İçimizdeki ECEVİTLER!
Tarkan�n şarkı sözleriyle başlamak istiyorum yazıma:
Başkası olma,kendin ol!
Bu söz her ne kadar şahıslar nezdinde itibar görse de aslında ülkemiz için geçerliliği daha fazla.Neden diye soracak olursanız ,bir türlü dinmek bilmeyen �ürkiye şurası olacak mı?�sorularına yenisini eklemem mümkün.
İlk etapta �ürkiye, İran olacak mı?� yaygarasıyla başlayan tutarsızlık sonrasında yerini �ürkiye Malezya olacak mı?�ya bıraktı.Şimdilerde ise mukayesemiz Belçika�la yapılıyor.Ama sanmayın ki sorulan soru �ürkiye Belçika olacak mı?�Bu sefer sorulan �elçika Türkiye olacak mı?�Olur da bu kadar olur.Kulağı tersten bile gösterseler gene iyi diyeceğim ama bu soru da o bile yok.
İran veya Malezya olacak mıyız korkularının altında yatan sebepler malumunuz üzere bu ülkelerin dini değerleri uygulamalarındaki tavizsizlik.Daha açık ifadeyle şeriat rejimi.Acaba bizim de ülkemize şeriat gelirse ne olur halimiz demeye getiriyorlar.Medeniyetin kesişme noktasında olan ilimler bizimle bir türlü kesişmediği için haliyle ne Malezya�ın İMF den nasıl kurtulduğunu ve ekonomik özgürlük içinde olduğuna bakabiliyoruz ne de İran�n tüm baskılara rağmen Batıya seslendirdiği iç işlerimize karışmayın mesajını okuyabiliyoruz.Bizim okuduklarımız varsa yoksa Malezya ve İran�n dini yaşantısı.
Bu noktaya nerelerden geldik sorusu makuldur.Ama nedenlerinden biri de gelişmiş ülkelerin ilimlerine el atmayıp çağdaşlık ve medeniyete bakışımızı kılık kıyafet nezdinde ele almamız yatmaktadır. �ürkiye Belçika olur mu?� değil de �elçika Türkiye olur mu?� sorusunun kaynağı aslında burada yatmaktadır.
Belçika Türkiye mukayesesi yapmamıza sebep olan olayda biliyorsunuz ki Belçika Parlamentosu�da baş örtülü bir bayanın milletvekili seçilip yemin etmesi.Bizim ülkemizde de böyle bir durum yaşanmış fakat kürsüye yönelmekte olan milletvekili hanıma birileri haddini bildirmiş yemin dahi edemeden apar topar dışarı çıkartılmıştı.Gelin görün kü Belçika�a baş örtülü şekilde yemin eden hanıma haddini bildiren çıkmayınca içimizdeki Ecevitler hortlamış oldu.
Baş örtülü şekilde edilen yemin sonrasında Belçika Parlementosu�da eksikliği hissedilen Ecevit sıkıntısına çözüm gene bizim medyamız tarafından ulaştırılmak istendi.Manşet literatörlerinde her zaman demirbaş durumda olan �RİZ�kelimesinin önüne getirilecek ifadeyi bulmakta zorlanmadan olayı �elçika�a Türban Krizi�şeklinde duyurdular.Olayın hiç de öyle olmadığı gerçeğini bile bile yapılan bu yalan haber kulağın tersten gösterilmesi şeklinde bile ele alınmadı.
Türkiye�in politik mevzularda ülkeler arasında gerçekleştirdiği diplomatik atılımlar ne kadar ülkemiz adına artı puanlar getirse de sağolsun bu kriz tellalları aldığımız artıları eksi puana çevirme gayretindeler.Göbeğini kaşıyan halkın olaylara eskisi gibi değil de araştırıcı yaklaşması nedeniyle, kapanan kapılar sonrasında gözlerin çevrildiği Silahlı Kuvvetlerimizden de bilsinler ki gerekli desteği göremeyeceklerdir.Hatta aklımdan geçmiyor da değil.Bu kanı bozuklar yakında yeni bir ülkeyle bizi mukayese etmeye başlarlarsa şaşmayın.Ordudan ilgi görmeyince ZENİT marka saat gibi işleyen beyinler(!) yakında Türkiye İsviçre olsun diye imza kampanyası bile başlatabilirler.
Bu asilzadeler(!) unutmasın ki Türkiye ne İran olur,ne Malezya olur, ne de İsviçre.Türkiye�in olabileceği tek ülke TÜRKİYE� dir.Bunu akıllarına soksalar yeter.
Sözlerimi asrın siyasi dehası olan II.ABDÜLHAMİT�n sözleriyle tamamlamak istiyorum:
"-Bize hiç olmazsa 10 senelik bir sulh tanınsa Japonların o kadar methettikleri ilerlemelerini biz de yakalayabilirdik.Onlar Avrupa’nın pençesinden uzak olduklarından, bize nazaran bahtiyar,emniyet içinde yaşamaktadırlar.Malesef biz,tam Avrupa sırtlarının geçiş yerinde çadırlarımızı kurmuşuz."
Mustafa Yılmaz