arta kalanlar
Ben neyimi kaybettim diye sorar oldum kendi kendime günlerdir. Neydi sebebi içimi kavuran bu acayipliğin. Yalnızca bir cevap bulabildim, yalnızca bir cevap.
Ben her sabaha umutla uyanışımı yitirdim. Her geçirdiğim günün ayın yılın ardından bir önceki zamanları özlemeye başladım. Öyle değil midir zaten. Siz bir çocuğun masumluğunu, bir çocuğun dürüstlüğünü, bir çocuğun sevincini dünyaları verseniz alamazsınız. Ulaşılmaz bir şeydir o. O heyecan duygusu, akşam eve gelen babanın kucağına atlayıp onsuz geçen bir kara günün hasretini bir anda gidermek ve sonra oyuna dalıp ta bir anda her şeyi unutuvermek. Siz, o küçücük kafaların içerisinde tasarlanan kocaman umut dünyalarını yitirdiniz, siz o annenizden istenen bir külah dondurma parasının sevincini yitirdiniz, siz bir küçük oyuncak, bir kırmızı araba, bir küçük yapma bebek için günlerce ağlayan çocuğun dirayetini yitirdiniz. Ne oldu şimdi ha söyleyin bana. Ne geçti elinize koca bir hiçten başka. İşte hayat dedikleri bu olsa gerek. Bir çocukluk çağı boyunca kazanmak, kalanında ise kazandıklarınızı iade etmek.
Hani hep sorarlar ya çocuklara "sen büyüyünce ne olacaksın" diye. İşte çocukta içindeki o müthiş heves duygusuyla, o heyecan yoğunluğuyla avukat, doktor, mühendis hatta en ulaşılamaz şeyler olmak ister. Aslında çocuklar hep bir şeyler olmak ister. Çoğu zaman bizlerde o küçücük boylarımızla ama dünyalara bedel hayal dünyamızla hemşire, doktor, anne, baba olmaya kalkışmadık mı, bu rollere bürünmedik mi?
Çocuk bilgedir, çocuk daha gözleri açılmamış bir kedi yavrusu, çocuk büyümüşte küçülmüştür sanki. Çocuktur bu işte nerden bilsin hayat mücadelesini, yaşam savaşını, kariyer yapma arzusunu, 3 kuruşa alıp 5 kuruşa satmayı, vicdan azabını, âşık olmayı, lanet olası sigarayı, bezdiren umutsuzlukları, hayal kırıklıklarını. Çünkü daha tanışmamıştır çocukluğunu ondan çalıp götürecek olan bu acayip dünya ile. Çocuk, herkesin gitmek istediği keşfedilmemiş bir yer, daha henüz kirletilmemiş parıl parıl bir ruh, yaşamaktan yorgun düşmemiş bir bedendir.
Sanmayın ki çocuk görmez, çocuk duymaz, çocuk bilmez. Yanılırsınız. Daha gözlerine inmemiştir ki karanlık bir perde, daha sağır olmamıştır o minnacık kulakları, daha yalanla dolanla şişirilmemiştir o iç dünyası. Onlar sizin göremediklerinizi görür, duyamadıklarınızı duyar, bilemediklerinizi bilirler. Aslında kör olan bizleriz, sağır olan bizleriz, aptal olan bizleriz ve hiç birimiz masum değiliz.
Şimdi özlem duydunuz değil mi. kaybettiğiniz içinizi kemirdi. Keşke dediğinizi duyar gibiyim sanki. Boşuna çabalamayın. Bende yıllardır onu arıyorum. Kaybettiğim çocukluğumu.
Sanmayın ki en güzel öğütleri büyükler verir, sanmayın ki en güzel yerleri büyükler bilir, sanmayın ki en büyük idealler büyüklerindir. Yok, öyle bir şey.
Belki insanlar farkında değillerdir. Bu üzerlerine kara bulut gibi çöken yalnızlık, umutsuzluk, miskin tavırlar, bu önlerine konmuş binlerce dosya gibi gelecek kaygılarının sebebi nedir. Biliyor musunuz ki sadece çocuklara uğrar melekler, sadece onlardır hayal dünyaları ile bir yerlere gidenler. Şimdi biliyorsunuz artık. Şimdi içiniz acıyor. Sanki üzerine bir bardak kapatılmış ve oradan çıkmaya çalışan bir arı gibisiniz. Çaresiz.
İçinizden bazıları iç geçirip birazcıkta olsa çocukluğuna özlem duymuyorsa eğer o zaman onlara sözüm şudur; siz hiç çocuk olmamışınız ve hiç bir zaman adam olamayacaksınız. Ancak çocuklar olabilir, çocuklar. Çünkü bu yalnız ve yalnız onların hayalidir. Bu, o yoğun istek duygusunun sebebidir. Eğer bir gün bir boş vaktiniz olursa, çocuklarla kaynaşın. Onları anlamaya çalışın. Onlara yaklaşın, hissedin. İşte orada hayatı göreceksiniz. Birazda çocukla çocuk olmaya çalışın. Ama olamazsınız. Çok geç artık. Yitirilenler arkada kaldı ve kaybedilecek birçok yıl sizi bekliyor peşi sıra.
Eğer bir gün olur da yeniden çocuk olabilirseniz, büyümemeye çalışın. HAYAT BİR ÇOCUĞUN KALBİNDE ATAR VE ORADA SON BULUR.
-gazi-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.