- 996 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
HESAPLAŞMA
Kış güneşi kandırır ve en çok yakan da budur derlerdi de inanasım gelmezdi bir türlü. Dönüp bakıyorum da arkama, kaç kışı geride bırakmış meğer, ömür denen mefhum. Kaç umudun katline ferman okumuş, vefa denen, anlamını kaybetmiş duygu. Kaç sevdaya kurşun sıkmış, zaman denen acımasızlık… Güneş, kaç kez yaptı acaba, doğudan batıya olan tükenmez yolculuğunu ve kaç akşam karşıladı, o vefalı yolcuyu… Hangi fakirin heybesinde saklandı fazilet denen zenginlik… Hangi gölgenin kuytusunda dinlendi, birlikte çarpan kalpler… Hangi dağın tepesinde konakladı, fırtınalar, yıldırımlar, şimşekler, boranlar… Bilmiyor, bilemiyorum.
Kaç can yağmalandı pazarlarda… Kaç çiçeği kopardılar hiç acımadan…Kaç çınarın dalına vurdular, içleri sızlamadan… Oysa tükenmez bir denizdi gözlerim ona bakarken. O ne yüzmek isterdi enginlerine dalıp, ne de durup seyretmek kıyısında. Öyle ya, deniz tutardı mutlaka. Sonra, ben kusardı yüreği, ben ağlardı düşleri ki bu da olmazdı, olmamalıydı.
Güz denince mi hatırlanırdı anılar, verilen sözler, unutulan vaatler… Bağ bozumu esrikliğinden kalma gecelere çizilirken hasret, üzüm mü pekmezden, pekmez mi üzümden yapılır hesaplarının, çözülemeyen denklemleri mi karşılardı şafağı, anlamıyorum, anlayamıyordum.
Ha bitti ha bitecek denen bir yerde, tek ayak üzerinde köşeye dikilmiş çocuklar gibiydim. Seni bekliyordum yine ve sen hiç gelmemek üzere gitmiştin, öfkeyle. Hangi nefretin kuyruğundan tutmuştun da savruluyordun ömrümün üzerinde biteviye? Gözlerime serpilmiş bir avuç biber hiç gitmiyordu bir türlü. Yandıkça yanıyor, kavurdukça ağlıyordu bakışlarım. Söyle! Kaç düğüm atmıştın körpe düşlerime?
Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağan bir yağmur, kaldırımlar dilsiz terennümlerde. Her damla bir kırbaç darbesi, ruhumun en ince yerinde. Soyunuyorum! Az sonra bir kelebeğe dönüşeceğim belki de. Bir avuç ipek getireceğim sana, gönül ülkesinden. Hadi, doku şimdi metrelerce.
Kırık kalplerden hicran akar bilmez misin? Kor ateşler salar en ücra köşelere ve zemheri tayı gibi üşür, titrersin, o bilinmez yerde. Ya herru ya merru diyebilecek misin sen de… Ne çıkar bilinmez ama sen de sokabilecek misin elini, adına aşk denen o taşın altına? Biliyorum ki korkuyorsun, ama korkma. Korkarak yaşarsan hayatı, bir su gibi akıp geçer ömründen ve sen sadece durup bakarsın şaşkınlıkla. Esaretin bedeli nasıl olurmuş, yaşa ve anla.
Bu son hecesi yazdığım kelimelerin. Hangi satırdan düştü, hangi şiirin katiliydi bilmiyorum, bilmek de istemiyorum artık. Bu bir veda değil aslında. Bir sitem hiç değil. Say ki günah çıkartıyorum hayata. Kimbilir belki bir gün ben de karşılayacağım sabahı, huşuyla.
Eylül GÖKDEMİR… 12.TEMMUZ 2009
HESAPLAŞMA Yazısına Yorum Yap
"HESAPLAŞMA" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.