdiği demokrasi derslerine katılıyorum’ (s.121)
Ayrıntıları sıkça kullanıp yazıya işlevsellik katmamış. ‘baş sihir rahibesine hizmet eden masum bir kız vardı hani, dağ taş dolaşıp kemik toplar getirirdi’ (s.170) ‘Öleceğim günü söylesin diye kemik topladım, dönerse falıma bakar…’ (s.211)
Her fırsatta politikacılara göndermeler yapan Tekin, çağrışım gücü yüksek olan atasözünü hiç kullanmadığı gibi sözvarlığımız deyimleri de sayfada ortalama 0.8 (0.6) kez kullanmış, düşük bir oran. ‘İki yakası bir araya gelmeyecek bu insan soyunun’ (s.14) ‘Hatica cennetin damında gözlüyor yolumu’ (s.77) Bir dilin sözvarlığı bilinir mi?..
Muinar’a hoşgörülü, yardımsever bir karakter yükleyen yazar, ‘Unutma Bahçesi’nde olduğu gibi zaman zaman betimlemeyi kurgu ile aynı düzleme düşürememiş. ‘kaval zamanı, kayaların ağılından dışarı süzülüyormuşum gibi bir duygu kapladı içimi’ (s.73) ‘Kayaların ağılı’ olur mu? Ağıl, hayvanlara mahsus bir yer, mandıra. “Karıncalar toprağı eleyip inceltmiş, kara bir delik kımıldanıyor toprağın orta yerinde, atlayıp geçemedim üstünden, eteğim çalıya takıldı, çekiştiriyorum bırakmıyor eteğimi çalı, yırtıcı bir çığlık koptu boğazımdan, ‘Muinar!..’ Korku bastırdı birden, dönemeyeceğim eve, kesin bu, ölüm, çalının dalında…” (s.74) Yazarın öykü dediği gerçekçi olmayan masal. ‘Kara bir delik’ toprağın yüzünde hareket ediyormuş..!? Eteği çalıya takılıyor, ‘ölüm, çalının dalında..’ oluyor..!? ‘sabah alacasında tır tekeri büyüklüğünde denizanaları çırpınıyor suda, vapura sıçrayıp insanların suratını yakıvereceklermiş gibi, avuç içi kadardılar’ (s.236) Avuç içi kadar olan ne, kuğu mu?.. Sayfada ortalama 4.4 (4.0) satır betimleme yapmış.
Okuruna duygu çeşmesinden su içirmeyen yazar, her on üç sayfada bir kez türban sözcüğünü kullanmış. ‘Davos türbanımı getir, Helsinki türbanımı kuru temizleyiciye’ (s.101)
Kadın yazarlar içinde farklı bir duruşu olan Latife Tekin, yazınsal dile güç katan mecazı sayfada ortalama 3.1 kez kullanmış. ‘kan revan içinde kendi hayatını yaşıyor’ (s.14) ‘gece çöktü üstüme’ (s.130)
Kahramanın yüreğinde çırpınanları bellek çakımı ile dışarı vuran içmonoloğu yazar sevmiyor olacak ki, hiç kullanmamış.
Okura yöneltilen sorular ona yol gösterici olmalı. Yazarın bellek ovalatan sorularına bir göz atalım. ‘Saat, takvim yapmış zamana karşı, sayıyla akıtacak ki, tutsun eliyle, beyin arıyorsunuz yana yakıla, bilinç nedir, zihin nedir?’ (s.62) ‘Göz cebi nasıl yapılır boşluğa?’ (s.41) Sayfada ortalama 2.1 (1.4) kez soru yöneltilmiş.
Romanlarında rüyalardan anlam çıkaran Tekin, benzetmeleri sayfada ortalama 1.0 (1.0) kez kullanmış. ‘Sezgileri de boncuklar gibi bir ipe dizilip kolye olmak ister’ (s.33) Bir tür benzetme olan eğretilemeyi de zaman zaman kullanıyor. ‘Kanadına bez dolayan kuş’ (s.24) ‘Hurma boylum, ört başını öyle bin deveye…’ (s.165)
‘Muinar’da kadının manifestosunu yazmaya çalışan Latife Tekin, yazın diline derinlik katmak için sözcüklere imge gömleği giydirmiş. ‘rüzgârın bir işine yaramaz türban, niye esiyor öyle…’ (s.88) ‘Avrupa’nın işkembesi derin’ (s.76) Çözülmesi zor kapalı imgeler de kuruyor. ‘Küse barışa düğüm olmuş girdaplarımı çözecekmişiz’ (s.166) Sayfada ortalama 6.4 (3.1) kez imge kullanmış, yüksek bir oran.
Bilim terimlerle yapılmaktadır. ‘yakalarına Kılıçaslan rozeti taksın’ (s.98) ‘Boynu Bukleli tahttan indi’ (s.23) Sayfada ortalama 1.5 (2.1) kez terim kullanmış, düşük bir oran.
‘Unutma Bahçesi’nde komün yaşamını yazan Tekin, anlama zenginlik katan pekiştirmeleri sayfada ortalama 0.1 kez kullanmış. ‘salkım saçak Kıbrıs akasyaları, sapsarı…’ (s.9)
Radikal söylemleri seven Latife Tekin, dilin anlatım gücünü zenginleştiren ikilemeleri sayfada ortalama 1.4 (0.5) kez kullanmış. ‘hükümetçe çöl tüccarlarının reankarnasyonu bunlar, dirildiler kulak kulağa fısır fısır’ (s.165)
Erkek egemenliğine başkaldıran Tekin, şiir, öykü ve denemelerin süsü alıntıyı üç kez yapmış. Yazının içinde çiçek gibi duran montaj tekniğinden üç kez yararlanmış. “ öldü gitti yakamı sıyıramıyorum ondan, bir laf vardır, ‘Doğuştan kavgaya mecbur…’ ” (s.44)
Yeniliğe açık olan Latife Tekin’in yarınları kucaklayacak bir arayışın peşinde olduğunu biliyoruz. Geleceğin romanında deneme, imge ve şiirsel düzyazının olacağını o da biliyor. Muinar’da, nabza göre şerbet vermediği için okurun koluna girememiş, zaman zaman onu edilgen duruma düşürdüğü de söylenebilir. ** Muinar / Latife Tekin / Everest Yayınları / 263 s. *** Kayıt dışı ekonomide Kayseri neden birinci? İki üç fabrikası olan bir patron düşünün. Bu fabrikaların tahvilleri borsada işlem görüyor olsun. Uyanık yürekli patron, bir fabrikasında üretip ihraç ettiği mamulün üçte birini üretim yapamadığı fabrikasının üzerine ihraç işlemlerini yaptırıyorsa, matrahtan dolayı vergisini iç etmez mi?.. Yazık olmaz mı, o tahvile para yatıran vatandaşa..?
*- Parantez içindeki bilgiler ‘Unutma Bahçesi’nin değerleri.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.