Şizofren ...
’ Dikkat ! Ağır melankoli, şizofren benliğin temize geçilmemiş serzenişleri ihtiva eder...’
Siyaha yatkın hüzünlerin çerçevelerinde unutuyorum, karmaşaların yarattığı kalp sıkıştıran kuşkularımı. Sana yazılanların hangi paragrafına baksam, karşımda dikiliyor kelimelerin asaleti. Karın boşluğumda ağrı hissinden öteye geçmiyor düşünceler. Nerede olduğuna dair şüpheler kemiriyor beyin hücrelerimi. Isırılmış tırnak parçaları savruluyor dört bir yana, kederden. Yatağın hangi tarafından kalkarsam kalkayım, melankoli...
Çarşafların buruşmuş yüzünde manalar arayan ben, dökülen saç tellerimden bir keli rahatlıkla gür bir başa kavuşturabileceğimi düşünüyorum. Sigaramın dumanı yol bulurken havada, benzeşen harf şekillerinden cümleler oluşturmaya çalışıyorum. Yolun trafiğe yakın kısmından yürümem ise dalgınlıktan çok ölümün bedenimde nasıl duracağına olan merakımdan...
Kapana kıstırdığımı düşündüğüm hüzün, beni kapana kıstırmış oluyor... Gecenin siyahi renginde seçemediğim kan kusan zaman, üzerime yürüyor. Elimde ki tek kılıç sen iken bir hayalin ötesine geçemiyorsun hüzünle birleşen zamanın karşısında. Oysa ben sana her gece göz yaşlarımla, saf çocukluğumla, beni en çok acıtan anılarımı ağzımla kalbine boşaltmakla yatırım yaptığımı sanıyordum. Bir başına bırakıyorsun beni pişmanlıkların sağır uğultularında. Kulağıma ‘önce kendini yen, sonra al beni senden içeri’ diye fısıldıyorsun son bir dermanla. Kendimden büyük düşman olmadığını fark ediyorum neden sonra. Yenemiyorum, yeniliyorum korkularıma...
Mutluluğun arifesindeyken uyanıyorum uykulardan. Kan kırmızısı en sevdiğim renk oluyor, seni acıtmak geçiyor aklımdan. Acıttığın için acıtmak... Bir zaman sırf şımartmamak için ölçekle verdiğin sevginin, kepçeyle geri aldığın gülümsemelerine ihanet etmek istemiyorum. Seçtiğin yol buysa sende bu yolu aş ve dizlerin kan içerisinde son kalan takatinle bu açlığın hissini paylaş istiyorum...
Süslü kelimelerden, adına yazdığım şiirlerden intikam alıyorum her gece üç beş vakitlerinde. Ne kadar güzel cümle kurduysam adına, yerine o kadar kötü cümleler kullanıyorum. Gölgelesin istiyorum anılarda kalan güzellikleri de veresiye defterinde kabaran sevgilerinin, loşluğunda. Şu an neredesin, kiminlesin derdi ile yakıyorum mumları teker teker. Eriyip gitmeden, her gün bir resmini kurban veriyorum ateşe. Yaktığın yüreği, donuk yüzüne çiziyorum hararetle. Gülümseyen dudaklarından başlıyorum delmeye, sonra gözlerini kesip koyuyorum cebime. Faili meçhul kalmasın diye hiçbir kare...
Her bir ‘seni seviyorum’ dan sonrası bir kaderi çizerken ben seni kendi kaderime kurban ediyorum. Ben nasıl her gün bedel ödüyorsam kullanmadığım kelimelerime, sende bana iyiyi yazdırmadığın için bedel öde istiyorum beyaz zeminler üzerinde.
İçime çektikçe tükeniyor, içimde yeniden başlıyorsun üremeye...
Elif SEZGİN