YETERSİZ DÖKÜLEN LEKELER..
Dudaklarımda kirli bir ıslaklık. Gözlerimi kapatalı çok olmuş. Yıkıntılar altında mahsur gibiyim, sadece bir sese muhtaç. Oysaki ağrıyan yüreğim, bedenimden öte. Ve hiç bir yük bu kadar ağır değildi, insanlık ezilirken meyhanelerde.
Önceleri kitaplar çareydi yalnızlık günlerine. İnsan yaşamak istediğini yazıp, görmek istediğini çizerdi resimlerine.
Ve yazarlar sahte hayatlarda esir düştüklerinde, düşlerini teslim ettiler bir polis karakoluna. Hapse girdi sevda sözleri, dikenli bir ayrılık yolunda.
Bir süre vaktin nasıl geçtiğini anımsayamıyorum. Sisli bir buğu oluyor sensiz geçen ömrüm. Dinler, dinlemiyordu bilgisizliğimi, çaresizliğimi, sensizliğimi.. Müzikler hep korsan seslerle piyasalarda, ve piyasa olmuştu duygular esasıyla..Neyler ve Meyler sarhoş etmiyordu karanlık bir alışkanlığın vahşi kollarında..
Sonrası sen, bilinçsiz öncelerden kaçan bir benden sonra..Maviden sonra, yeşilden sonra; gökyüzü ve deniz ve biraz da mazi, acıtmıyordu böyle pek çok yara..
Coğrafyada dağlarla, felsefede budalalarla mesafeleri büyütürken insan, kendini kendine nasıl uzak ettiğini, koşar adım nasıl kaçtığını içinin nehirlerinden.. ve bunların hiçbirinden, bahsetmedi.. bahsetmedi, kaybolmuş hiçkimseliğinden.
İşte tüm bunları yaşarken hücrelerimin en ücra köşelerinde, yetersiz kelamlar... kalabalık boşluklarla dolu gözükmesin korkunç sensizlik. Çünkü buna inanamam, başaramam nuruna kapılıp giden kimliğimi geri çevirmeyi. Boşlukta kayan bir taş gibi hızlı düşerken, bana doğru uzatılan yalan dallara tutunamam.
Ve yine bu yüzden iyiki varsın! ölümün sıcak döşeğine uzanırken gözlerim, iyi ki varsın kelimelerime az gelenim..
YORUMLAR
İyi ki var olan, biz var olmadan önce de var olan, kelimeleriniz arasında gizlenmiş olan, varlığına muhtaç olduğumuz... Boşluğu yaratan nefse dur diyememek.. Nasıl öğrenir insan isyansızlığı.. Çok nankörüz soluduğumuz havaya, damarlarımızda dolaşan suya, verilmiş her nimete çok nankörüz çook..