EN DEĞERLİ İNSAN…
?
Yazıma bir soru işareti koyarak başlıyorum. Amacım bu yazıyı okumadan önce durup bir düşünmenizi ve kendi kendinize: “bence en değerli insan kim?” sorusuna bir cevap vermenizi sağlamak.
?
Bir soru işareti daha. Şimdi de birinci soru işaretine verdiğiniz cevaba bakarak:
“peki, neden en değerli insan ………dır?” sorusunu sorunuz kendinize.
…
Üçüncü sorum olmayacak, endişelenmeyin.
Soruları cevaplamışsanız okumaya devam ediniz, lütfen.
Şundan eminim ki, cevaplar farklı olmuştur. Kimi, “annemdir”, kimi, “babamdır”, kimi… diye sevdiği varlığı göz önünde tutarak cevaplamıştır. Verilen tüm cevaplar duygulardan yola çıkılarak verilmiştir çoğunlukla. Benim cevabım, sizlerinkiyle uyuşur mu bilemem, ama en değerli insan denilince aklıma ilk gelen şey: “öğretmen” dir.
Dünyanın diğer toplumlarında değerleri nasıldır, bilmiyorum ama memleketimde en değerli olmadığı kesin. Zira etiketlerin, markaların, alt – üst kimliklerin her şey olduğu yerde ölçü paradır. Para ölçü olunca öğretmenin değeri de sıralamada en altlarda yer almaktadır.
Her nerede yer alırsa alsın, ne ile ölçülürse ölçülsün kanımca öğretmenin değeri en üstte olmalı ve dünya dolusu parayla ölçülse dahi yetmemeli.
Salih öğretmen hata yapabilir. Fakat hatayı yapan Salih olan kısmıdır, öğretmen olan değil. Çünkü kişi olarak eksiğimiz her zaman olacaktır. Bu eksiklik “öğretmen” Adına asla leke düşürmemelidir. Hafife alınacak olan ikinci isim değildir.
Bu yazının esin kaynağı olan bir anımı anlatmak istiyorum.
Bir Pazar günü öğretmenevine gidip çay içmek için lokal kısmına geçtim. İçeri girdiğimde ilçede görev yapan birkaç daire amiri konuşuyor ve gülüşüyorlardı. Tanışık olduğumuz için selam verip boş sandalyeye oturdum ve onları bu şekilde güldüren şeyin ne olduğunu sordum. “Hocam sen yabancı değilsin” diyerek meseleyi anlatmaya başladı içlerinden biri.
“Bu gün, makam odamda müdür beylerle otururken kapı çalındı, ve bir baş yarım açılmış kapıdan içeri uzanarak, ……… bürosu hangi katta? Diye sordu. Alt katta olduğunu söyledik. Geri dönüp gittikten sonra müdürlerime “bu da kimdi?” dedim. Aldığım yanıt, beni şoke etti. Meğer öğretmenmiş.”
-Eeee!
“Eeesi şu, bir öğretmen nasıl bu hale düşebilir? Böyle bir şeyi aklı başında, okumuş, üstelik öğretmen olmuş birisi nasıl yapabilir? Cahil insandan farkı olmalı değil mi?”
-Kusura bakmayın ama hala olaydaki gülünç tarafı anlamış değilim.
“yahu, etme be hocam, sen de mi?”
-Nasıl ben de mi?
“Bir öğretmen herhangi bir büronun yerini, nasıl bir makam odasının kapısını çalarda makamdakine sorar, pes doğrusu. Kapıdaki yazıyı da mı okumaz?”
-Diyelim ki okudu ya da okumadı size sormuşsa bunda ne gibi bir gariplik var? Makam odası ya da değil. Makam sahibi ya da değil, soranın kim olduğu da önemli değil. Bu hareketin yanlışlığını ya da gülünçlüğünü anlayamıyorum.
“Bırak hocam ya, bizi makaraya sarma şimdi. Bir büronun yerini öğrenmek için gelecek kapımı çalacak ve bana soracaksın, olacak şey mi?”
-Şimdi, ben gelip sizin makam odanızın kapısını çalıp: müdürüm ya da …… bey şu iş nasıl olacak diye benim bilmediğim ama sizin bildiğiniz bir şeyi soramaz mıyım? Sorarsam neden tuhaf olsun?
“Hocam, bu öğretmen bana işimle ilgili bir şey sormuyor. Adres soruyor adres.”
-Sorulan adresi bilmiyor muydunuz.
“Hocam sen hala gırgırındasın.”
-Hayır, gırgırında değilim. Anladığım kadarıyla siz kendinizi erişilmez görüyor, ve bu kadar kolay erişilmesine de kızıyorsunuz. Siz kendinizi üstün sayıyor, makamınızı da önünüzde kale surları gibi görüyorsunuz. Öğretmen, sizin yanınızda kim ki? Lafı mı olur? Beyler, müdür olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, devletin tepesinde de olabilirsiniz. Ama bilmediğiniz, bilmek istemediğiniz, bilseniz de umursamadığınız bir şey var. Her nerede olursanız olun sizi oraya getiren öğretmendir. Çıkarın öğretmeni hayatınızın bölümünden, ne kalır geriye. Lütfen biraz düşünün. İnsanlığa yararlı her insanı yetiştiren öğretmenlerdir. Eğer şu an bulunduğunuz makamlarda oturuyorsanız bu öğretmeninizin emekleri sonucudur. Bu gün güldüğünüz öğretmen yarın sizin oturduğunuz koltuklara oturacak kişileri yetiştirmekle meşgul.
msg
YORUMLAR
Bence de en değerli insanlar öğretmenler- olması gerekir-Ama hepsi öyle midir? Asla..Eski öğretmenlerden eser kalmadı.Şimdilerdekilerin pek çoğunun derdi para.Sizin gibi her okulda bir öğretmen olsaydı eğitim zaafiyeti diye bir şey kalmazdı.Ama ne acıki sizin gibilerin sayısı, idealist öğretmenlerin sayısı her geçen yıl azalıyor.Nesiller, siyasi düşünceleri keskin, para hırsıyla o mesleği seçmiş, kalbinde yumuşak nokta bulunmayan öğretmenlere emanet artık. Ne yazıkki gerçek bu. Düzen öğretmenleri de bozdu.Ama hala direnenler var hocam, sizin gibi.
sevgi ve selametle..
Çok doğru bir yaklaşım, tebrik ederim, ama o müdürü merak ettim, o da öğretmenlerin müdürü değilmiydi? yani öğretmen değilmiydi. Öğretmen yada müdür hiç farkı yoktur, oturduğu koltuğa yapışıpta nüfüsunu kullananın hepsi birdir. Yalnız hakkıyla görev yapan kutsaldır. Öğretmenler de kutsaldır tabiki. Atatür, genç nesil sizin eserinizdir diye kime demiş...